Bugün son müze olarak sizle Victoria &Albert (V&A)’i paylaşıyorum. Bunun aslında bir müze anlatımı olacağını düşünmekteydim. Ancak araştırma, bugünkü Londra’nın sanat / bilim / kültür yapısının temellerinin 1850’lerde nasıl planlı bir şekilde atıldığının öyküsünü ortaya çıkarmıştır.
Dürüst olmak gerekirse, müzeyi daha önce ziyaret etmedim. Müze’nin bana çok heyecan vermeyen eski çağ moda, dekoratif sanatlara yönelik olmasını düşündüğümden dolayı. Ama yanılmışım. Müze, dünyanın en büyük tasarım koleksiyonuna ev sahipliği yapmakta ve burada ortaçağ korselerinden, eski lüks çay bardaklarından daha çok görülecek şey bulunmaktadır. Hele müzeye geçici sergi olarak Christion Dior da eklenince, heyecan verici hal almış oldu.
Müzenin Tarihi
V&A Müzesi, Kensington’daki müzeler bölgesinde yer almaktadır. Hem Natural History Museum – Doğal Tarih Müzesi, hem de Science Musuem -Bilim Müzesine birkaç adım uzaklıktadır. Zamanınız kısıtlıysa aynı gün içerisinde üç müzeyi de ziyaret edebilirsiniz.
Müze, İngiltere Kraliyet ailesinin tarihinin bir bölümünün hikayesini içinde taşımaktadır.Genç Kraliçe Victoria, kuzeni Albert’in kitap kurdu olmasından ve canlı ruhuna hitap etmemesinden dolayı şikayet etmekteydi. Hiç kimse onların evleneceklerini ve en romantik kraliyet çifti olarak tarihe geçeceklerini, hatta isimlerinin Londra’nın en önemli müzesinde sonsuza dek yaşayacağını tahmin etmezmiş.
V&A müzesinin beyni, Prince Albert ve arkadaşı Henry Cole’du. Onlar, toplumun ileriye gidebilmesi için toplumsal sınıf ayrımına bakılmaksızın tüm İngilizlere kültür ve sanat hakkında eğitim verilmesi gerektiğini inanıyorlardı. Ve 1851’de herkese açık Büyük Sergi fikrini ortaya atmışlar. Ancak konu yüzünden kraliyet ailesi yetkilileriyle aralarında çatışma olmuş. Çünkü yetkililer, Büyük Sergide sınıfların karışmasının devrime neden olacağından ve İngiltere’nin ayrışmış farklı sınıf yapısının onarılamayacak derecede zarar göreceğinden korkuyorlarmış. Albert ve Cole ise toplumun beyin gücünün tek bir sınıfın tekelinde olmadığını vurguluyordu. Direnmeleri sonucunda gerçekleşen Büyük Sergi, başarıyla sonuçlanmış. İngiltere’den ve farklı ülkelerden milyonlarca insan, İngiliz’in ihtişamını görmek için Hyde Park’taki sergiye akın etmiş.
Büyük Sergi uluslararası ürünlerin yer aldığı ilk sergi olarak nitelendirilmektedir. Kraliyet Komisyonu sergiden elde edilen kar ile, sergilenen bir grup nesneyi (bunlar daha sonra V&A müzesinin kurucu koleksiyonu olmuştu) ve Hyde Park’ın güneyindeki büyük bir araziyi satın alır. Bu arazinin amacı, Albert ve Cole tarafından planlanan, sanat ve bilimi teşvik edeceğine inandıkları müze / eğitim kampüsünün kurulması içindi. Kensington Sarayı’na yakın olmasından dolayı buraya South Kensington adı verilir.
Albert ve Cole, İngiltere’nin teknoloji yolunda ön planda olmaya devam etmesinin önemli olduğuna ve iyi tasarım bilmenin bunun anahtarı olacağına inanıyorlardı. Avrupa’dan her türlü teknolojinin yanı sıra Hindistan ve Pers gibi çok uzak yerlerden tekstil, mobilya ve sanat eserlerini sergilemenin, insanlar için harika bir eğitim olduğunu düşünüyorlardı. Böylece onların, sanat ve eğitime olan inançları, herkesin erişebileceği bir müzenin doğuşuna yol açtı. Böylece planladıkları bilim / sanat ve kültür kampüsünün başlangıcı, V&A Müzesiyle oldu. Kraliçe Victoria, sürekli büyüyen ve dönem içinde farklı isimlere sahip olan müzenin 1899’da yeni bölümünü açarken buraya, kendinin ve kocasının adını verir.
Victoria, müze faaliyetleriyle doğrudan ilgili olmasa da, eşinin aktivizminin faydasını görmüş ve ona destek vermiştir.
Albertopolis Bölgesi
South Kensington, şu anda Venedik’ten çok daha fazla turist tarafından ziyaret edilmektedir. Burası ayrıca, Albert’le olan bağlantısından dolayı “Albertopolis” olarak adlandırılmaktadır.
Prince Albert’in ölümünden sonra Kraliçe Victoria’nın desteğiyle Albertopolis gelişimine devam etmiş. Müzeden sonra Royal Albert Hall açılır. Darwin’in yayınlandığı Türlerin Kökeni kitabı, Doğa Tarihi alanında ilgiyi artırmaya başlamıştı. Bundan dolayı Doğal Tarih Müzesi inşa edilir. Sonrasında Royal Academic of Music kuruldu. Ayrıca Imperial College; daha sonra V&A müzesi teknolojik bölümlerin sanat ve tasarımdan ayırmaya karar verdiklerinde Bilim Müzesi açıldı.
Albertopolis’in etkisi sadece Londra’yla sınırlı kalmadı. Bu vizyon, başka ülkeleri de etkiledi. Örneğin Viyana’nın Sanat Tarihi ve Natural History müzelerinin planlamaları buradan ilham alarak yapılmış.
Son Söz
Albertopolis, tasarlandığı gibi kültür, sanat ve eğitim kampüsü olarak büyümektedir. Kurucularının değerlerine sadık kalarak… Sanat ve kültür anlamında bir kamusal alan, açık bir eğitim kampüsü olarak. Hatta yaratılan bir sergi yoluyla.
Yaklaşık 170 yıl önce vizyon sahibi iki kişi Londra’nın gerek sosyal; gerekse fiziksel kimliğine etki ediyor. Kraliyet ailesinin tüm tabularını yıkarak; açılım yapabiliyorlar. Biz ise 2020’ye doğru giderken müze konusunda sadece farkındalık yaratabiliyoruz. Aramızda böyle bir fark var.