Mağusa Belediye Başkanı Simos İoannou, kuzeydeki Mağusa kentinin tamamen yerleşime açılmasının Kıbrıs sorunu için bir mezar taşı oluşturduğunu belirterek Mağusa kentinin Kıbrıs tarihine bölünmenin trajik bir sonucu olarak değil sorunun çözülmesi için umut veren bir ışık olarak kaydedilmesi gerektiğini vurguladı.
Perşembe akşamı Derinya Belediye Binasında düzenlenen “Güneş olmadan… olmaz” ve “Mağusa’dan 46 yıl uzak” adlı etkinlikte konuşan Simos İoannou, “Mağusa Belediyesi olarak yeni katliama yani kentin yerleşime açılmasına karşı elimizden gelen her şeyi yapacağız ve yeni oldu bittileri engellemek için tüm karar alma merkezlerine başvuracağız” diye vurguladı.
Belediye Başkanı Türkiye’nin Doğu Akdeniz’deki son eylemleriyle ilgili ise şunları söyledi:
“Türkiye’nin Suriye ve Libya’daki eylemleri, Ege ve Evros’taki yasa dışı Türk eylemleri ve gerek sondaj gerekse araştırma maksatlı Kıbrıs’ın Münhasır Ekonomik Bölgesi’nin sürekli bir şekilde ihlali nedeniyle Türk-Yunan ilişkilerindeki gerginlik bir kriz mesajı veriyor. Ancak tüm taraflarca ifade edilen dayanışma mesajlarına rağmen, kimse kendi çıkarlarından dolayı Türkiye’nin yasa dışı eylemlerini durdurmaya niyetli görünmüyor ne BM, ne AB ne ABD ne de Rusya ama ne de Avrupa’nın güçlü ülkeleri”.
“Geçen hafta Ankara’daki Tatar – Oktay görüşmesinde Türkiye’nin Mağusa kapalı kentinin bir bölümünün yerleşime açılması yönündeki eylemlerinin yoğunlaştırılması kararı alındı. Kapalı kentin yerleşime açılması yönündeki Özersay – Tatar eylemleri tüm Mağusalılara, göçmenler, Kıbrıslılara karşı bir tahrik olarak BM kararlarını çiğniyor”.
“Kapalı kentin yerleşime açılması işgal altındaki bölgelerde bir seçim öncesi oyun değil. Türkler blöf etmiyor ve Ankara’nın planlarını uygulayarak Kıbrıs’ın bölünmesini kalıcılaştırıyorlar. Mağusa’nın tamamen yerleşime açılması Kıbrıs sorunu için bir mezar taşı oluşturuyor ve aslında Kıbrıs sorununun üzerinde anlaşmaya varılan bir çerçevede çözülmesi çabalarını sonlandırıyor”.
“Kapalı kentin yerleşime açılması yanlış bir şekilde Kıbrıs Türk yönetimi olarak telaffuz edilmesine rağmen aslında işgal yönetimi tarafından açılıyor ve bu da Kıbrıs’ın bölünmesini hayata geçiriyor. Kapalı kent sadece Mağusa ve Magosalıları ilgilendirmiyor. Kıbrıs’ın “Mağusalaştırılması” değil trajik bir şekilde bölünmesi anlamına geliyor. Bu nedenle bunun önlenmesi amacıyla acil olarak eylemeler yapılması gerekiyor”.
“Kapalı kentin yerleşime açılmasının engellenmesi en büyük ulusal öncelikli konulardan biridir. Gerçekleşmesi durumunda oldu bitiler önünde bulunacağız. Doğrudan planlar yapılmalı, Kıbrıs ve Yunanistan olarak, Avrupa Birliği çerçevesinde yasa dışı yerleşimle ne yapılacağını, nasıl protesto edileceğini düşünmemeliyiz. Tam tersine, doğrudan ve sonuç verici eylemlerle bunun önünü kesmeliyiz”.
“İşgal güçlerine ve sahte hükümete; BM Güvenlik Konseyi kararlarına saygı göstermeleri, barış yolunu seçmeleri ve Mağusa kentini yasal sakinlerine geri vermeleri için yeniden çağrıda bulunuyoruz”.
Mağusa Belediye Başkanı, Yunanistan ve Kıbrıs’ın BM, uluslararası kurumlar, ABD ve Rusya ile işbirliği ve temas içinde “kapalı kentin yerleşime açılmasının engellenmesi ve kentin BM yönetimi altında geri verilmesi yönünde yeniden kararlı adımlar atması gerektiğini” vurguladı.
Aynı zamanda işgal altıdaki Mağusa kentinin yeniden inşa edilmesi ve limanın BM yönetimi altında çalışması bütçesinin güçlendirilmesi gerektiğine dikkat çeken İoannou, “bu hareketin gerek Kıbrıslı Rumların gerekse Kıbrıslı Türklerin yararına olacağını ve aynı zamanda Kıbrıs sorunu üzerinde anlaşmaya varılan bir çözüm için müzakerelerin yeniden başlamasında katalizör bir rol oynayacağını” vurguladı.
Mağusa kentinin iadesi ve yeniden açılmasının “göçmen olsun olmasın, tüm Kıbrıs ve Kıbrıslıların yararına olacağını, kentin ve limanın açılmasının ve yeniden inşa edilmesinin modern Kıbrıs’ta tarihi bir atılım olacağını ve iki toplum arasındaki işbirliği ve birlikte yaşama bahsinin kazanılacağını söyledi.
Belediye Başkanı, Mağusa kentinin Kıbrıs tarihine trajik bir bölünme olarak değil, Kıbrıs sorununun çözülmesi yönünde bir umut ışığı olması gerektiğini ve iki liderin üç yıl önce kesilen özlü müzakerelerin yeniden başlamasına odaklanması gerektiğini vurguladı ve “bu, Türkiye’nin de kabul etmesi durumunda Kıbrıs sorununun ilkeler temelinde çözümünün tek yoludur. Bunu kabul etmemesi durumunda, çözümsüzlüğün tek sorumlusu o olacaktır” dedi.
Etkinlik bir sanat programıyla devam etti ve Birleşmiş Milletlere gönderilecek karar okunarak Derinya barikatına doğru meşalelerle bir yürüyüş gerçekleştirildi.