Zeus aşkına o nasıl bir senaryo, nasıl bir oyundu öyle?
En son böyle kalabalık bir kadroyu Padişah-ı Hal-i Osman oyununda izlemiştim 2014’lü yıllardı sanırım. Bugün yine aynı efsanelikte bir oyun karşımda yıl 2022.
Her bir emekçinin ayrı ayrı hünerini sergilemiş olduğu, Girne Belediyesi tarafından düzenlenen 1. Müzikal ve Müzikli Tiyatro Oyunu Yazma Yarışmasında birincilik ödülü alan bu oyun Burçhan Göze’ye ait. Oyunun anlattıkları MÖ 300’lerden bugüne dayanıyor, hemen şimdiye hatta. Dağlara kadar dayanıyor oyun. Padişahlar, tanrılar, krallar, başkanlar derken değişen sadece yıllar.
Burçhan Göze, İzmirli olmasına ve Kıbrıs’ta 2014’lü yıllarda sadece üç gün bulunmasına rağmen 2021 yılında böyle bir oyunu nasıl inci gibi incelikli bir işle ortaya koydu? Nasıl bu kadar biz olabildi de yazdı? Oysa eşi ile İstanbul’da Altı Üstü Kabare adlı tiyatroları var. Oyunlar oynuyorlar ve kabare oyunları yazıyor kendisi, hep yazsın! Kendi deyimiyle sonraki kuşaklar kabare geleneğini devam ettirebilsin. Oyunu yazdıktan sonra ölüyüm diyor artık iş yönetmenin yorumunda.
Gibetsu ve Tiyatro SU’nun ortak oyunu olan oyunda Derman Atik ve Cenk Gürçağ’dı yönetmen. Ben böyle bir yorum görmedim diyeceğim ama gördüm. Yine Padişah-ı Hal-i Osman’da. Bazı oyunlar böyledir, unutturmaz kendini tıpkı bir kitap bir film gibi. Bu metin bize neden bu kadar tanıdık geldi? Çünkü TC ve KKTC’de acılarımız aynı, zaten İzmirliler de Kıbrıslılara yakındır derler. İzmir’de bulunmadım, Pers İmparatorluğu’nu içine alan bölgelerde ya da Makedonya Krallığı’nda da bulunmadım. Fakat geçmişten günümüze bazı şeyler demek ki değişmiyor. İlla ki birileri halka hükmedecek.
Oyun başlarken demokrasi ne işe yarar diye soruyor halk! Duydunuz mu diyorlar demokrasiyi? Tanrı mı acaba hayvan mı yoksa yenilir mi içilir mi? Eti de serttir şimdi onun. Herkes demokrasiyi yemeye başlarsa tükenir mi? Tükenirse geleceğe kalmaz!
Kimler kral gibi yaşar? Krallık babadan oğla mademki geçer kralı da babası mı seçer? “Krallar gibi yaşarım çünkü ben bir kralım” diyor şarkıda. Sahnenin ışıkları kapanırken, kapatmayın çünkü ben bir kralım dese de halktan yumrukları yer ve ışıklar kapanır. O sırada seyirci “vur vur” diye bağırır. Oyuncuya vurmak kolay da zam yapana neden vurulmaz.
Mitolojik bir oyun, dönemin dili kullanılıyor ama kendi dilimizi sevdiğimiz için zaman zaman kendi dilimize de dönüyor ne de olsa Kipris ülkesi. Bizim ülkemiz, sizin ülkeniz. Oyunun geçtiği bu ülkede çeşitli sınıflar var; işçi, işsiz, çiftçi, tüccar, öğretmen, öğrenci vs. her ülkede olduğu gibi. Bir de Kerhanezyum var. Her karakter her yapı var yani oyunda.
Gondea ve Luricina sahnede.
Bakırcı bir baba, ne bakırcısı bakır madenini soyan bir baba, hırsız ama iyi biri.
Büyük İskender’in fetihleri ve firavun oluşu derken onursal firavun oluyor Gondea da. Kipris ülkesini oturduğu yerden geniş sınırlara ulaştırıyor. Kralımız çok yaşa!
Halkı hazzeden kral var mıdır? Bu kral hazzetmiyor da. Bir de yağmur vergisi ekliyor vergilere. Düdük sesi ile kralın huzuruna çıkıyor Luricina. Devleti yöneten bir kral o, sabah sabah kalkar yüzünü yıkamadan gözünün çapağıyla bakar dağlar görünürse diye. Mısır’ı, Pers’i fethetti. Eşi Elye’yi Pers’in onursal kraliçesi ilan etti. Ama Büyük İskender’in karısı Roksane gerçek kraliçe.
Akileus kimdi falan derken Akıle ablanın oğlu mu diye sorar kral.
Elye, oğlu Pygmalion için gelir kralın huzuruna, oğlu depresyonda. Babası yüzünden kadınlardan nefret ediyor. Hatta annesinden bile. Yalnız dönem Helenistik dönem, kadınlar artık özgür. Seyirciden büyük bir alkış, peki kadınlar özgür mü gerçekten?
Şarkıda diyor, tersyüz olan dünyayı düzeltecek bu kadın.
Metindeki şarkı sözleri öyle muazzam ki oyundan çıkarılmıyor ve müzisyen Kamil Atik ile müzisyen Adamos Katsandonis’ten yaptığı müzikler üstüne bu sözlerin yerleştirilmesi isteniyor. Çok da güzel oluyor.
Bin yıldır dünya erkeklerin elinde yaşanmaz hale geldi fakat artık kadın her yerde.
Şarkılarda ve de dillerde, büyük harflerle KADIN.
“Dışlanmış ya hep kadın / Cinayette geçiyor sade adın / Yasalarla korunamadın / Tersyüz olmuş dünyayı inşa edecek kadın.”
Tahtın tek varisi olan Pygmalion üç aydır odasına kapanmış sevdiği kadının heykelini yapıyor. Babası, sevdiği kadını yani Galatea’yi sürgün ediyor.Elye haremi toplayıp Karpaz’a tatile gidince de Gondea’nın etrafında ona hizmet edecek kimse kalmıyor.
Luricina daha büyük bir düdükle geliyor bu kez. Yeni emir Gondea’dan habersiz bir şey icat edilmeyecek. Pers’ten Mısır’dan güzel kızlar geliyor. Gondea, Luricina’ya sen az pezevenk değilsin diyor. O da sayenizde efendim diye ekliyor. Gerisi Zeuskerim.
“Kadınlar aşkı bizlerden çaldılar / Güzellikleriyle kandırdılar / Ağzımıza sıçtılar.”
Kadınlar biraz da böyledir, isterse her şeyi yapar yıkar geçer. İstesin yeter KADIN.
Helenistik dönemde olunduğu ve krallığın artık babadan oğla geçmediği vurgulanır. Çünkü babası salaksa oğlu da salak olabilir.Pygmalion, kölesi Kalavaç’a arkadaşım dese de babası o senin arkadaşın değil kölen der. Vicdansız kral.
“Kötüsün kötü / benim babam kötü / açıkta kaldı götü.”
Gençlerin dilini öğrenemeyen kral, geri zekalı gibi durur. Oğlunu tehdit eder okula gitmezse prens maaşını kesecek. Zeus’um beni kimse anlamıyor diye yakınır prens, sadece gençlik dönemini değil günümüz insanını da zaten kimse anlamıyor.
Metharme ve Amadyes’in aşkı, zengin kız fakir oğlan aşkı. Kavga ederken asla kavga etmeyelim diyen bir çift. Sürrealist resmini çizdirmekten bahsediyor Matharme, göğüslerinden birine ay çizdirecek diğerine güneş. “Kadınlar aç çaresiz / Erkeğin aklı çok edepsiz.” Derken Kerhanezyum’da herkesin işi var yalnız izin belgesi şart.
Rüşvet diye bir şey icat ediyor biri ve asılıyor. Rüşvet, modern zamanlarda işi kolay halletme yolu.
“Kral başımıza bela / Vergi koydu havaya suya”
Yağmur yağsın diye dua ederler yağmur yağmaz. Yağmur yağmasın diye beddua ederler yağmur yağar. Çiftçi her şeye vergi alınmasından şikâyet ederken tohum Makedonya’dan gelir. Zeus madem halkı düşünmez, halk neden tapsın ona? Kralın dayattığı saçma vergiler halkın dilinde. Altı aydır sandalet satamadıklarından sandalet tamirciliği diye bir meslek çıkıyor. Leblebiyi siyaha boyanınca zeytin, ekmeği kırmızıya boyayınca et sanıyor, natürmort resim sıçıyor çocuklar!
Demokrasi yine gündemde. Kiprisli halkının sesi saraydan duyuluyor. Bir seyyah geliyor, anne tarafı Kiprisli, baba tarafı Mısırlı, enişte tarafı… Kanı bozuk yani ama ırkçılık henüz icat edilmedi.
Demokrasi yönetim biçimidir, herkes kral olabilir yani. Köleler ise birkaç bin yıl daha beklemeli. Kadınlar ise ileride dahi kral olmuyor. Bir deliyi bile krala tercih ediyoruz madem olmuyor.
Kral olan vergileri kaldırır mı? Hadi kurulsun parlamento. Yaşasın demokrasi!
Sahnede bu kez öğrenciler ve bir öğretmen; Kıbrıslı Zenon. Mutluluktan bahsediyorlar. Zaten Stoa Okulu’nun kurucusudur Zenon. İnsanın amacı mutluluktur diyen bir okul. Bundan bahsederken öğrenciler bir öğrenciden şikâyet eder. Sürekli dersi dinliyor, ödevleri yapıyor ve diğer öğrencileri öğretmene şikâyet ediyor. Böyle davranışları olan birine yalaka denir mi hoca? Hoca denir diyor o tam bir yalaka ve bir araştırma görevlisi olacak sizse sürüneceksiniz. Bu arada Luricina da her sistemin yalakası oluyor.
İşkence etmekten hoşlanan biri mutlu oluyor mu, mazoşist bir öğrenci bulsa mesela?
Mazoşist ne? Modern zamanda dayak yemekten hoşlanan biri.
Prens kinik oluyor. Hocaya parayı bulunca kinikliği bırakmışsın diyorlar, hani tüm insanlar eşit yaratılmıştı? İnsanın erdemi ideasının peşinde gitmeyle başlar. Hocaya yalaka diyebilirler mi desinler. Felsefe de herkes konuşur, icraat ise sıfırdır.
Kalavaç’a sen de öğrenci ol deyinceler Kalavaç anlatmaya başlar; kölelik bizde de babadan oğla geçer. Hocaya üç yıldır aynı şeyleri anlattığını anımsatır. Konu ise hep aynıdır mutluluk, yıllardır aynı şeyler. Ya felsefe çok boş ya siz der. Öğrenci olmayı kabul etmez bu yüzden.
Pygmalion’un yaptığı heykel tıpkı Galatea oluyor. Elye oğlunun kadınlardan nefret ettiğinden yakınırken kral Gondea akıllı olan o diyor bu konu için.
Bir kadına karı demeyeceksin Gondea!
Diyojen ölmüş, duyulur. Pygmalion yas tutar, Gondea üzülme der ona senin için bayram ilan ettik bugünü. Pygmalion haklı, yas günü derler cahil adam. Elye, anma bayramı diye düzeltir. Kafayı yemek üzeredir Pygmalion. Kendini Danimarka prensi zanneder oysa Kipris prensidir. Anne babasından herkesten nefret ediyor Pygmalion.
Haberci geliyor.Büyük İskender dünyayı fethedemeden ölmüş.
Parlamento üyeleri halkın temsilcileri derken çiftçiler ve tüccarlar, işçilerle oturmuyorlar.
Demokrasinin eserleri, parlamentoda kavga… Halk dejavu, pardon seyirci.
Sağlı sollu oturuyorlar. Bu arada bu oyunu politikacılar izlemedi ne sağ taraf ne sol taraf. Solun da zaten rot balans ayarı kaçtı sağa çekip duruyor uzun zamandır.
Tuvalet vergisi uyduruk vergiler derken halk sıçamıyor. Yeme içme yok kabızlık var. Miting şart. Yanız saat henüz icat edilmedi, güneş tepedeyken yapılacak miting.
Kral salıncağında sallanırken Luricina düdüksüz geliyor bu sefer elinde mektuplar. Büyük İskender ölmese krala büyük saray yaptıracaktı. Pers ve Makedonya krallarından gelmiştir mektuplar, harem kapalı, romantik oku diyor Gondea. O nasıl sahne öyle. Zeus sonumuzu hayır etsin.
GİT: Gizli İstihbarat Teşkilatı. Öyle bir teşkilatları mı var? Evet halk. Her söylenen anında saraya giriyor. Soytarı kraldan şikayetçi olan halk vergileri kaldırmasını istiyor. Sıçmak haktır vergisi alınamaz. Halk geçinemiyor. Halkı hiçbir çağda geçindirmemiş şu krallar baksanıza. Afişte kaçan bir adam var, onun kim olduğuna takılanlar var. Günümüzde krallık olmasa da başımızda krallar hâlâ var. Artık o gölgede kim kimi görüyorsa algıda seçiciliğine giriyor. Diyojen der ki “gölge etme başka ihsan istemem.”
Peristeronari parlamento başkanı. Halkı demokrasi diye bağırtıp bir güzel meydandan kaçıyor. Eyleme son vermezlerse ağızlarına biber sürülecek, biber gazı henüz icat edilmedi. Halkı tehditlerle korkutuyorlar. Kaçan kaçıyor kaçmayan lider diye yakalanıyor. İri yarı olan başkandı oysa ama kaçtı, o zaman ellerindeki biraz iri biraz yarı yapılır ve zindana atılır.
Pygmalion, Afrodit Tapınağı’nda dileğiyle baş başayken kandırılır. Bazı şartları yerine getirirse Galatea heykeli canlanacaktır. Şartlar ise şunlardır; demokrasi Kıbrıs’a gelecek, vergi kalkacak, kral krallığı bırakacak.
Ailece tahtın etrafında oturan Elye, Gondea, Pygmalion ve Metharme hoş sohbet içindedir. Ta ki Matharme, Amadyes’e olan aşkını açıklayana kadar. Demokrasi terörüstine aşık Matharme’nin işi zor. Gondea, Pygmalion’un isteklerinden sonra tipini sindiremiyor içine. Luricinaaaa yetiş!
“Parmaklıklar ardına tıkılamaz hiçbir düşünce / sevgi aşk yolumuz / hapsedilemez onurumuz”
Zeus kurtarsın kardeş. Ne mahkumusun? Aşk! Düşünce suçlusu!
Kalavaç niye zindanda? Efendisinin bir parçası çünkü o. Efendisi ölürse onu da canlı canlı yanına gömecekler. Efendiler ve köleler.
Pygmalion kadın bedeninin parayla satılmasına karşı. Kerhanezyum’da hiç bulunmadı.
Elye önce Gondea’yı öldürüyor sonra kendini ve bu müjde diye veriliyor. Çünkü demokrasi geliyor ülkeye. Yaşasın demokrasi!
Pygmalion aday olmuyor, halk şimdi döner onu seçer tekrar monarşiye dönülür neme lazım.
En çok oy alan çiftçi başkan oluyor. Muhalefet görevi, modern zamanlarda işe yaramayan demek. Digomo’ya kimse oy vermese de bir şekilde seçiliyor. Kölenin zaten oy hakkı yok, kim oy verdi o zaman buna? Ayhan ne oluyor? Açıktır mikrofon duyduk, konuşmaya devam et. Seyirciden kopar o an alkış. Yaptıklarını yapmaya devam edecek başkan. Hadi yürüyelim.
Balkon konuşması icat edildi ne de olsa.
Fakat çok sürmez başkana suikast ve başkan öldürülür. Amerikan demokrasisi hızla gelir.
“Halk düşünür çare arar
Demokrasi son karar
Sözlükte anlamın arar
Bilmez ki ne işe yarar”