Kuır Kıbrıs’ın Konuşulmayan/Unspoken projesi kapsamında 5 farklı şehirde billboardlara çıkardığı “Mediha deyze ben Gayim” ve “Kamil abi ben lezbiyenim” ifadeleri toplumun bir kısmını ciddi derecede rahatsız ettiği görülüyor. Sansasyonel ve beklenmeyen bir olay gerçekleştiğinden nefret söylemi için zemin hazırdı ve bu etki ile bir anda çığ gibi büyüdü…
Bunun en büyük nedeni sanırım bugüne kadar bu rahatsız oldukları durumu görmediklerinden içlerinde saklı tuttukları nefretleri bir anda ortaya çıktı. Hâlbuki her kesimin özgür yaşama hakkı var. Unuttukları ise bu…
Peki, neden bu kadar tepki çekti?
Nedeni her zaman cinsel yönelimi farklı olan insanları gördüklerinden içten içe veya yakın çevrelerine yererek anlattıkları durum, kamuoyuna açık, tüm toplumun görebileceği bir mecrada apaçık gözlerinin içine sokulunca rahatsızlıklarını sosyal medya üzerinden çirkin ifadelerle aktardılar.
Farkında olmadıkları yaptıklarının nefret içerdiğiydi ve bir linç girişimine dönüşmesiydi…
Sosyal medya üzerinden bu davranışları sergileyenler homofobik olduklarını nefret söylemi yaparak duyurdular.
Kendi kustukları nefretlerini, yanlarına aldıkları aynı görüşte kişiler ile normalleştirirken cinsel yönelimi farklı olan insanları kötü gösterip bir nevi cadı avına çıktılar…
Sosyal Medyada Paylaşılan ve yorum yağmuruna tutulan içeriklere bir göz atalım!
Şimdi ise Nefret ve Nefret söyleminin ne olduğunu detaylı bir okumanızı istiyorum Kararı sizin vermeniz için….
Nefret: Bir kişinin kötülüğünü istemeye yönelik duyguya verilen isimdir. Arapça Nafra sözcüğünden gelen nefret, lanetleme manasında da kullanılmaktadır. Türk Dil Kurumu sözlüğüne göre ise nefret, “bir kimsenin kötülüğünü, mutsuzluğunu istemeye yönelik duygu” şeklinde tanımlanmaktadır.
Şiddet içeren ve aynı zamanda bir suç olan nefrete yol açan nedenlerin başında önyargılar gelmektedir. Bu ön yargılar arasında da ırki dili din, cinsiyet ve cinsel eğilime yönelik ön yargılar ön plana çıkmaktadır. Bunun dışında nefret söyleminin kaynağında düşmanlık ayrımcılık ve korkular da yer almaktadır. Nefret suçu bir kişiye karşı olabileceği gibi çoğunlukla bir gruba karşı sergilenmektedir.
Nefret suçu ile nefret söylemi bir birine karıştırılmaktadır. Bu iki kavram arasındaki farka yönelik ilk resmi görüşme 1997 Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nde görüşülmüş ve sonuç olarak yabancı düşmanlığı, ırkçılık, anti-semitisizm, hoşgörüsüzlük temelli, bunları teşvik edici, savunucu, yayıcı ve haklı gösterici her türlü ifade biçimi nefret söylemi olarak kabul edilmiştir. Nefret söylemi temelde altı kategoride incelenebilir. Siyasal nefret söylemi, kadınlara yönelik nefret söylemi, yabancılara yönelik nefret söylemi, cinsel eğilime yönelik nefret söylemi, inanca yönelik nefret söylemi ve engellilere yönelik nefret söylemidir.
- Nefret Suçu: Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) nefret suçunu şöyle tanımlamaktadır. Mağdurun, mülkün ya da işlenen bir suçun hedefinin, gerçek veya hissedilen ırk, ulusal ya da etnik köken, dil, renk, din, cinsiyet, yaş, zihinsel ve fiziksel engellilik, cinsel yönelim veya diğer benzer faktörlere dayalı olarak benzer özellikler taşıyan bir grupla gerçek ya da öğle algılanan bağı, bağlılığı, aidiyeti, desteği ya da üyeliği nedeniyle seçildiği, kişilere veya mala karşı suçları da kapsayacak şekilde işlenen her türlü suçtur.
- Nefret Söylemi: Sık kullanımına karşın “nefret söylemi”nin evrensel olarak kabul gören bir tanımı bulunmamaktadır. Pek çok Devlet, “nefret söylem”ine denk düşen ifadeleri yasaklayan yasalar kabul etmiş olsa da yasaklananın ne olduğu belirlenirken tanımlar ufak farklılıklar göstermektedir.[1] Son yıllarda akademik araştırmalara konu olan “nefretli konuşma” ya da “nefret söylemi”, bir grubu ya da kişiyi ırk, cinsel yönelim, ulus, din, politik görüş ve sosyal sınıf gibi ayrımlarla aşağılamak veya tehdit etmek şeklinde tanımlanmaktadır.[2] 1997 yılında Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi nefret söylemiyle ilgili “Tavsiye Karasında” nefret söylemini şöyle tanımlamaktadır: “Irkçı nefret, yabancı düşmanlığı, anti-semitizim, veya hoşgörüsüzlük ifade eden saldırgan milliyetçilik de dahil olmak üzere, hoşgörüsüzlüğe dayalı diğer nefret biçimlerini yayan, teşvik eden, savunan ya da haklı gösteren her türlü ifade biçimidir”.[3]
- Stigma (Damga): Irksal, etnik, cinsiyetçi veya dinsel bir azınlığa olduğu gibi, akıl hastaları ve AİDS hastalarına takılan yaftanın olumsuz etkilerini anlatan bir terimdir. Sosyal psikologlar damgalama sürecini dört bilişsel yapı açısından incelerler. Bunlar: İpuçları, stereotipler, önyargılı ve ayrımcılıktır.[4]
- Ayrımcılık: Bir gruba diğerlerine göre daha farklı muamele edilmesini, genellikle grup üyelerinin haklarının ve yaşam olanaklarının kısıtlanmasını içerir.
- Doğrudan ayrımcılık; aşikar bir biçimde, bir kişi, grup ya da toplum kesiminin inanç, dil, din ya da etnisite ve benzeri farklılıklar nedeniyle, eşit olmayan bir muamele görmesini ifade eder.
- Dolaylı ayrımcılık; fark edilmesi güç olan, imalar veya dolaylı ifade biçimleri aracılığıyla işleyen ya da bazen görünürde hiçbir problemli durum yaratmamasına karşın, sonuçları bakımından belirli kesimleri ayrımcılığa maruz bırakan tutumları anlatır. [5]
- Homofobi: Eşcinsellere ve eşcinselliğe karşı korku duymayı ve hoşnutsuzluğu içeren bir tepkidir.
- Önyargı: Önyargı, bir gruba karşı önceden bireysel olarak öğrenilmiş olumsuz özellikler taşıyan peşin yargı olarak tanımlanabilir. Kategorileştirme eğiliminin önyargıya temel oluşturduğu açıkça görülmektedir. Bu kategorileştirme eğiliminin temelinde ait olunmayan bir grup veya bir grubun üyelerinin olumlu niteliklerinden çok, olumsuz nitelikleri ile ilgili negatif davranış ve tutumlar bulunmaktadır. Önyargı, bir kişinin ya da grubun aleyhine olarak önceden oluşturulmuş bir kanaat ya da yanlılıktır.[6]
- Stereotip (Kalıp Yargı): Stereotip, bir grubun üyelerine yönelik sabit, aşırı basitleştirilmiş, aşırı genelleştirilmiş, kişilerin bireysel özelliklerini göz ardı eden ve hepsine ortak özellikler yükleyen, çoğunlukla önyargılı bir kanı, bir grubun tüm üyelerinin paylaştığı düşünülen olumlu veya olumsuz özellikleri taşıyan bir şemadır. Stereotipler, insanlar hakkında sınanmamış varsayım ve yargıları içerir.[7]
- Etnosantrizm (Etnik Merkezcilik): Etnosantrizm, bir grubun veya topluluğun kendi perspektifini, değerlerini, kültürünü olması gereken ve doğal olarak kabul etmesi, kendini ve bu değerleri merkezde görmesi ve diğer perspektifleri, değerleri ve kültürleri kendine özgü varsayımlardan ve tek taraflı bir bakış açısından yola çıkarak yargılaması ve değerlendirmesidir.[8]
YENİ MEDYADA NEFRET SÖYLEMİ
Yeni medyada nefret söylemine değinmeden öncelikle yeni medya kavramını kısaca bir açmakta yarar var. Günümüzde, yeni iletişim ortamlarına topyekun olarak yeni medya denilmektedir. Yeni medya ya da daha açıklayıcı adıyla yeni ortamlar, açıklanması pek de kolay olmayan bir kavramdır. Bunun için konuyu biraz irdelemek gerekmektedir. Yeni medya kavramı 1970’lerde, bilgi ve iletişim tabanlı araştırmalarda, sosyal, psikolojik, ekonomik, politik ve kültürel çalışmalar yapan araştırmacılar tarafından ortaya atılmış bir kavramdır. [9]Ancak 70’lerde değinilen anlam, 90’larda müthiş bir ivme kazanan bilgisayar ve internet teknolojisi ile birlikte genişlemiş ve farklı boyutlara ulaşmıştır. Bu yeni ortam, dünyada oluğu gibi ülkemizde de gün ve gün daha fazla kullanılmaktadır. Özellikle genç nüfusun kendini yeni bir ifade biçimi olan yeni medya, aynı zamanda gazetecilik olgusuna yeni bir soluk getirmesi beklenen, habercilik anlayışına yeni bir ivme kazandıracak olan internet günlükleri (bloglar) ve micro bloglar (twitter, facebook, vb.) ortamlardan oluşur.[10]
Habercilik anlayışının yeni bir pratiği olarak görülen yeni medya, geleneksel medyada olduğu gibi kontrol aşamasından geçmediği için bu mecrada nefret söylemi daha rahat ve hızlı yayılmaktadır. Çünkü nefret söyleminde dilsel pratiklerin kullanımı ve bu pratiklerin yaygınlaştırılma ortamları önem taşımaktadır. Geleneksel medya ve yeni medya ortamları bu ortamlardandır ve nefret söylemini yaygınlaştırmakta kullanılmaktadır. Çelenk’e göre, “Nefret söylemini kışkırtan haberler, çoğu kez, ülke gündemine ani olarak giren sansasyonel bir tarafı bulunan haberlerdir. Medyanın, en çok ihtiyaç duyulan bir dönemde, soğukkanlı değerlendirmeleri ve mesafeli tutumu askıya almasına yol açan nefret söyleminin linç, yağma, şiddet içeren proteste gösterileri ve kargaşa ortamıyla sonuçlanması da çoğu zaman kuvvetle muhtemeldir”. Çelenk’in de haklı olarak dikkat çektiği üzere medya nefret söylemini, olağan olarak, sıradan ve doğal bir şekilde yansıtması konuya/olguya mesafeli bakış açısını ortadan kaldıracaktır. Üstelik yeni medya geleneksel medyadan farklılaştıran özellikleri nedeniyle –dijital, etkileşimselli, hipetmetinsellik, yayılım ve sanallık ve multimedya geleneksel medyaya göre nefret söylemi daha doğal, daha yaygın, daha kolay erişilebilir, daha kolay üretilebilir ve sonuçta sıradan kılınmasına yol açmaktadır.
Yeni medya ortamının etkileşimsellik özelliği, iletişime zamanda ve uzamnda karşılıklılık veya çok katmanlılık olanağını kazandırır. Yeni medya ortamında nefret söylemi de dolaşıma girdiği andan itibaren ortamın katılımcıları tarafından yorumlanır, diğer bir değişle nefret eklenerek büyütülür. Örneğin, bir toplumsal paylaşım ağında kullanıcı kendisinin ürettiği belli bir siyasi kimliği, cinsel kimliğe ve yönelime veya etnik bir azınlığa karşı hakaret içeren, aşağılayan, küçük düşüren, basmakalıp yargılardan beslenen bir metni, bir video klipi yükleyerek, diğer kullanıcıların yorumuna açabilir. Yeni medya ortamın özelliği olan sanallık ise, arayüzey ile kullanıcının kurduğu iletişimi açıklamaktadır.
Dijital manipülasyon ile yeni enformasyon ve iletişim teknolojileri, resimleri ya da fotoğrafları dijital olarak değiştirmek için pek çok olanak sunmaktadır. Diğer taraftan, dijital teknoloji, asla gerçekleşmemiş, sanal ya da gerçek olmayan olayların resimlerini ya da fotoğraflarını üretmek ve bunları değiştirmek için olanaklar sunmakta ve söz konusu resimler ya da fotoğraflar, dünya çapında hemen dağıtılabilmektedir. Yeni medya ortamının sunduğu sanal dünyada dijital veriler bu şekilde manipülasyona uğratılabiliyor. Bu da nefret söylemi üretiminin sınır tanımadığını gösteriyor.[11] Sanallık, kullanıcıya orada olma hissini sağlar. Sanal yerleşimlerde iki tür iletişim gerçekleşir: makine/yapay zeka/insan, arayüzdeki diğer insanlar ile iletişim. Yeni medya ortamının bu özelliği de, nefret söyleminin oldukça hızlı bir şekilde paylaşılmasını, doğallaştırılmasına yol açar. Sanallık özelliği kullanıcının ortama gönüllü ve her türlü statünün kısıtlamasından uzak bir şekilde katılım olanağı sağlamaktadır. Ancak, birey gündelik yaşamdaki habitususunu bu katılıma yine de taşır: kendi siyasal görüşünü, korkularını ve kaygılarını, dostluklarını ve tercihlerini. Yani kısacası sanal gerçekleşen yeni iletişim ortamı, gündelik yaşamımızın bir yansımasıdır.[12]
Simon Wiesenthal Merkezi Nisan 1995’de ırkçı web sitesinin olduğunu, ancak 2005 yılında 5.000’den fazla web sitesinin olduğunu saptamıştır. Merkez’in “Digital Terrorisim & Hate 2005” raporunda 2004 yılı ile karşılaştırıldığında nefret söylemini yayan web sitelerinin %25 artığını saptamıştır. Bu raporda bu tarz web sitelerinin sayılarının 6.000’i aştığı, 2007 yılında ise bu oranın %17 oranında gerçekleştiği saptanmıştır.[13]
KAYNAKÇA
Alğan Cengiz, Şensever Levent, “Ulusal Basında Nefret Suçları: 10 Yıl 10 Örnek”, Sosyal Değişim Derneği, 2010
Çaplı Bülent- Tuncel Hakan, “Televizyon Haberciliğinde Etik”,Fersa Yayınları, Ankara, 2010
Çomu Tuğrul, “Yeni Medyada Nefret Söylemi”, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2010
Dilmen, N. E. “Yeni Medya Kavramı Çerçevesinde Internet Günlükleri-Bloglar ve Gazeteciliğe Yansımaları” Marmara İletişim. Sayı 12. Cilt 1, 2007
Erdoğan İlker, “Yeni Medya Gazeteciliğinde Etik Bir Paradigma Belirlemenin Kapsamı ve Sınırları”, Gazi Üniversitesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Ankara, 2013
İnceoğlu Yasemin, “Medya’da Nefret Söylemi”, Medyada Nefret Söyleminin İzlenmesi Çalışması Toplantısı’nda yaptığı sunum, 2009
İnceoğlu Yasemin, “Nefret Söylemi Ve Nefret Suçları”, Ayrıntı Yayınları, İstanbul, 2012
Öğüt Sertaç, “İnteractivity İn New Media” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2004
Özsoy Selami, Yıldız Kadir, “Türkiye’deki Spor Basınında Nefret Söylemi”, International Journal Social Science Research, 2013
Şensever Levent, “Nefret Suçları ve Nefret Söylemi İzleme Rehberi”, Sosyal Değişim Derneği, 2012
Şirin Mustafa Ruhi, “Çocuk Hakları ve Medya”, Çocuk Vakfı Yayınları, İstanbul, 2011
Yücel Mustafa Özgür, “Televizyonlarda Terör, Irkçılık Ve Nefret İçerikli Yayınlar”, Uzmanlık Tezi, Ankara, 2011
Weber Anne, “Nefret Söylemi El Kitabı”, Avrupa Konseyi Yayınları, Strazburg, 2009
[1] Weber Anne, “Nefret Söylemi El Kitabı”, Avrupa Konseyi Yayınları, Strazburg, 2009, s.3
[2] Özsoy Selami, Yıldız Kadir, “Türkiye’deki Spor Basınında Nefret Söylemi”, International Journal Social Science Research, s.47
[3] Şensever Levent, “Nefret Suçları ve Nefret Söylemi İzleme Rehberi”, Sosyal Değişim Derneği, 2012, s. 9
[4] Çomu Tuğrul, “Yeni Medyada Nefret Söylemi”, Kalkedon Yayınları, İstanbul, 2010, s. 100
[5] Çaplı Bülent- Tuncel Hakan, “Televizyon Haberciliğinde Etik”,Fersa Yayınları, Ankara, 2010 S.221
[6] Yücel Mustafa Özgür, “Televizyonlarda Terör, Irkçılık Ve Nefret İçerikli Yayınlar”, Uzmanlık Tezi, Ankara, s.30-31
[7] Yücel, a.g.e. s.32
[8] Yücel, a.g.e. s.33
[9] Öğüt Sertaç, “İnteractivity İn New Media” Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, 2004, s. 45
[10] Dilmen, N. E. “Yeni Medya Kavramı Çerçevesinde Internet Günlükleri-Bloglar ve Gazeteciliğe Yansımaları” Marmara İletişim. Sayı 12. Cilt 1, 2007 s. 117
[11] Erdoğan İlker, “Yeni Medya Gazeteciliğinde Etik Bir Paradigma Belirlemenin Kapsamı ve Sınırları”, Gazi Üniversitesi İletişim Kuram ve Araştırma Dergisi, Ankara, 2013, s. 266
[12] Çomu Tığrul, a.g.e. s. 25- 28
[13] Çomu Tığrul, a.g.e. s. 33