Kıbrıs Üniversitesi Biyolojik Bilimler Profesörü ve Biyoteknoloji ve Moleküler Viroloji Laboratuvarı Başkanı Dr. Leontios Kostrikis, Kıbrıs’ta “CRF91_cpx” adı verilen yeni bir rekombinant HIV-1 virüsü türünün keşfine ilişkin bir çalışmanın bulgularını “çok önemli” olarak değerlendiriyor.
Kıbrıs Üniversitesi tarafından yapılan açıklamaya göre keşif, Dr. Kostrikis liderliğindeki Kıbrıs Üniversitesi Biyolojik Bilimler Bölümü Moleküler Viroloji Laboratuvarı’ndan bilim insanları Çiçek Topçu ve Vassilis Georgiou ile ABD, New Mexico, Los Alamos’taki HIV Ulusal Laboratuvarı’ndan Dr. Brian Thomas Foley tarafından yapıldı.
Sonuçlar geçtiğimiz hafta, 18 Ağustosta, İngiltere’de yayımlanan prestijli uluslararası tıp dergisi Virulence’de yayımlandı.
Kıbrıs Haber Ajansı’na (KHA) yaptığı açıklamada Dr. Kostrikis, bunun 2017 yılında başlayan bir moleküler araştırma olduğunu ve Biyomedikal Komite’nin onayı ve hastaların yazılı rızası alındıktan sonra neredeyse tüm yeni tanı konmuş HIV-1 hastalarının kan örneklerinin bir havuzda toplandığını söyledi. Çalışma sırasında bir hasta kümesi keşfedildiğini ve bu kümenin 2017 yılında oluşturulmaya başlandığını, 14 kişinin yanı sıra çalışmanın yayımlanmasından sonra keşfedilen iki kişinin de “CRF91_cpx” adı verilen bu yeni rekombinant HIV-1 suş (Bir bakteri veya virüsun farklı alttürlerinin, aralarında genetik farklılıklar bulunan gruplarına ¨Suş¨ denir.) ile enfekte olduğunu sözlerine ekledi. Dr. Kostrikis, araştırmanın, yıl sonuna doğru tezini tamamlaması beklenen Kıbrıslı Türk doktora öğrencisi Çiçek Topçu’nun doktora tezinin bir parçası olduğunu söyledi.
Üniversiteden yapılan açıklamaya göre, Kıbrıs Üniversitesi’nde Larnaka Genel Hastanesi Gregory AIDS Kliniği ile iş birliği içinde yürütülen moleküler araştırmalar, dört farklı türden oluşan yeni bir rekombinant/kimerik HIV-1 suşunun/türünün keşfedilmesine yol açtı: CRF02_AG, G, J ve U (U, herhangi bir yerleşik alt türe ait olmayan bilinmeyen bir alt türdür). Açıklamada, “Bu yeni rekombinant HIV-1 suşu, HIV-1’in yeni bir Dolaşımdaki Rekombinant Formu (CRF) olarak sınıflandırıldı ve Los Alamos Ulusal Laboratuvarı’ndaki (ABD) HIV Veri tabanları tarafından ‘CRF91_cpx’ olarak adlandırıldı” denildi.
Dr. Kostrikis KHA’ya yaptığı açıklamada, hastalardan örnekler alındıktan sonra HIV virüsünün izole edildiğini ve virüs genomunun tam olarak tanımlandığını ve sonuçların genomun doğası, hangi suş olduğu, hangi proteinleri ifade ettiği, Kıbrıs’ta ve diğer ülkelerde keşfedilen diğer suşlarla hangi filo genetik ilişkiyi ifade ettiği açısından kapsamlı bir şekilde analiz edildiğini ve büyük veri tabanlarıyla karşılaştırıldığını söyledi. Bu genomlarla ilgili küresel veri tabanının ABD’de, Los Alamos’ta olduğunu söyledi.
Bilim insanı, “Bu çalışmayla 14 artı çalışma yayımlandıktan sonra keşfedilen iki hastadan oluşan bir küme keşfettik ve bu küme 2017’de oluşmaya başladı. Son hasta kısa süre önce keşfedildi, yani bu büyüyen bir küme” açıklamasında bulunarak epidemiyolojik özelliklerinin eşcinsel erkekler olduğunu da sözlerine ekleyerek, çalışmanın kimseyi damgalamadığını, sadece risk grubu açısından bunu belirttiklerini vurguladı.
Ayrıca bu kişilerin enfeksiyonu Kıbrıs’ta kaptıklarını belirttiklerini, dolayısıyla enfeksiyonun yerel olduğunu söyledi.
Dr. Kostrikis, “Bu virüslerin genomlarının genetik analizinden sonra, bunun bilinen virüslerin dört farklı parçasından oluşan bir mozaik virüsü, İngilizce deyimiyle genetik bir kimera olduğunu keşfettik. Dolayısıyla, şu anda bilmediğimiz bir mekanizma sayesinde, bu rekombinant suş dört farklı parçadan oluşturuldu ve son 40 yılda HIV ile ilgili benzer çalışmalarda belgelenen en karmaşık rekombinant suşlardan biri” diyerek bulguların Los Alamos tarafından onaylandığını ve CRF91 adını aldığını belirtti.
Kıbrıs Üniversitesi öğretim üyesi, “Bu sonuçların önemli olduğuna inanıyoruz çünkü bu virüsün nasıl evrimleştiğinin karmaşıklığını ve diğer virüslerin de bu şekilde evrimleşebileceğini gösteriyor.” dedi. Ayrıca, HIV salgınının 1980’lerin başından bu yana, 40 yıldır devam ettiğini de sözlerine ekleyerek, “genetik suşların karmaşıklığı çok yüksek bir seviyeye ulaşmıştır; öyle ki, benim naçizane görüşüme göre, tam da bu virüsün karmaşık genetik evrimi nedeniyle şu anda önleyici bir aşı oluşturmak imkânsızdır” dedi.
“Bunu, isterseniz, sadece iki buçuk yıldır pandemi modunda olan SARS-CoV-2’nin gidişatını karşılaştırmak için söylüyorum” diye ekleyen Dr. Kostrikis, bu nedenle, virüslerin evrim geçirme ve genetik olarak çok daha karmaşık hale gelme eğiliminde olduğunu söyledi.
KHA tarafından bu türün sadece Kıbrıs’ta mı bulunduğu sorulan Dr. Kostrikis, şu anda başka bir yerde tespit edilmediğini söyleyerek “Asıl soru ‘Kıbrıs’ta mı yaratıldı yoksa Kıbrıs’a mı ithal edildi’? Cevabımız şu anda bunu bilmediğimiz yönünde” dedi.
Dr. Kostrikis’e göre çalışma yayımlandığına ve virüslerin genomları Los Alamos’taki uluslararası veri tabanlarında sağlandığına göre, tüm bilim insanları kendi ülkelerinin genomlarını karşılaştırabilir ve artık tanımlandığına göre kendilerinin de bu genoma sahip olup olmadıklarını görebilirler.
Dr. Kostrikis, “Benim düşüncem, genomun büyük bir kısmının, belki de tespit edilen karmaşıklığın değil, Batı Afrika’dan Kıbrıs’a ithal edildiği yönünde, çünkü ilgili kişilerden biri Batı Afrika’da ikamet ediyor, ancak muhtemelen evrim burada Kıbrıs’ta devam etti ve şu anda göründüğü gibi daha fazla karmaşıklık yarattı” dedi.
Yeni gelişmenin HIV hastaları açısından tedavinin evrimine de yardımcı olup olmayacağı sorusuna Dr. Kostrikis, “İlerleme seyrinin farklı bir genotiple enfekte olmuş kişilerden farklı olup olmadığını veya tedavileri açısından herhangi bir farklılaşma olup olmadığını belirlemek için” şu anda Gregory Kliniği’ndeki klinik enfeksiyon hastalıkları uzmanları ile işbirliği içinde bu hastalarda hastalığın evrimini incelediklerini belirtti.