• Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası
Cuma, Mart 24, 2023
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazeddakıbrıs
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
  • ANA SAYFA
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
    • İKLİM KRİZİ | EKOLOJİ
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
        • PENNA
      • DÜNYADAN YAZARLAR
        • PROJECT SYNDICATE
    • RÖPORTAJ
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • TÜM İÇERİK
Bulamadık
Tümünü Gör
Gazedda
Bulamadık
Tümünü Gör
Ana Sayfa YORUM GAZEDDABLOG DÜNYADAN YAZARLAR

Şehri Baştan Keşfederek Devleti Aşmak | Yavor Tarinski

Gazedda Gazedda
26 Ağustos 2017
Okuma Süresi: 10 dk
A A
Şehri Baştan Keşfederek Devleti Aşmak | Yavor Tarinski

Thatcher ve Reagan’ın retoriği açısından ciddi anlamda değişen bir şey yok (birkaç büyük teşebbüsün resmi mülkiyetinin el değiştirmesi devletle olan bağlarını illa ki değiştirmiyor), büyük firmaların bürokratik yapısı aynı kaldı [ve] milli üretimin yarıdan fazlası bir şekilde kamu sektöründen (devlet, yerel yönetim organizasyonları, sosyal güvenlik) geçiyor; … nihai milli harcamaya giren mal ve hizmetlerin fiyatının yarısı ila üçte ikisi şu ya da bu şekilde sabitleniyor, regüle ediliyor, kontrol ediliyor veya devlet politikalarının etkisiyle belirleniyor ve bu geri çevrilebilir bir durum değil (Thatcher ve Reagan’ın on yılı bu konuda hiçbir kaydadeğer değişiklik getirmedi).[1]
Cornelius Castoriadis

Otoriter Küreselleşme ve Devlet

Küresel neoliberal sistem bir süredir, özellikle de 2008’deki küresel mali krizin ardından, bazı açılardan, istikrara kavuşması ve sağlamlaşması adına açıkça antidemokratik ve özünde otoriter formlar alan bir şekilde yönetilmekte. Sağdaki destekçilerinin söylemlerinin ve soldaki muhaliflerinden birçoğunun bir ağızdan söylediğinin aksine, neoliberalizm ile temsili demokrasinin sentezi, bizi devlet bürokrasisinin ortadan kalmasına götürmedi, bunun yerine küresel, uluslararası düzeyde hayata geçirilmesini getirdi (milliyetçi siyasal söylem bunun ne kadar aksini iddia etse de). Bugün artık geniş şekilde propaganda edilen köpürtülmüş bireysel özgürlük fikrine, bireysel hakların saldırganca aşındırılması ve bireyselliğin, tekdüze tüketimci atomizasyonla ikame edilmesi eşlik ediyor.

Uluslararası finans kuruluşlarının ve Avrupalı teknokratların Yunanistan örneğinde sergiledikleri gaddarca dayatmalar bu durumun net bir örneği. Küresel elitlerin Yunan halkının kemer sıkma karşıtı direnişine verdikleri çıplak zora dayalı yanıt, hem ulusal egemenliğin mazide kaldığının göstergesi hem de bir uyarı. Böylelikle hiçbir ülkenin çizgiyi aşmasına izin verilmeyeceği gösterilmiş oldu. Bu yeni gerçeklik, soldaki birçoklarını bugün bile yanlış değerlendirmelere sevk edebiliyor çünkü antikapitalist mücadelenin ana cephesi olarak gördükleri ulusal politika alanı darmadağın edilmiş durumda ve bu da – Varoufakis’in Diem25’i gibi – tutarsız sol projelerin ortaya çıkmasına neden oluyor[2].

Devletin “küçüldüğüne” dair edilen tüm laflara rağmen, neoliberalizm devletin yeniden kavramsallaştırması ile devam ediyor. Gerçekte devlet aygıtı, kapitalist kaidelerin merkezi uygulayıcısına ve mevcut sistemi süreğen kılmak için gereken insan malzemesinin üreticisine indirgendi. “Köpürtülmüş özgürlük” söylemleri, günümüz oligarşisinin otoriter doğasını maskelemek adına öne sürülüyor. Fakat devletin neoliberal doktrinin ve onun sınırsız ekonomik büyüme gibi ana dayanak noktalarının muhafızı olma rolü, sık sık çıplak zora başvurarak ve bu yüzden giderek daha gayrimeşru bir varlığa dönüşerek, toplumla çelişkisinin daha da derinleşmesine sebep oluyor.

Devletlerin yerel nüfusları uluslararası teknokrat elitlerin ve ulusötesi anlaşmaların (TTIP gibi) arzu ve iradesine tabi kılmaya çalıştığı bu küresel otoriter sistem karşısında radikal solun büyük bir kesimi ile aşırı sağ, bağımsız ulus devleti diriltmenin gerekli olduğu konusunda hemfikir görünüyor. Fakat özünde bürokratik ve ırkçılığa eğilimli önerileri, siyasal oydaşmadan ziyade esas olarak korku ve güvensizliğin tetiklediği ara ara gelen seçim başarılarının haricinde, yeterli halk desteğini bulmuyor gibi. Ve milli siyaset çağının örnekleri, tüm yetkileri elinde tutan ve aynı derecede otoriter olan ulus devlet egemenliğine ricat etmeyi reddetmemiz için yeterince sebep sunuyor.

Öte yandan, hem sağdaki hem de soldaki sözüm ona ortayolcu merkez siyasetlerin mevcut çerçeveye bağlı kalma önerisi de tamamen iflas etmiş görünüyor. Hakim yönetim kurumları, rekor seviyelere varan oy kullanmama oranları ve yükselen toplumsal kinizm ile meşruiyetlerini tamamen yitirmiş durumdalar, dolayısıyla da halktan bir karşı çıkış veya direniş gördüklerinde sürekli doğrudan şiddete başvurmaya mecbur oluyorlar. Bu gerçeklik birçok toplumsal hareketi ve toplum kesimini, devlet tarafından dayatılan bürokratik parçalılıkların ötesinde, gündelik yaşamın örgütlenmesinin yeni yollarını aramaya itiyor.

Devlet İdaresinin Ötesinde Siyaset Alanı Olarak Şehir

Son yıllarda şehir, ulus devletin potansiyel bir rakibi olarak yükseldi. Radikal coğrafyacı David Harvey, ‘asi şehirlerin’ devrimci hareketler için tercih edilir yerler haline geleceğini dahi söyledi.[3]. Bu alanda büyük teorik etki yaratan ise, filozof Cornelius Castoriadis’in yaptığı gibi[4], unutulmuş antik Yunan konsepti Polis’e geri dönen, özgürlükçü düşünür Murray Bookchin’in çalışması oldu[5]. Bu kavramın devrimci özünü ve günümüz için içerdiği potansiyeli büyük bir başarıyla ortaya çıkardı. Bookchin, parlamenter oligarşi, kabile milliyetçiliği ve kapitalist ilişkiler karşısında, yurttaşların yerel meclislere doğrudan katıldığı ve bölgesel konseylere geri çağrılabilir delegeler seçtiği, özgürlükçü yerel yönetimlerin/belediyelerin doğrudan demokratik bir konfederasyonunu önerdi.[6]. Şehirde ve onun devletle tarihsel rekabetinde, tüm tahakküm biçimlerinin yurttaşlık kültürü ile ortadan kaldırılabileceği bir kamusal alan ihtimali gördü.

Londra ve onun Britanya’nın AB’den ayrılmasına (Brexit’e) karşı direnişinde olduğu gibi, büyük şehirler dünya genelinde artan şekilde devlet politikalarına karşı kendi gündemlerini oluştururken[7], derinleşen temsil krizinin de etkisiyle yeni bir yerel yönetim/belediye platformları kuşağı ortaya çıkıyor. Bunların çoğu kısmen yukarıda sözü edilen teorik çerçeveden ilham alıyor ve başta Avrupa olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde yaygınlaşıyorlar. İspanya’da Barcelona ve Madrid gibi birçok büyük şehir bu gibi projelerle yönetiliyor[8]. Bu platformlar, devletin, uluslararası teknokratik kuruluşların ve ulusötesi anlaşmaların dayattığı kemer sıkma tedbirlerini tersine çevirmeye, temel hizmetleri yerel yönetimlerin/belediyelerin yetki alanına geri almaya, yerel düzeyde katılımcı karar alma organları oluşturmaya, devletin göçmen karşıtı politikalarına karşı çıkmaya vs. çalışıyorlar. Bu ‘asi şehirlerin’ bazıları birbirleri ile bağlar oluşturmaya ve bu şekilde seslerini çoğaltmaya ve güçlendirmeye başladılar.

Öte yandan ABD’de yerel yönetimler merkezi hükümetin politikaları ile bir çatışma noktasına da geldiler. Ülke çapında 250’ye yakın şehir, Başkan Trump’ın Paris iklim anlaşmasından ayrılacaklarını açıklaması ardından anlaşmaya bağlılıklarının devam edeceğini açıkladı[9]. Bu yerel yönetimlerden bazılarının motivasyonu, şu anki yönetimin (cumhuriyetçi Trump yönetimi, çn.) ana muhalefeti (demokratlar, çn.) ile olası bağlantıları nedeniyle sorguya muhtaç olsa da, yerel yönetim/belediye platformları ABD’de de yükselişte; tıpkı Washington’daki Olimpia belediyesine daha katılımcı ve ekolojik bir karakter kazandırmaya çalışan Olympia for All[10](Herkes için Olimpia) inisiyatifinde olduğu gibi.

Elbette bu pratikler de sorunsuz değil. Bu yerel yönetim/belediye projelerinden çoğu, şehirleri büyük oranda devlet aygıtını andıran yerel bürokrasi mekanizmaları üzerinden radikalleştirmeye çalışıyor. Bu da söz konusu “radikalleşmenin” nereye kadar devam edebileceği sorusuna neden oluyor. Öte yandan şehir bürokrasisi ile toplumsal hareketler arasında denge kurmanın zorluğuna da işaret ediyor. Bu sorunlar bizim devlet idaresi dışında potansiyel bir siyaset yapma alanı olarak şehri terk etmemizi değil, onu yurttaşları tarafından kesintisiz şekilde yeniden yaratılan ve dar seçim siyasetinin ötesindeki gerçek bir kamusal alan olarak yeniden tahayyül etmemizi gerektiriyor.

Bugün bu yönde ilerleyen güncel bir örnek Rojava’da inşa edilen demokratik özerklik. Savaşın pençesindeki Ortadoğu’nun bu bölgesinde bugünlerde hayata geçirilmekte olan konfederal sistemin temeli, büyük ölçüde özgürlükçü belediyeciliğin ilkelerini andırıyor. Aktivistler, çoğu Kuzey Kürdistan ve Rojava’da yer alan mahalle ve köylerde, resmi devlet kurumlarına paralel işleyen, meşruiyetini insanların kendi gündelik yaşamlarını doğrudan kendilerinin örgütlemesine imkan sağlayarak kazanan, tabandan örgütlenen karar alma organları – komünler ve konseyler – örgütlemeye başladılar. Arap baharı sırasında oluşan iktidar boşluğunda, çalışmaları başarılı oldu ve sürece dahil olan toplulukların çoğu, devlet aygıtlarının müdahalesi olmaksızın sürdürülebilir bir şekilde kendilerini yönetmeyi başardılar.

Bürokrasi ve Tahakkümün Ötesinde

Günümüz sisteminin otoriter doğasına başarıyla meydan okumak, anti-otoriter bir alternatif paradigma gerektiriyor. Birçokları otoriterlik ve teknokrasideki güncel artışın liberal oligarşik egemenliğin geçici bir aşaması olduğunu öne sürse de, Walter Benjamin gibi başkaları, içinde yaşamakta olduğumuz “olağanüstü halin” aslında istisna değil kural olduğunu savundu[11]. Aşırı sağ adayların ve faşist partilerin seçim başarıları, sistemde bir kırılma değil, geleneksel hiyerarşik egemenliğin başka araçlarla devamı. Dolayısıyla heteronomi geleneğine gerçek bir istisna oluşturmak ve insanın insan üzerindeki ve insanlığın doğa üzerindeki tahakkümüne radikal şekilde son vermek bizim yani “alttakilerin” elinde.

Bunu başarabilmenin yolu, doğal olarak ulusal veya yerel düzeyde seçim sandığından değil, toplumun kendisinin öz-örgütlenmesinden ve kurumsallaşmasından geçiyor. Bu, toplulukların, oluşmuş bürokrasilerden bağımsız şekilde örgütlenmesi ve kendi gündemlerini yine bağımsız şekilde belirlemesi demek. Yerli halkın ve toplumsal hareketlerin, ABD çapında 300’den fazla şehre yayılan ve Tayland, Japonya ve Avrupa dahil dünyanın dört bir yanından dayanışma alan “aşağıdan” bir hareket inşa ederek kendi müştereklerini koruma konusunda hem büyük sermayeye hem de bir eyalet hükümetleri ittifakına karşı ciddi başarı elde edebildiği Dakota petrol boru hattına karşı yapılan protesto gösterileri böyle bir şey[12].

Geçtiğimiz on yıl içinde kentsel alanlardaki halk direnişlerinin demokratik karakteristiklere sahip anti-otoriter bir yaklaşım benimsediğini gördük. Parti ve sendika gibi bir zamanlar toplumsal hareketler arasında hakim olan “öncü”cü yapılar şimdilerde terk edildi ve yerlerini açık katılıma dayalı kurumsallıklar aldı. Gösteriler giderek kamusal alanların ve binaların tekrar kamunun tasarrufuna alınması talebi etrafında şekilleniyor. Dolayısıyla demokrasinin ne olduğunun yeniden tanımlanmasına yönelik genel toplumsal girişimlerden söz edebiliriz.

Toplumsal hareketlerin bu süreçlerdeki rolü öncülük etmek değil kendi toplumlarımızdan kök alarak yükselen bu doğrudan demokrasi nüvelerini beslemek. Onlar için temel sorulardan biri, kamuya açık meydanlarda ve şehrin mahallelerinde zorla dayatılan “yukarıdan” politikalara karşı patlak veren kendiliğinden tepkilerin taban örgütlenmesine dayalı kurumsallıklara başarıyla nasıl evrileceği ve sürdürülebileceği olmalı. Ve salt sembolik karakterde olmaktan etkili ve karar alıcı olmaya nasıl dönüştürülebilecekleri olmalı. Bu aynı zamanda, devletin ve kapitalistin düşmanlığı karşısında sürdürülebilir şekilde işlemeye devam edebilmeleri için bu gibi taban örgütlenmesine dayalı dağınık yerel kurumsallıklar arasında bölgesel ve hatta ulus-aşırı bağlara yönelik ihtiyacı da gündeme getiriyor. Bu gibi özgün doğrudan demokrasi örnekleri için çağdaş Batı dünyasının ötesindeki Çiapas ve Rojava gibi yerlere ve diğer yerli topluluk ve kültürlere bakılabileceği gibi, antik Yunan Polis’i gibi uzak tarihsel siyasal geleneklere de bakabiliriz.

Sonuç

Castoriadis’in de işaret ettiği üzere, tarihsel bir dönüm noktasındayız[13]. Daha görünür olan bazı yollar bizi heteronomi içinde, uluslararası anlaşmaların ve teknokratik kurumların barbarlığının, devlet aygıtlarının ve milliyetçi yamyamlığın hakim olduğu dünyada tutmaya devam edecek. Her biri farklı karakteristiklere sahip olabilseler de özünde hepsi aynı: topluma ve doğaya tahakküm eden elitler ve önceden belirlenmiş hakikatler. İnsanlık yakın tarihinin çoğunluğunda bu çerçeve içerisinde yaşadı ve semptomlar hepimizin aşina olduğu türden: anlam kaybı, konformizm, apati (hissizleşme, çn.), sorumsuzluk, sınırsız ekonomik büyümenin boğucu kontrolü, sözde mantığa dayalı sözde efendilik, sırf tüketmek adına tüketim, kapitalist sanallığın tahakkümünü güçlendiren teknobilim vs.

Ancak o kadar görünür olmasa da başka bir yol daha mevcut. Topluma dışarlak kaynaklar tarafından belirlenen yukarıdaki istikametlerin aksine bu yol, tüm yurttaşların siyasal pratiği ve özgürlük arzusu ile açılmak ve döşenmek zorunda. Bu yol, esasında devletin özünü oluşturan gündelik yaşamın bürokratik parçalılığının ortadan kaldırılmasını, kamusal alanın ve Polis’in tekrar kamunun tasarrufuna alınmasını, yaratıcı hayalgücünün yeniden uyandırılmasını ve Özerklik projesinin bir kez daha yükseltilmesini gerektiriyor. Ama toplumlarımızın hangi yoldan gideceği toplumsal ve bireysel bir tercih meselesi.

Notlar:

[1] Cornelius Castoriadis: The Castoriadis Reader, Blackwell Publishers 1997, ss 406-410
[2] http://greece.greekreporter.com/2016/02/10/why-varoufakis-diem25-will-fail-to-produce-change-in-europe/
[3] David Harvey: Rebel Cities, Verso Books 2012, s.117
[4] Cornelius Castoriadis: The Castoriadis Reader, Blackwell Publishers 1997, ss 267-289[5] Murray Bookchin: From Urbanization to Cities, Cassel 1995, s. 62-81
[6] http://new-compass.net/articles/communalist-project
[7] http://www.qmul.ac.uk/media/news/items/hss/178917.html
[8] http://www.redpepper.org.uk/rebel-cities-the-citizen-platforms-in-power/
[9] https://www.buzzfeed.com/jimdalrympleii/us-states-and-cities-react-to-paris-withdrawal?utm_term=.xmlReY3O3#.lgnX98G2G
[10] http://new-compass.net/articles/olympia-all
[11] Walter Benjamin: Selected Writings, Volume 4 1938-40, The Belknap Press of Harvard University 2003, s.392
[12] http://www.colorlines.com/articles/people-300-cities-are-taking-part-nodapl-day-action
[13] Cornelius Castoriadis, Figures of the Thinkable, gönüllü çeviri, 2005, s.146

* Bu metin Yunanistan’ın İyonya şehrindeki 3. Otorite Karşıtı Festivalin (Haziran 2017) parçası olan “Devleti Aşmak” başlıklı panelde verilen bir konuşmaya aittir.

Kaynak: Babylonia.gr

Çeviri: Serap Şen

Gazedda'dan haberdar olmak için takipte kalın...

Takipten çık
Gazedda

Gazedda

Gazeddakıbrıs yurttaş gazeteciliği anlayışı ile yayın yapan, yurttaştan yana taraf olan ve gazetecilikte meslek etiği ilkelerine inanan bir yayın organıdır. Gazeddakıbrıs her koşulda barıştan yanadır.

Mor Flamingo 🦩Ece Temelkuran
DÜNYADAN YAZARLAR

Mor Flamingo 🦩Ece Temelkuran

Gazedda
23 Mart 2023
0

Yazar Ece Temelkuran, Olmayan Kuşlar Ansiklopedisi kitabında yer alan Mor Flamingo hikâyesi yazarın hayal gücünün yüksekliği yanında kurguculuğunun karakterler üzerindeki gerçekliğini var ederken, doğanın talanına, neo-liberal iktidarların birbirlerinin yıkımı üzerinden...

Okumaya Devam Et
Kebap’tan sonra 🥛🦁 Aydın Boysan
DÜNYADAN YAZARLAR

Kebap’tan sonra 🥛🦁 Aydın Boysan

Gazedda
23 Mart 2023
0

Fotoğraf : Gazedda Kolektif / AI Art Türkiye’de Erdoğan ve gelmiş geçmiş bütün iktidarların halka önerdiği, bir önceki hükümetin halkın yaşam kalitesini düşürdüğü iddiası oldu. Erdoğan da uzun süre hastane...

Okumaya Devam Et
Türkiye, Tatar 🏳️ Proudhon
DÜNYADAN YAZARLAR

Türkiye, Tatar 🏳️ Proudhon

Gazedda
23 Mart 2023
0

Proudhon, Federasyon İlkesi kitabında yazdığı Federal Garanti’nin etkinliği bölümünde yer verdiği dört ana unsura değinir. Ve şu an içinde olduğumuz sistemi tamamen deşifre ederek, federal garantinin ispatını sunar. Önce anarşist...

Okumaya Devam Et
Credit Suisse kurtarılmasına rağmen banka hisseleri düşüyor
DÜNYADAN YAZARLAR

Credit Suisse ve paranın gücü | Peter Schwarz | WSWS

Gazedda
22 Mart 2023
0

Ülkenin en büyük ikinci bankası tarafından İsviçre’nin uçuruma sürüklenmesini engellemek isteyen Bern’deki hükümet, sonucu ne olursa olsun, ülkenin kaderini en büyük bankaya bağladı. Pazar günü UBS’in Credit Suisse’i (CS) devralmasına...

Okumaya Devam Et
Beynimizi taşlaştıran tabular 🦉🐈‍⬛ Freud
DÜNYADAN YAZARLAR

Beynimizi taşlaştıran tabular 🦉🐈‍⬛ Freud

Gazedda
22 Mart 2023
0

Gerek acılar içinde olduğumuzda, gerek gülüp neşe saçtığımızda olabileceğimiz tek şey olmaktan başka bir şey yapmayız: dünyamızın bir parçası olmak. Bugün halen daha iktidar tabularına, aile tabularına, toplumsal tabulara, cinsiyetçi...

Okumaya Devam Et

YAZARLAR

Yolun kendisi olmak veya seçim(ler)e dair uyarı(lar)[*] | Sibel Özbudun – Temel Demirer
Sibel Özbudun

Yolun kendisi olmak veya seçim(ler)e dair uyarı(lar)[*] | Sibel Özbudun – Temel Demirer

Temel Demirer
19 Mart 2023
Bir çay hikâyesi | Tevfik Aytekin
Tevfik Aytekin

Bir çay hikâyesi | Tevfik Aytekin

Tevfik Aytekin
16 Mart 2023
İnsan betondan gelir betona gider | Tevfik Aytekin
Tevfik Aytekin

İnsan betondan gelir betona gider | Tevfik Aytekin

Tevfik Aytekin
14 Mart 2023
Çalıyor

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

“Silahlı ve Tehlikeli: Britanya’nın Irkçı Polisi” | Belgesel

DÜNYA
Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

Gazeddawebtv’nin yeni programı Sansürsüz yayınlandı

SANSÜRSÜZ
‘Hükümet istifa’ demek suç değil görevdir

Yas Evi | GAİN Orijinal Belgesel | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Mağusa’nın en büyük acısı | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

Umut’un babası | Sedat Yılmaz | Video

DÜNYA
Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

Taraftarlar: Amedspor’a yapılan saldırı bir sistem sorunudur | Video

DÜNYA
İlk resmî rapor | 33 bin 143 bina ağır hasarlı, 153 bin 506 daire derhal yıkılmalı

Kader Planı: Antakya | Video Haber

DÜNYA
“Çocuklarımıza ulaşabilmek için yoğun bir çaba sarf ediyoruz”

Isias’ta hayatını kaybeden Hayal’in ailesinden ‘AFAD’ çıkışı: 6. güne kadar göremedik | Video Haber

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

Kabındaki mama ile 25 gün hayatta kalan ‘Fıstık’, kurtarıldı

GAZEDDA'NIN GÜNDEMİ
Dayanışmanın önceliği | Melike Özbay | Vesaire

140journos’tan “kader planı”

DÜNYA

Twitter’da takip et

Tweetlerim

Instagram

Takip et

  • Nuri Sılay ile Tevfik Aytekin
  • 🟣 21 Mart Uluslararası Irk Ayrımı ile Mücadele Gününde, Mülteci Hakları Derneği olarak ırkçılık ve ayrımcılığa karşı sesimizi yükseltiyoruz!

🟣 MHD olarak sizi, Irkçılık Karşıtı Ağ ile tüm Irkçı, ayrımcı ve ötekileştirişi, politika, tutum ve davranışlara karşı mücadele etmek için aramıza katılmaya davet ediyoruz.

-------

🟣 As the Refugee Rights Association, we raise our voices against racism and discrimination on March 21, International Day for the Elimination of Racial Discrimination!

🟣 We invite you to join us with Network Against Racism to fight against all racist, discriminatory, and marginalizing policies, attitudes, and behavior!
  • Kader değil cinayet. Hepimize hesap vereceksiniz! #isiashepimizehesapverecek
  • Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşam süren gençlerin yüzde 57.30’unun göç etmeyi düşündüğü; gençleri göçe iten en önemli etkenlerin ekonomi, gelecek kaygısı ve zorunlu askerlik olduğu ortaya çıktı.
  • Fransa’da emeklilik yaşını 64
  • İnsan hayatı küçük hesaplarınızdan daha değerlidir! #isiasemsaldavaolacak
  • İnsanların can güvenliğini sağlamayan bir devlet, devlet olur mu? #isiasmelekleresözümüzvar
  • Yaren Leylek ve Balıkçı Mehmet Amca yine buluştu
Yaren Leylek umutla bekleyişin sembolü olmuştu.

Yaren Leylek ve Balıkçı Mehmet Amca’nın dostluğu belgesele konu olmuş ve belgesel Prag Film Ödüllerinde En İyi Belgesel ödülünü almıştı.

Yaren Leylek ve Balıkçı Mehmet Amca’nın dostluğu bu yıl on ikinci yılına girdi.

Her yıl göç eden Yaren Leylek tekrardan Mehmet Amca’nın yanına geri geliyor. Bazen zor ve amansız bekleyişe dönen bu dostluk, sevdiğini hasretle beklemenin en içten örneklerinden biri.

Örnek dostluğu karşılıksız sevgi ve güven olarak da tanımlayabiliriz. Günümüz dünyasında kilometrelerce birbirinden uzak kaldıktan sonra her yıl tekrardan aynı yerde buluşan bir insan ve bir hayvanın dostluğu, herkesin ilham alabileceği, birbirine kalbini tamamen açmış, şefkatle sevebilen, dünyanın hızından ayrı, dip dibe bir yaşamdan uzak bir yere varınca, insanın doğayla, hayvanla nasıl uyum içinde, bütünlükle yaşayabileceğini de ispatlıyor.

Hikayeyi kamuoyuna duyuran yaban hayatı fotoğrafçısı Alper Tüydeş de “Geçen yıl Yaren geldiğinde karlı bir havaya denk gelmişti. Belki yine kar ile karşılaşmamak için gecikmiştir. Ama yaşı da var, o yüzden gelememe ihtimalinden dolayı korktuk. Her sene bu ihtimalle uğurluyoruz onu. Neyse ki geldi. Bunca sıkıntılı ve üzücü gündem arasında, Yaren Leylek umutla bekleyişin sembolü olmuştu. Ve sonunda hikaye, bu yıl da gerçek oldu. Tüyü kadar ömrü olsun” diye konuştu.

Kaynak: BBC News Türkçe

Gazedda Sosyal Medya

SON EKLENENLER

Kızılyürek: Karma evliliklerden doğanların Kıbrıs vatandaşlığından mahrum bırakılmaları hukuku çiğnemektir

Kızılyürek: Karma evliliklerden doğanların Kıbrıs vatandaşlığından mahrum bırakılmaları hukuku çiğnemektir

13 saat önce
Atlı: Tatar açıkça; kendi toplumunun iradesini AKP rejimine sattığını itiraf ediyor

Atlı: Tatar açıkça; kendi toplumunun iradesini AKP rejimine sattığını itiraf ediyor

13 saat önce
“Taş evleri ve tarihi dokuyu yok etmenize izin vermeyeceğiz!”

“Taş evleri ve tarihi dokuyu yok etmenize izin vermeyeceğiz!”

14 saat önce
“Türkiye insan hakları ihlallerine karışan ÖSO’ya verdiği desteği kesmeli”

“Türkiye insan hakları ihlallerine karışan ÖSO’ya verdiği desteği kesmeli”

14 saat önce
Mor Flamingo 🦩Ece Temelkuran

Mor Flamingo 🦩Ece Temelkuran

24 saat önce
Gazedda

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

  • Künye
  • Dayanışma
  • İletişim
  • Gizlilik Politikası

Bulamadık
Tümünü Gör
  • Ana Sayfa
  • HABER
    • GAZEDDA’NIN GÜNDEMİ
    • KIBRIS
    • DÜNYA
    • KORONAVİRÜS
  • MULTİMEDYA
    • GAZEDDAPOD
    • GAZEDDAWEBTV
  • YORUM
    • EDİTORYAL KOLEKTİF
    • GAZEDDABLOG
      • GAZEDDA YAZARLARI
      • GÜNEYDEN YAZARLAR
      • DÜNYADAN YAZARLAR
    • RÖPORTAJ

© 2022 Gazeddakıbrıs - Copyleft

Welcome Back!

Login to your account below

Forgotten Password?

Retrieve your password

Please enter your username or email address to reset your password.

Log In

Add New Playlist

Web sitemizde size en iyi deneyimi sunabilmemiz için çerezleri kullanıyoruz. Bu siteyi kullanmaya devam ederseniz, bunu kabul ettiğinizi varsayarız. Gizlilik ve Çerezler Politikası sayfamızı ziyaret edin.