Afrika Gazetesi Davası’nda bugün savunma tanıkları dinlendi. Duruşmanın ardından Saader Alpar, gözlemlerini sosyal medyada paylaştı.
İşte Afrika Alpar’ın kaleminden Afrika duruşması:
Doğu Akdeniz Üniversitesi İletişim Fakültesi, Görsel Sanatlar ve Görsel İletişim Tasarımı Bölümü’nden Prof. Senih Çavuşoğlu, Gazeteci ve KTGB Başkanı Sami Özuslu ile Sanatçı ve Akademisyen Ümit İnatçı dinlendi.
Yaklaşık 4 saat süren duruşmada Afrika Gazetesi’nin savunmasını aşan biçimde sanatçı ve gazetecilerin düşünce ve ifade özgürlüğü ile mesleklerine sonuna kadar sahip çıkmasına şahit olduk.
Davada Akademi’nin bulundukları yerin çok altında konuşan ırkçı, bilimsel bilgiyi dışlayan, egemen görüşün sözcülüğünü üstlenen Üniversite Profösörlerine karşı bugün iki sanatçı aynı zamanda akademisyen Prof. Senih Çavuşoğlu ile Ümit İnatçı, ‘sanat ve özgürlüğün kopmaz ilişkisini anlattı mahkemeye zaman zaman soruların anlamsızlığından çok sıkılarak’. Mahkeme’ye ifade veren diğer sanatçı ve tiyatrocuların ifadelerinin toplamında erkin gözden kaçırdığı ‘sanat’ iktidar karşısında bir kez daha devleşirken, salon küçüldü de küçüldü.
Afrika Gazetesi Davası’nda Ali Baturay, Utku Karsu, Ali Kişmir, Şener Levent, Ali Osman Tabak ve nicelerinin basın özgürlüğünde taviz vermez tavrını bugün de Sami Özuslu sürdürdü. Afrika Gazetesi Davası’nda mahkumiyet çıkar mı çıkmaz mı kestirmek zor ancak Gazeteciler, kendi aralarında zerre anlaşamasalar da farklı politik çizgelerde bulunsalar da iş özgürlüğe gelince bu toplumun Sanatçılarla birlikte aydınlık yüzünün temsilcileri olduklarını kanıtladılar. Bu Mahkemeye çıkıp da ifade veren her gazeteci, hertür baskıya karşı duracağını da bir anlamıyla deklere etti. Meslekteki hır gürü bir tarafa bırakırsak özgürlüklerde kalemdaşlık etmek hepimize teselli oluyor.
Afrika Gazetesi Duruşmasında ise Prof. Senih Çavuşoğlu, Akademinin yanı sıra sanatçı kimliği ile soruları yanıtladı.
Mizahın temeli olan gülmek ve düşünmenin, ortaçağ düzeninde otoritenin aşağılanması şeklinde kabul edildiğinden iktidar için bir tehdit oluşturduğunu kaydeden Çavuşoğlu, görüşünü ‘Aristo’nun gülmeyi öven kitabını saklayan keşiş ve de katil Burgos’ karakterinin yer aldığı Umberto Eco’nun Gülün Adı romanına atıfta bulunarak destekledi.
‘Ortaçağ’ın geride kaldığını düşünüyordum, bu dava garibime gitti’ ifadesini kullanan Prof. Çavuşoğlu; davaya konu karikatür hakkında ise gülüp geçilecek şeyin büyütülerek propaganda haline getirildiğini söyledi.
Prof. Çavuşoğlu, davaya konu karikatürün hakeret içermediği görüşünü aktararak, hoşgörü, demokrasi ve özgürlüklere vurgu yaptı.
Sözlerini; ‘insanlar sizi eleştirmeyecek mi? herkes tek tip mi olmalı? Eğer öyle ise iktidar size gül dediğinde güler ağla dediğinde ağlarsınız’ ifadeleri ile açıklayan Prof. Çavuşoğlu, karikatürün de sanata dahil olduğunu anlattı ve ‘Sanatçılar yalnızca duvara resim asmak için sanat yapmaz’ dedi.
Duruşmada Prof. Senih Çavuşoğlu’nun ücretsiz ve kamu yararını esas alan çalışmaları da gündeme geldi.
Savcı’nın madem para almıyorsunuz bu sizin hobiniz mi? şeklinde bir soru yöneltmesi üzerine Prof. Çavuşoğlu; ‘sanat hobi değildir’ dedi.
Savcının, Prof. Çavuşoğlu’nun ‘mizah eğlendirir, güldürür ve düşündürür’ genel tanımına yönelik ‘güldür müyorsa mizah olmaz mı? sorusunu şaşkınlıkla karşılayan Prof. Çavuşoğlu, daha geniş bir izah yaparak; ‘karikatürün bir tepki sanatı olduğunu kaydetti ve sanatta hakaret aranamayacağını yineledi.
Prof. Çavuşoğlu’nun şehadeti sırasında kendisi tarafından hazırlanan Kıbrıslı Rum Lider Nikos Anastasiades ve İngiltere Kraliçesi Elizabeth’in yer aldığı görseller de soruldu.
Prof. Çavuşoğlu, Karikatürlerin siyasi ve toplumsal bağlamını açıklarken, Savcı sorgusunda söz konusu iki karikatürü ‘Anastasiades adlı kişinin bulunduğu’ ve ‘bir kadının bulunduğu’ şeklinde tanımlaması dikkat çekti.
Prof. Senih Çavuşoğlu’nun ardından Gazeteci ve KTGB Başkanı Sami Özuslu, Mahkemece dinlendi.
Özuslu, şehadetinde ‘basın ve ifade özgürlüğünü’ en geniş tanımıyla anlattı.
Savunmanın sorusu üzerine Özuslu, AGİT ve Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü’nün basın özgürlüğü sıralamaları hakkında da bilgi verdi.
Basın özgürlüğü sılamasında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin 25, KKTC’nin 77 ve Türkiye’nin 180 ülke arasında 157’inci sırada bulunduğu bilgisini paylaşan Özuslu, ‘gazetecilik özgürlük mesleğidir, özgürlüğün sınırlandığını gördüğümüz anda kırmızı alarm vermeliyiz’ dedi.
Sami Özuslu, basın özgürlüğüne yönelik tehditlere işaret ederek; Fazıl Önder, Ayhan Hikmet, Ahmet Muzaffer Gürkan, Kutlu Adalı cinayetleri ayrıca gazetecilerin can ve mal güvenliklerine yönelik kurşunlanma ve bombalama olaylarını hatırlattı ve ‘kurşunlanan bir gazetede kim çalışmak ister, bunlar kaygısından dolayı birinin düşüncesini frenlemesine yol açar’ ifadesini kullandı.
Sami Özuslu’ya; davaya konu karikatür ve dava açılmasına neden olan Türkiye Cumhuriyeti Büyükelçiliği’nin Afrika Gazetesi hakkındaki şikayeti de soruldu.
Özuslu yanıtı şu şekilde oldu: ‘Kıbrıs Türk Halkının rahatsızlığını tespit edecek yer TC Elçiliği değildir’ dedi ve ekledi: ‘halk adına konuşma yetkisini kimse de görmem, hele yabancı bir ülke elçiliğinde hiç görmem’.
KKTC-TC ilişkilerinin karikatürün yayınından dolayı bozulduğu iddiasına da Özuslu; ‘KKTC-TC ilişkilerinin seyrini bir gazete belirleyemez….iki ülke arasındaki ilişkiler özlleştirme gibi para işlerinde gerilebilir ancak’ dedi.
Sami Özuslu şehadetine şu ifadelerle devam etti: ‘bir bilgiyi çoğaltmak tam tersi etki yapar. Bir infial yaratılmışsa bu TC Elçiliği’nin yazısından sonra oluşmuştur’.
Afrika Gazetesi’ne yönelik saldırıların hatırlatılması üzerine ise Özuslu; Hrant Dink ve diğer bir çok olayı anımsatarak ‘bir gazetenin hedef haline getirildiğini ve TC yetkililerinin telkini ile saldırıların gerçekleştirildiği’ görüşünü aktardı.
Bu ifade sonrası Afrika Gazetesi saldırganlarını koruyan Savcı, Özuslu’ya ’22 Ocak’ta orada bulunanların manşete tepkiden mi telkinden mi gittiğini bilemezsiniz değil mi? sorusunu yöneltti.
Sami Özuslu’nun ‘şiddet suçtur’ yanıtını kabul etmeyen Savcı, ‘kimin, ne için 22 Ocak’ta gazeteye gittiğinin bilinemeyeceği’ yönündeki iddiasını tekrarladı.
Sami Özuslu’nun ardından bugünkü duruşmanın son tanığı olarak Sanatçı ve akademisyen Ümit İnatçı dinlendi.
İnatçı da Mahkemeye sanatın ne olduğunu izah etti.
Karikatürün gösterge bilimsel izahını yapan İnatçı, davaya konu karikatür dahil sanatın hiçbir dalında hakeret aranamayacağını kaydetti.
Şehadetinde insan haklarına sıklıkla vurgu yapan İnatçı, ‘siyasi erkle aydınlar arasında her zaman bir çatışma yaşanmıştır işte bu nedenle insan hakları evrensel beyannamesi doğmuştur’ dedi.
Sanat Tarihi uzmanlığı kapsamında Davaya konu karikatüre benzer bir iş olup olmadığının sorulması üzerine İnatçı; Dada akımının önemli üyelerinden George Grosz’un çizimlerini hatırlattı. Grosz’un nazileri eleştirdiği ‘Toplumun Temel Direkleri’ çalışmasını örnek veren İnatçı, ayrıca şedaheti sırasında Marcel Duchamp’ın pisuvar’ı, eril ve faşizm eleştirilerini kapsayan bir çok sanat akımı hakkında bilgi verdi.
İnatçı; ‘herseyde hakaret ararsdanız sanat yapılamaz, sanat gündelik yaşamın üst dilidir ve rencide edebilir bu sanatın gereğidir’ dedi.