Gezi Davası‘nda karar açıklandı. Osman Kavala‘ya “hükümeti kaldırmaya teşebbüs” suçundan ağırlaştırılmış müebbet; Mücella Yapıcı, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden, Can Atalay, Tayfun Kahraman, Yiğit Ali Ekmekçi‘ye 18’er yıl hapis cezası verildi. Kavala casusluk suçlamasından beraat etti.
Tutuklananlardan Can Atalay, “Bizi Silivri’ye götürecekler. Şunu bilin, zulme karşı direneceğiz, zulme boyun eğmeyeceğiz. Hukuka aykırı hiçbir işi kabul etmeyeceğiz” dedi.
Salonda mahkeme heyetine karşı “Çeteciler, yargılanacaksınız” ifadeleri ve yuh sesleri yükseldi; “Kahrolsun istibdat yaşasın özgürlük”, “Her yer Taksim her yer direniş” sloganları yükseldi.
Heyet savunmaların ardından sanıklara son sözlerini sorduğunda sanıklar şunları söylemişti:
Hakan Altınay: Söyleyeceklerimi söyledim, beraatimi talep ediyorum.
Mücella Yapıcı: Son sözüm olduğunu düşünmüyorum. Ben 50 yıllık bir meslek insanıyım. Olabildiğince aydın olmaya çalıştım. Hiçbir zaman şiddeten yana olmadım. Toplum yararına mesleğimi onurla yürüttüm. Bugüne kadar tek bir çocuğuma haram lokma yedirmedim. Hırsızlık, uğursuzluk, yolsuzluk yapmadım. Mesleğimi mesleğim doğrultusunda kullandım. Yaşamımdan onur duydum. Aynı onuru benim yaşıma gelince sizin de yaşamınızı umuyorum. Hüküm sizindir.
Çiğdem Mater: Bu iddialarla yargılanmayı esefle karşılıyorum. Darbeci olarak yargılanmayı kabul etmiyorum. Protestolar sırasında gençleri öldürenlerin peşine düşülmesini beklerdim ama onun yerine bu dava açıldı. Osman Kavala’nın hayatından çaldığınız dört buçuk yılı geri veremezsiniz. Tüm suçlamaları reddediyor, derhal beraatimi talep ediyorum.
Mine Özerden: Yürütmenin yargı üzerindeki vesayetinin son bulmasını, güçlünün hukukunun yerine hukukun gücünün galip gelmesini talep ediyorum ve beraatimi talep ediyorum.
Can Atalay: Harama el uzatmadık kul hakkı yemedik, devleti kendi çıkarlarımız için kullanmadık, devletin gücünü ele geçirip yandaşlarımızı zengin etmedik. Suç işlemedik. Avukatlık, mimarlık, şehir plancılığı yaptık. Bu yargılama faaliyeti değil. Eğer sorun Gezi direnişini sahiplenmekse, sahipleniyoruz. Bu bir son değil. Bu daha başlangıç mücadeleye devam.
Tayfun Kahraman: Sözün bittiği yerdeyiz. Olmayan bir suçla ilgili burada yargılama yapılıyor. Gezi başarıyla sonuçlandı, çünkü park olarak korundu. İstanbul’da elde ettiğimiz tek başarı belki de budur. Kent suçlarına karşı muhalif olmaktan dolayı yargılanıyoruz. Vicdanen bir karar vereceksiniz. Talimatla yürüyen bu yargılama sürecini reddetmenizi ve bu davayı kapatmanızı istiyoruz.
Osman Kavala: AİHM’in hak ihlali kararından sonra aleyhime sunulan delillerin hiçbiri beni suçla ilişkilendirip makul şüphe yaratmadığını açıkladıktan sonra delil olmayan delillerle hakkımda ağrılaştırılmış müebbet hapis istenmesi hukuki değildir. Bu aynen ikinci iddianamedeki suçlar gibi yargı kullanılarak yapılan bir suikast eylemidir.
Gezi yargılanamaz
Duruşma öncesi Çağlayan Adliyesi önünde “Gezi umuttur, umut yargılanamaz” pankartı açıldı. Basın açıklamasına HDP Milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Musa Piroğlu CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu, Emek Partisi Genel Başkanı Ercüment Akdeniz, hak savunucuları, sivil toplum örgütleri ve çok sayıda kişi katıldı. Açıklamada şu ifadeler yer aldı:
“Ülke tarihinde bir onur sayfası olan Gezi Direnişini karalama çabasından derhal vazgeçin. Herkesi Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaya çağırıyoruz. Hep birlikte baskılara direnmenin yolu Gezi’nin gerçek tarihine sahip çıkmaktır.
Gezi, eşitlik, özgürlük, adalet ve demokrasi için bu ülkenin sönmeyecek umududur. Gezi yargılamaz.”
Davada tek tutuklu sanık Osman Kavala ve Mücella Yapıcı ağırlaştırılmış müebbet; Can Atalay, Tayfun Kahraman, Çiğdem Mater, Hakan Altınay, Mine Özerden ve Yiğit Ali Ekmekçi 15’ten 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanıyordu.
Duruşma kaldığı yerden, Mine Özerden‘in avukatı Av. Tuğçe Duygu Köksal‘ın son savunmasıyla başladı. Kavala, yine SEGBİS sistemiyle bulunduğu Silivri Cezaevi‘nden bağlandı. Avukat Köksal şunları kaydetti:
“Beraat kararının ardından bugün hangi deliller tartışıldı, ne değişti? Müvekkilim, Osman Kavala ile telefon görüşmesi yaptığı için suçlanıyor. Bir delil hukuka aykırıysa kabul etseniz ne olur? Hukuka aykırıdır, hiçbir şekilde değerlendirmeye alamazsınız.
Ortada işlenmiş bir suç var mı? Ceza kanunumuz müvekkilimin hakkını kullanması esas hakkında mütalaada hükümeti kaldırmaya yönelik teşebbüse yardım’ olarak nitelendirmiş. Esas hakkında mütalaada müvekkilin sağlıklı bir çevrede yaşama hakkına yönelik talebi kriminalize ediliyor.”
Bir deniz gözlüğü, gaz maskesi ve sargı bezini eline alıp gösteren Köksal,“Sizce telefon konuşmasında neden bunlar üzerine konuşulmuş olabilir? Neden su tabancası değil? Çünkü bunlar insani ihtiyaç, suç unsuru değil. Deniz gözlüğü neden olur? Basınçlı su göze gelmesin diye.”
“Ortada hükümeti devirme suçu olmadığından yardım da söz konusu değildir” diyen Köksal müvekkilinin hakkını kullandığı için suçlandığını ve beraat talep ettiğini söyledi.
Toplumun susturulmasına yönelik politik bir dava
Köksal’ın ardından Yiğit Ali Ekmekçi’nin avukatı Av. Emel Ataktürk söz aldı:
“Bu dava insan hakları için çalışanların ve sivil alanın yok edilmesine yöneliktir. Konusu suç olan eylemlerin yargılanması değil, hak savunucuları üzerinden tüm toplumun susturulmasını amaçlayan politik bir davadır.”
Yargılamanın başından beri adil yargılanma ve bağımsız mahkeme ilkelerine yönelik ihlallere dikkat çeken Ataktürk, “Mahkemenin bağımsızlığı, tarafsızlığı, silahların eşitliği, gerekçeli karar hakkı gibi adil yargılanmaya ilişkin bütün usuli güvenceler mahkemece sayısız kez ihlal edildi” dedi.
Niyet okuyarak suç yöneltiliyor
Ekmekçi’nin diğer avukatı Av. Hasan Fehmi Demir, ise şu sözlerle devam etti:
Bunlar ‘bana suçumu verin’ davalarıdır. Çünkü bu davalarda suç yoktur, suçluluk inşa edilir, niyet okunarak suç yöneltilir.
Müvekkillerimiz olmayan suçun savunmasını yapmaya çalışıyorlar. Yapmadıkları eylemleri kanıtlanmaları istiyor.
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı bugün hapiste olan farklı fraksiyona mensup eski meslektaşlarının yöntemlerini tekrarlamakla kalmıyor, istismarcı Anayasa anlayışı ortamında temkinli davranırken, sanatı, hak savunusunu kriminalize etmeye çalışıyor. Savcı, Gezi direnişi boyunca öldürülen tek kişinin adını dile getirmemiştir” diyen Demir, “Ethem‘in (Sarısülük) katili polise verilen 15 bin ile kaç direk onarılır?” diye sordu.
Heyete, “Sizce biber gazıyla insanlarımızın öldürülmesi mi ülkemizin yüzünü karartır yoksa biber gazının kullanımına karşı çıkmak mı?” diyen Demir, tüm sanıklar hakkında beraat kararı vermenin hukuki bir sorumluluk olduğunu söyleyerek beraat talebinde bulundu.
Hukukun siyasetle dansı
Gökçe Tüylüoğlu’nun avukatı Av. Bahri Belen de, mahkemenin beraat dışında bir karar verme olasılığının olmadığını söyledi. Belen şöyle konuştu:
“Müvekkilimin çalıştığı vakıfta yapılan denetimlerde hiçbir usulsüzlük bulunmadı. Aslında bu dava hukukun siyasetle dansıdır. Siyaset dans etmek isteyebilir ancak hukukun böyle bir dansa izin vermemesi gerekir. Başta müvekkilim olmak üzere dosyadaki sanıklar hakkında, mahkemenin siyasetin dışında hakimler olarak bir karar vermenizi talep ediyorum.”
Mücella Yapıcı, Can Atalay ve Tayfun Kahraman’ın avukatı Av. Fikret İlkiz’in savunmasıyla devam edildi.
“Emniyete, savcılığa talimat verme yetkisi verilirse ortaya 2 bin sayfadan fazla fezleke ortaya çıkar, 657 sayfalık bir iddianame ortaya çıkar. 30 ACM’deki yargılamaya hiçbiriniz katılmadınız, orada neler konuşulduğunu bilmiyorsunuz. Biz tekrarların tekrarlarını yaşıyoruz. Yargı organları aynı şeyleri tekrarlatmak için insanları sanık yapma hakkına sahip değildir.
İstanbul 30. Ağır Ceza Mahkemesi‘nin gerekçeli kararında Osman Kavala’nın Gezi’nin finansörü olmadığı belirtildi. Müvekkillerim de değildir, olamazlar da çünkü beş paraları yok.”
İnsanlar size karşı ne çok şey savundular !
İlkiz, şöyle devam etti:
“Savcılığın esas hakkındaki mütalaası 72 sayfa, mütalaaya karşı aynı sayfalarla yanıt vermek için 72 sayfalık beyanımı sunacağım. Her olasılıkta derhal karar vermek istiyorsunuz. Savunma için süre verilmesine dair bir karar çıkmadı ağzınızdan. Başka bir ceza muhakemesini dikkate almıyorsanız savunma için süre verilir.
Avukat Tora Pekin konuşurken 48 dakika oldu dediniz. Süre mi tutuyorsunuz? 10 dakika daha süre verdiniz. Bu savunma hakkının ihlalidir.
O halde biz burada ne yapıyoruz? Bir ritüeli tamamlamak üzere savunma yapıyoruz. Bu insanlar size karşı ne kadar çok şey savundular!
“İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığında bekleyen bir dosyanız varsa getirin, bizi tekrar yargılayın! Hangi yasada yeri var bunun: Ne dersen de karar belli!
Av. İlkiz, savunmasını şu sözlerle noktaladı: “İlk yargılama sırasında kaç iddianame düzenlerseniz düzenleyin aynı savunmayı yapacağını söyleyen Mücella Yapıcı, yine aynı savunmayı yaptı. Beş yıl sonra da aynı şeylerin yeniden kıymetlendirilerek bizim önümüze gelme ihtimali var mıdır? Yine yargılarsanız, yine aynı savunmayı yapacağız.”
İlkiz’in ardından Taksim Dayanışması avukatlarından Av. Evren İşler, ‘yeniden kıymetlendirme’ye dikkat çekti:
“Yeniden kıymetlendirme lafının ne olduğunu bilen yok, ilk kez bu iddianamede duyduk. Herhalde kıymeti kendinden menkul. Önünüzdeki tape kayıtlarına baktığımız zaman bu dinlemeleri yapan hakimler ve emniyet mensupları delil üretmekten yargılandı ve cezalandırıldı. Mahkemenizde bir tek delil tartışması yaptırılmadı, bütün talepler reddedildi.”
İşler, cuma günkü duruşmada mahkeme başkanı tarafından sözü kesilen Avukat Tora Pekin‘in savunmasını da okudu.
Mahkeme heyetine “Zaten ne dediğimle de ilgilenmiyorsunuz. Biriniz sola bakıyor, biriniz dosya karıştırıyor. Olsun ben konuşayım yine de” diyen İşler, sözlerine heyet üyelerinden Murat Bircan‘ın siyasi geçmişini vurgulayarak devam etti. Bircan’ın Bafra Belediyesi Hukuk İşleri Müdürlüğü‘nde çalışırken istifa edip hakim olduğunu belirten İşler şöyle dedi:
“Memleket yargıya yönelik çeşitli baskılardan geçmiş ama yine dönüp mahkemelerden medet umuyoruz. Murat Bircan aynı zamanda AKP‘den milletvekili aday adayı da olmuş. Recep Tayyip Erdoğan hakkındaki övgü dolu sözleri var. Bu dosyada Erdoğan ilk mağdur. Talimat vermeye gerek var mı? Üye hakim onu seviyor zaten.”
AKP’li üye hakim davadan çekilmedi
Verilen aranın ardından söz alan Osman Kavala’nın vekili Av. Köksal Bayraktar, üye hakim Murat Bircan’ın davadan çekilmesi gerektiğini söyledi. Siyasi bir liderle arasındaki bağı açık eden bir hakimin karar verme mevkiinde bulunmaması gerektiğini belirten Bayraktar şöyle dedi:
“Bunlar üzeri örtülecek şeyler değil. Mahkemenin bir karar vermesi lazım, bu karar davadan çekilme şeklinde veya üye hakimin çekilmesi şeklinde olabilir. Biz sizi reddediyoruz. Bunun dört buçuk yıldır tutuklu olan müvekkilimizin durumuna halel getireceğinin de farkındayız”
Bayraktar, çekilme kararı verilmediği taktirde mahkemeyi reddedeceklerini belirtti. Hakan Altınay’ın avukatı Av. Tora Pekin de Üye Hakim Murat Bircan’ın bu davada hakimlik görevini kabul etmemesi gerektiğini ifade etti.
Mahkeme heyeti, üye hakim Murat Bircan’ın davadan çekilmesi talebinin “davayı uzatmaya yönelik bir talep olduğuna” hükmederek talebi reddetti.
Kalkışma diyemezsiniz
Bayraktar savunmasına “Davanın siyasi olduğu apaçık ortada, üzerine bir şey söylemeye gerek yok. Bu dava olağan dışı bir davadır. Bugüne kadar 20 hakim değişmiştir bu davada” diyerek devam etti:
İddia makamı Gezi eylemleriyle ilgili “kalkışma” diyor. Kalkışma ihtilal ve darbe demek. Terimleri doğru seçmek gerek. Biz ihtilalci veya darbeci deriz. Böyle bir hakkınız yok. Bu sözü söyleyemezsiniz.
“Dört buçuk yıldan beri Türk yargısı müvekkilim Osman Kavala’nın tutukluluk halinin devam etmesi için inanılmaz bir çaba sarfetmiştir. Gece yarısı Silivri’den çıkarılırken yola adım atmadan yeniden tutuklanmıştır. Bu 21. yüzyılda hazin bir durumdur” diyen Bayraktar, müvekkillerin müsnet suçları işlemediğini, suçun unsunları oluşmadığını belirtti; tutukluluk halinin sona erdirilmesi ve hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Kavala’ya bir soru bile sorulmadı
Üye hakim Bircan’ın davadan çekilmesi talebine yönelik konuşan Kavala’nın avukatlarından Av. Tolga Deniz Aytöre “Davadan çekilme talebimizle ilgili “davayı uzatmaya yönelik” dediniz. Bu heyet bu kararı veremez. Karar baştan sakat olur” değerlendirmesinde bulunduktan sonra şu savunmayı yaptı:
“Yargılama yapılmadı ki burada. Bir tane soru bile sormadınız Osman Kavala’ya. ‘Sen Gezi Parkı’na gittin mi’ diye sorsanız bile olur. Olağan dışı bir aceleyle karara gidiyorsunuz. Bari yegane deliliniz olan tapeleri getirip “Bunlar sanıkların sesi mi” diye sorsaydınız. Tamamen bir ritüeli yerine getirmek için konuşuyoruz, bir daha böyle mütalaalar olmasın diye konuşuyoruz.
Bu delilleri ısrarla kullanmak istiyorsunuz, çünkü elinizde başka bir delil yok. Bu tapelerdeki konuşmaların içeriğinde de bir suç yok.
Bir gün Erdoğan, bir gün Bahçeli Kavala hakkında konuşuyor
Kavala’nın avukatlarından İlkan Koyuncu , “Erdoğan bu davanın mağduru, Osman Kavala AKP’nin harcı haline geldi. Bir gün Erdoğan, bir gün Bahçeli onun hakkında konuşuyor.”dedi
Koyuncu savunmasında şunları söyledi:
“15 Temmuz ile ilgili yargılama yapıyorsunuz ama bir kişi bile Osman Kavala’ya 15 Temmuz’da nerede olduğunu sormadı.Hükümete karşı suçlama yöneltiyorsunuz. Bu davada yargılanan sanıklar Ankara’ya gitmemiş.
Cebir ve şiddet yoktu o yüzden çArşı’yı birleştirdiniz. Sonra onlara ceza vermek istemediniz, çünkü seçim geliyor. Bir zümreyi karşınıza almak istemediniz. “Siz” derken kararına sahibine sesleniyorum.
Mütalaada demişsiniz ki “Osman Kavala’nın faaliyetlerinde Kürt kökenli ve Ermeni kökenli vatandaşlarımıza ağırlık verdiği bilinmektedir.” Yahu ben avukatıyım bilmiyorum, siz nereden biliyorsunuz?
İyi ki işini yapmaya çalışan onurlu insanlar var
İnanç Ekmekçi‘nin avukatı Av. Aynur Tuncel Yazgan söz alarak Almanya Ağır Ceza Mahkemesi yoluyla müvekkilinin ifadesinin alınmasını mahkemenin reddettiğini hatırlattı ve yakalama kararının kaldırılarak hakkında beraat kararı verilmesini talep etti.
Can Dündar‘ın avukatı Av. Abbas Yalçın da şunları söyledi:
“Bir gün mimarlar, gazeteciler, tiyatrocular bir araya gelmiş hükümeti ortadan kaldırmaya çalışmış! Benim müvekkilim de bir kanal kurmaya çalışmış. İyi ki işini iyi yapmaya çalışan onurlu insanlar var. Mahkemeden de bir talebim yoktur.”