Bu çeviri metninin hazırlanmasında KaosGL’nin yayınladığı “LGBTİ+ Hakları Alanında Çeviri Sözlüğü” kaynağından faydalanılmıştır. (Metni Yeşil Gazete için Türkçe’ye çeviren LGBTİ+ birey, çalıştığı sektörden ötürü ismini paylaşmak istememiştir.)
Makalenin İngilizce orijinali
Yazan: Catherine Armstrong
Non-binary ve trans insanlar tarih boyunca her zaman hayatın içinde oldular, en azından antik dönemlerden itibaren kaydedilen tarih ve toplumlar için bunu söyleyebiliriz. Öyleyse neden anlatılan destanlarda ve ‘tarihte iz bırakan insanlar’ listelerinde isimleri geçmiyor? Bu sorunun cevabı, tarihin nasıl yazıldığı ve kimin yazdığıyla ilgili.
Dışlanma ve zulüm korkusuyla yaşayan gruplara ait olan insanlar, gerçek kimliklerini çoğu zaman yalnızca birkaç kişiyle paylaşıyor. Bu sebeple, tarih boyunca düşmanlığa maruz kaldıkları zamanlarda bile LGBT+ insanların görünürlüğü genellikle sınırlı kalmıştır. Tarihi kaynakların bu bağlamda yetersiz olması da başka bir sorun, çünkü bu kaynakları yazan kişiler genellikle önyargılı insanlardı ve yaşadıkları dönemin değer yargılarına göre ayıplanan insanların deneyimlerini kayıt altına almak istemediler.
Kuir tarihi üzerine çalışan tarihçilerin diğer dışlanmış gruplara ait bireyler gibi, LGBT+ bireylerin de bu toplumun geri kalanına kıyasla tarihi kayıtlarda bu kadar ‘görünmez’ olmalarının nedenini iyi kavramaları gerekir. Neyse ki günümüzün tarihçileri, tarihin ‘kuir’ yanını bulmak için kayıtları artık daha dikkatli okumaya başlıyor.
18. ve 19’uncu yüzyıllarda cinsiyet ifadesi
Trans terimi ve bizim bu terimi kavrayış şeklimiz son yıllarda önemli ölçüde gelişti. Trans kelimesi bir şemsiye terim olup, sadece vücutlarını değiştirmek için tıbbi müdahalelere başvuran insanlarla sınırlı değildir; ayrıca cinsiyet kimliği doğumda kendilerine atanan cinsiyetten farklı olan kişileri de içerir.