Geçtiğimiz günlerde medyada ilginç ve üzerinde düşünülmesi gerektiğine inandığımız bir tartışmaya şahit olduk.
Kıbrıs gazetesinin sahibi Asil Nadir’in Türkiye Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay ile bir araya geldiğini ve “üç yüz bin lira” karşılığında gazetenin cumhurbaşkanlığı seçimlerinde UBP Genel Başkanı Ersin Tatar’ı desteklemesini istemesi kamuoyuna yansımıştı. Söz konusu bilgi ilk kez Yenidüzen gazetesi Genel Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı’nın 28 Kasım günü “Dipsiz Kuyu” başlığıyla yayınladığı yazısında “büyük bir medya patronu” olarak kaleme alınmıştı.
Ardından Gazeddakıbrıs söz konusu bilgiyi kaynaklarından doğrulayarak 29 Kasım günü “Kıbrıs Gazetesi TC’nin istediği adayı destekleyecek” başlıklı haberiyle açık isimle yayınlamıştı. 9 Aralık’ta ise Kıbrıs gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ali Baturay ile Yazı İşleri Müdürü Emin Akkor görevlerinden istifa etmişlerdi.
Cenk Mutluyakalı, 13 Aralık günü kaleme aldığı “Medya patronuyla yemek sırası” başlıklı yazısında aynı medya kurumunun (yine isim vermeyerek) bu kez Kıbrıslı Türk lider Mustafa Akıncı ile yemekte buluştuğu bilgisini kamuoyu ile paylaşmıştı. Mutluyakalı yazısında basın özgürlüğü, seçimlere müdahale, demokrasi kavramlarını ön plana çıkararak “onca toplumsal mücadelenin ardından, yine 90’lı senelere dönüyorsak eğer, midem kaldırmıyor” diyerek demokrasi, eşitlik ve özgürlük talep ettigini kaleme alıyordu.
Cenk Mutluyakalı’nın Türkiye Cumhuriyeti’nin seçimlere müdahale etmeye çalıştığı, medya patronlarının kitleleri yönlendirmek için parayla satın alındığı yönündeki endişelerine katılıyoruz.
Mustafa Akıncı ile Asil Nadir’in buluştuğuna dair bilgi yalanlanmadığına göre söz konusu kişiler arasındaki buluşmanın gizli tutulmasını kabul edilemez buluyoruz.
Bu noktada 12 Aralık gününe tekrar dönerek manidar olan bir ayrıntıya dikkat çekmek istiyoruz.
Basın özgürlüğünden bahsedip, yıllardir Yenidüzen gazetesinin bir parti/patron gazetesi olmadığını savunan Sn Mutluyakalı, Yenidüzen Gazetesi’nin kuruluş yıldönümünü CTP Genel Başkanı Tufan Ehurman ve CTP yönetimi ile birlikte kutlama yapmaktan rahatsızlık duymadı.
Mutluyakalı’nın “Medya patronuyla yemek sırası” başlıklı yazısına 13 Aralık günü gazeteci Ali Kişmir “Patron Kim” başlıklı yazısında şu eleştirilerde bulunmuştu:
“Şimdi biz en azından Kıbrıs Gazetesi’nin patronunun kim olduğunu biliyoruz… Peki, Yenidüzen’in patronu kim? Cenk Mutluyakalı mı? Eğer öyleyse, cumhurbaşkanının veya CTP genel başkanının, Mutluyakalı ile yemek yemesi çirkin bir durum mu? Yoksa patron CTP mi?”
Bizce Ali Kişmir bu noktada haklıdır.
Kıbrıs gazetesinin sahibi Asil Nadir’dir, yani Kıbrıs gazetesi bir patron gazetesidir.
Kuruluşunu sadece CTP yönetimiyle kutlayan Yenidüzen’in de doğruladığı gibi Yenidüzen de bir parti gazetesidir.
Nadir ile Oktay bir adayı desteklemek için yemek masasına oturduğunda elbette basın özgürlüğünden söz edemeyiz fakat Mutluyakalı ile Erhürman birlikte Yenidüzen kuruluşunu kutladığında da basın özgürlüğünden söz edemeyiz.
Daha da basitleştirelim. Kıbrıs gazetesinin nasıl ki bu seçimlerde Tatar’ı desteklemesi beklenir, Yenidüzen de Erhürman’u destekleyecek. Biri Türkiye’den para karşılığı aldığı talimatı yerine getirecek, bir diğeri sahibinin adayını destekleyecek. Her iki koşulda da söz konusu kurumlar özgür olmayacak.
Patron, bir iş insanı olur ya da bir siyasal parti, patrondur. “Patron gazeteciliği” diye ifade edilen kavramda anlatılmak istenen de budur.
Bütün bu ilişki biçimlerindeki çelişkilerin arasında basın özgürlüğü sınırını kim nasıl belirleyecek?
Basın özgürlüğünün sınırı bu kadar hassas ve kırılgan iken kendi talep ettiğimiz ilkeleri kendimiz çiğneyerek bu döngünün dönmesine sadece olanak sağlarız.
Bu sorumluluk sadece siyasilerin ve/veya patronların değil, aynı zamanda gazetecilerin de sorumluluğudur.