Birçok spiritüel öğretilerde şöyle bir deyiş vardır; ‘Her şey her zaman olması gerektiği gibidir.’
Bazen çok zordur bu cümleye inanmak, bazen de an gelir açılır insanın algısında bu cümlenin anlamı. Mesela kötü haberler duyduğumuzda, başımıza kötü bir şey geldiğinde vesaire, bu cümleyle bir çoğumuz rezone edemeyiz o anın içerisinde. Ama şöyle bir daha derinden bakarsak acaba algımızı değiştirip, durum ne olursa olsun bu bakış açısından hayatı deneyimlemeyi başarabilir miyiz?
Eminim ki başımıza iyi şeyler geldiğinde veya güzel haberler aldığımızda, bu bakış açısından bakma konusunda muhtemelen pek de zorlanmıyoruzdur. Ama bir de diğer açıdan bakmayı deneyelim. Kötü bir durumla karşı karşıya kaldığımızda, ilk tepkimiz genelde kendimizi kurban gibi hissetmek olabilir. Dünyada olup biten kötü olaylar bizlere çaresizlik ve üzüntülü duygular yaşatıyor. Ancak nereden bilebiliriz ki bu yaşanan kötü durumların bizler için kendimizden kendimize doğru yapılan bir çağrı; ‘Kendine gel’ çağrısı olmadığını.
Genelde yaşadığı kötü deneyimleri pozitife döndürenler ve bir de yaşadığı deneyimleri kurban bakış açısından görenler vardır. Bazıları yaşadıkları travma veya durum her ne ise, kendileri için bu durumu anlamlandırıp, hayatlarında başkalarına da dokunacak muhteşem şeyler yapmayı seçebiliyorlar. Diğer bazı kişiler ise daha kolay olan kurbancılık oyununu hayat boyu oynamayı bir seçenek olarak değerlendiriyorlar. Her zaman öyle görünmese bile bu bir seçim meselesidir.
Evet, dünyada kontrol edemediğimiz olaylar, durumlar ve kendi hayatlarımızın içerisinde bile kontrolümüzün dışında olan çok şey var. Ancak bu soruyu sormak istiyorum, mütemadiyen ‘her şey ne kadar da kötü, sürekli rezalet şeyler oluyor, hayat ne kadar da adaletsiz, insanlar ne kadar da kötü’ gibi şeyler söylediğimizde sormak isterim sizlere neyi değiştirmiş olacağız? Evet durumun tabi ki farkında olmalıyız ancak bununla birlikte her birimiz kendimize ‘Ben ne yapabilirim?’ sorusunu sormuş olsaydık belki de dünya şu an çok daha farklı bir yer olurdu. Ancak çoğumuz, bu kurbancılık oyununa o kadar alışmış ki bu alışkanlıktan çıkmayı bir türlü seçmiyor. Eğer sürekli negatife odaklanırsak, negatif konuşur ve anlatırsak elbette pozitif bir sonuç yaratamayacağız. Denklem aslında bu kadar da basit. Ama biraz olsun alışkanlıklarımızı değiştirip, durumların elbette farkında olmakla birlikte ‘Benim bu hayatta üstüme düşen ne, insanlık için ben nasıl hizmette olabilirim?’ gibi soruları sormayı başarırsak o zaman belki de yavaş yavaş her birimizin değişmesiyle dünyayı değiştirme şansımızı artırmış olacağız.