Tate Modern’in Canlandırdığı Bankside Bölgesi
Tate Modern’in yer aldığı Bankside bölgesi, 400 yıl önce, Londra’nın başka yerlerinde izin verilmeyen yasadışı aktivitelerin gerçekleştiği bir yermiş. Genelevler, değişik eğlence bahçeleri (hayvan dövüşü gibi), hapishaneler, mezarlıklar gibi saygın olmayan mekanlarla ünlüymüş. İkinci dünya savaşından sonra ise, dumanlı bir sanayi bölgesine dönüşmüş.
Londra, milenyumla birlikte, modernleşme adı altında projeler yapmıştı. Bunlar arasında London Eye, Milenyum Köprüsü de vardı. Onlarla ilişkili proje olmasa da; daha sonra onların parçası gibi fonksiyon yapmış olan Tate Modern’de bu dönemde açıldı. Özellikle yayalara yönelik olan Milenyum Köprüsü, Tate Modern binasının uzantısıymış gibi rol üstlenmiş oldu. Köprü, St Paul kilisesini aks alarak Tate Modern’e bağlanmaktadır. Yani kiliseyle nehrin güneyindeki daha önce dezavantajlı bölge olan Bankside arasında fiziksel / sembolik bağlantı kurmaktadır. Ancak köprü açıldığı gün, ciddi şekilde sallanması nedeniyle hemen kapanır; iki yıl sonra ise yapısal değişikliklerle tekrar açılır. O zamandan beri, günde yaklaşık 10.000 kullanıcısıyla başarılı milenyum projelerinden biri olarak anılmaktadır. Kısacası köprü, Tate Modern’le birlikte, dumanlı sanayi bölgesinden arda kalan, terk edilmiş Bankside’in yeniden doğuşunda büyük rol oynamıştı.
Müzeyle birlikte Bankside bölgesinin dönüşümü ve projelendirilmesi
Batısında yer alan South Bank bölgesi, 1950’li ve 70’li yıllar arasında gelişmeye başlayan kültür / sanat alanıydı. Tate Modern’in etkisiyle Bankside ise, ancak 2000 yılı sonrasında kültür bölgesi olma özelliğini alabildi. Çok yönlü kültür alanına dönüşmesi, farklı boyutlarda ele alınmış planlama yaklaşımlarıyla olmuştur. Planlamayla, kültürün tüm farklı boyutlarına ulaşılmaya çalışıldı. Bir örnek verecek olursak, ünlü Borough Market’le Müze arasında bağlantı sağlayacak projeler yapıldı. Böylece çağdaş müze kültürüyle, sokak yeme kültürü arasında zıt ama dengeli bir yaklaşım sağlanmış oldu. Kısacası, sadece şehir planlaması; dolaşım ağı, peyzaj, mahalle ölçeği projeleri gibi fiziki planlamalarla kalmamışlardır. Sanat festivallerinin, açık / kapalı sinemaların, eğitimin programlanması; iş geliştirme ve istihdam alanlarının kurgulanması gibi sosyal projeler de, ciddi şekilde ele alınmıştı.
Ayrıca yaratıcı sanatla ilişkili yerel topluluklar / kişiler yani sokak sanatçıları, müzenin çevresindeki alanlara, planlanmamış bir şekilde yayılmıştır. Kendi başlarına ortaya çıkan bu tür küçük aktiviteler, zaman içinde bölge gelişim planlamasının parçası olmuşlardır. İşte bölge, hem üst planlama kararları; hem de doğallığında gelişmiş sanatsal sokak aktivitelerin itici gücüyle değişim ve canlanmaya gitmiştir.
Bankside ve komşu bölgeleri şimdi en popüler ziyaretçi alanlarından biridir. Muhakkak yürüyerek, manzaranın ve bölgelerin tadını çıkarın. Bu yürüyüş size, Thames’in güney tarafının İkinci Dünya Savaşı’ndan sonraki adım adım değişim sürecini gizli şekilde anlatacaktır. Yani isli, gri sanayi bölgelerinin, bunalımlı mahallelerin; ikonik binalarla ve yeni kültür merkezleriyle nasıl yer değiştirdiğini hissettirecektir. Gördüğünüz değişim sahnesini ise, arkasındaki siyasi kararları, halk protestolarını ve rant uğruna yapılan güç mücadelelerini de düşünerek yorumlayınız. Bu değişimden hem kazananların, hem de kaybedenlerin kimler olduğunu öğrenin. (Bir sonraki yazıda bu detayların açılımına yer verilecektir.)
Son söz
Tate yöneticileri, müze yapmaya karar verdikleri zaman amaçlarının başında, Londra’da potansiyeli olan fakat terkedilmiş bir bölgeye yeniden hayat vermek olduğunu belirtiyorlar. Böylece müze projesi esnasında etkiyi, binanın ötesine genişleterek farklı paydaşlarla ilişki kurma yoluna girmişler. Yerel örgütler / topluluklarla, işletmelerle ve tabi ki siyasi otoritelerle… Ve sonuçta katılımcı anlayışla ele alınan bu proje, amacına ulaşıyor. Tate Modern, çevresindeki dev dönüşüme etki eden önemli bir faktör oluyor. Dünyanın dört bir yanından milyonlarca ziyaretçi buraya geliyor, bölgede yaşayan insan sayısı iki katına çıkıyor, büyük / küçük işletmelerde çalışan binlerce kişi bölgeye taşınıyor. Yeni oteller, kafeler, mağazalar ve restoranlar da bu yeni topluluklara hitap edecek şekilde yayılıyor.