Yargıya saygımız bakidir.
Ancak Yüksek Seçim Kurulu yargı organı olmadığı gibi mahkeme de değildir.
Seçimlerin “adil” ve şeffaf olarak yönetilmesini sağlar.
Bir Kuruldur. Üyelerinin yargıç olması o kurulu mahkeme yapmaz.
Bunu YSK önünde duruşma yaparken YSK Başkanı kendisi söyledi.
Burası mahkeme değil demişti.
Evet değil!
O yüzden Kurul üyelerine karşı bir ifadede bulunmuyorum.
Ama idari bir kurulun elbette aldığı kararı eleştireceğiz, haksız bulacağız veya ürettikleri kararı Anayasa ve yasanın lafzına uygun bulmadığımızı söyleyeceğiz.
Hukuk devleti bunu gerektirir.
Kimse ne kraldır, kraliçedir, ne kadıdır, ne de hükmü garaguşidir bu toprakta…
İlçe Seçim Kurulu 3 yargıçla oturup “oy birliği” ile karar verirken, YSK 1’e 4 kararla “oy çokluğu” üreterek karar veriyor.
Bakın TDP seçim pusulasında 1 numarada!!!
Bu ne anlama geliyor biliyor musunuz?
YSK adaylık başvurusunda verdiğimiz tüm belgeleri geçerli kabul ederek adaylığımızı geçici olarak ilan etti demek.
Sonrasında zorlama ve talihsiz bir hukuki yorumla; üstelik bu yorumun yol açacağı ileriki seçimlerdeki sonuçları da göz ardı etmeden; yurtdışında okuyan gençlerin tamamen seçilme hakkını gasp eden bir karar üretiyor.
Bu seçilme hakkının gaspedilmesidir!
Üzgünüm ama kimse benden idari bir kurulun haksız kararına saygı duymamı beklemesin.
Mahkeme kararlarına bu idari kurul saygı duymuyorsa benden de beklemesin.
Başkalarının başka hesapları ve korkuları varsa, boyunlarını eğip “buyur kralım” diyebilirler.
Ben “kral çıplak” demeye devam edeceğim.
Bedeli ne olursa olsun, bu ülkede yüzü çağdaş hukuk devletine dönük değerleri savunmaya devam edeceğim.
2018’de istifa ederken yargı bağımsızlığını;
2019-2020’de mahkeme salonunda avukat olarak ifade özgürlüğünü;
2023’te de YSK’daki karşı oy kararında da vurgu yapılan SEÇİLME HAKKINI lafla değil, sahada hak savunuculuğu yaparak savunmaya devam ettim, yine edeceğim!
Asla vazgeçmeyeceğim!
#YENİden #sözBİZde