1960’lardan günümüze insana bulaştığı bilinen 7. Koronavirüs olan Covid-19 evimize ulaşacak kadar yakın olsa da coğrafyamızda yaratacağı yıkımların nedenleri kavranamayacak kadar uzak – değil.
Kısa bir süre öncesine kadar, insanlık tarihini yazan tarihçiler patojenler hakkında bilgisizdiler ve çoğu, salgın bir hastalığın kökeninde, dindarca katlanılması ama nadiren ayrıntılarıyla tarihe geçirilmesi gereken doğaüstü bir olgu olduğuna inanıyorlardı . Ama yine de bilim insanlarının ellerinde çok fazla bilgi var.
Yakın tarihten birkaç örnek verecek olursak; 1940’larda Alaska Karayolu’nun ilerleyişi ile bölge yerlilerinin ilk defa dış dünya ile etkileşiminin sonucunda kısa bir süre içerisinde kabakulak, dizanteri, hepatit A ve daha bir çok salgın yaşadılar. 1950’lerde Amerikan yerlileri ve eskimoların coğrafyasına kızamık salgını ulaştığında modern tıptan yararlanılmasına rağmen %99’u hastalandı ve %7’si öldü. 1968’de Brezilya – Venezuela sınırındaki Yanomama yerlileri kızamığa yakalandıklarında %8-9 civarında kayıplar görüldü. Amazonda Kreen-Akorere yerlileri nüfuslarının yaklaşık %15’ini ilk grip salgınında kaybettiler. Kısacası günümüzde de geçmişte olduğu gibi dış dünya ile yalıtım ortadan kalkınca ölümler baş gösteriyor.
Geçmişte sömürgeci Avrupa’nın Pangea’nın birleşme çizgilerinin ötesine gönderdiği patojenler sayesinde epidemiyolojik anlamda yoksul olan toplumlar çok büyük kayıplar verdiler.
Günümüzde ise deneyimlemekte olduğumuz Covid-19’un 17.5 milyon insanın ölümüne yol açabileceği iddia ediliyor. İspanyol Gribi, Kara Veba ve AIDS gibi salgınların ardından tarihteki en ölümcül salgınlardan biri ile karşı karşıya olabiliriz.
Kendimizi evimize kapattık. Karantina’nın 6. gününde oturmuş, düşünüyorum. Yakın tarihimizde birçok agresif virüsün yayılmasına neden olan küresel insan dolaşımının sonucunda ülkemize de taşınan Covid-19’u durdurabilmek için bireycilikle davranıp tüm hareketlerimizi pasifize etmiş durumdayız.
Geçmişte tıbbi gelişim ve teknolojik ilerleme sağlanmadan önce salgın hastalıklar büyük kayıplara neden oluyordu. Fakat artık böyle bir durum söz konusu değil. Kamusal sağlık sistemlerinin yetersizliği tespit edilip giderilseydi, sermaye yerine insan haklarına öncelik tanınsaydı tehlike çok daha hafif olurdu.
Zaman zaman bulunduğum duruma yabancılaşıyor, kendimi bir oyunun veya fantastik bir filmin karakteriymişçesine kafamda senaryolar kurarken buluyorum. Korkuyorum…
Dün akşam Diren ile Balıkesir’e – anne babama risk grubunda olduklarından ve markete dahi gitmemeleri gerektiğinden dolayı erzak alışverişi yapıp, ulaştırdık. Büyüdüğüm evin kapısından 5 metre uzakta durup merdivenlere bıraktığım malzemeleri alıp içeriye girmelerini izledim. Bugün canımdan çok sevdiğim kardeşimin doğum günü. Aramızda 14 km var. Yanına gidemiyorum. Öfkeliyim. Korkuyorum.
Düşünüyorum, düşlüyorum.. Hangi önlemler alınsaydı bu hale gelemezdik? Bir hafta sonra ne olacak? Kimse ölmesin.. Yardıma ihtiyacı olanlar var mıdır? Yardım edemiyorum. Evdeyim. Kapalıyım. İki kişiyiz. Hiçbir şey yapamıyoruz. Şu an elimden gelen tek şey düşünmek ve hayal etmek…
Düşünüyorum.. Karantina’da 6. gün. Diren ile evimizde oturuyoruz… Endişeliyiz… Öfkeliyiz…
Wuhan’da 2019 Aralık’ta yetkililer halkı bilgilendirme çabasındaki bilim insanlarını ve gazetecileri baskıladılar. Tam olarak iki hafta sonra ise çok geçti. Hiç bir önlem almadan geçen süre yaklaşık 60 milyon bireyin temel insan haklarının kısıtlanması ile başlayıp binlerce insanın ölmesiyle sonuçlandı. Paralelinde Covid-19’un ulaştığı neredeyse tüm ülkeler aynı hataları yapmaya devam ettiler. Enfeksiyon zinciri ne ülkelerin sınırları içerisinde ne de uluslararası anlamda kırılamadı.
Sağlık sistemi küresel standartlara göre gelişmiş olan ülkelerde bile Covid-19 ile mücadelenin neredeyse tıkandığını görüyoruz.
Ülkemizde ise durum maalesef birçok coğrafyadan çok daha kritik. Yaklaşık üç aydır tüm kıtalara yayılmakta olan virüs ile ilgili zamanında yeterli önlem alınmamış olmasının suçu ise sadece mevcut hükümete yakıştırılıyor.
Öyle midir gerçekten? Bir coğrafyada yaşanan, salgın hastalıkların yol açtığı kayıplar hükümetteki bireylerin mi – yoksa temsil ettikleri mevcut yapının kronik bir semptomu mudur?
Önümüzdeki günlerde karşı karşıya kalacağımız felaket içerisinde bulunduğumuz ekonomik sistemin ve işgalinin suçudur.
Düşünüyorum.. Düşünüyorum…
– Salgın ile ilgili bilimsel veriler sürekli yenilense, istatistiki bilgiler kamu ve diğer ülkeler ile paylaşılsaydı
– Bireysel olarak zamanında almamız gereken önlemler devlet eliyle tüm dillerde yayımlansaydı
– Dezenfektasyon ve izolasyona yardımcı olacak ürünler tüm halka ücretsiz olarak dağıtılsaydı
– Sağlık personellerinin güvenliği sağlamak ve vakalara zamanında en doğru şekilde müdahale edilebilmesi için tüm gerekli tıbbi malzeme önceden planlı şekilde bulundurulsaydı
– Sokağa çıkma yasağı veya karantina koşullarında kimsenin hiçbir anlamda mağdur olmaması için gereken önlemler alınsaydı
– İlaç endüstrisi kamu mülkiyetinde olup ve sadece toplum yararına geliştirilseydi
– Tüm süreç tıbbi yetkinliğe sahip bilirkişilerin önderliğinde yönetilseydi
– Sokağa çıkma yasağı daha geç olmadan uygulansaydı
ve daha yüzlerce buraya yazabileceğim madde gerçekleştirilebilseydi neler olurdu? Nasıl olurdu her şey? Birkaç hafta sonra yaşanmasından korktuğumuz olaylar gerçekleşir miydi?
Diren ile evimizde oturmuş konuşuyoruz… Evimizde kalıyoruz, dışarıya çıkmıyoruz. Kimse zarar görmesin diye karantinadayız. Karantina’da 6. gün… Korkuyoruz… Öfkeliyiz…
– Ülkemizde yeterli test kiti olmadığını biliyoruz!
– Dünya Sağlık Örgütü’nün önerdiği ana önlem olan olabildiğince fazla test yapılmasının ve vakaların izole edilip zincirin kırılması yönteminin uygulanamdığını biliyoruz!
– Gerçek vaka rakamların açıklanmadığını biliyoruz!
– Sağlık çalışanlarının alanda en güvenli koşullarda en doğru tedaviyi uygulayabilecekleri için nüfusa paralel bir altyapı oluşturulmadığını biliyoruz!
– Evde karantina koşullarının devlet eliyle kusursuz şekilde kontrol edilmediğini biliyoruz!
– Daha onlarca halk sağlığını korumaya yönelik uygulamanın bilinçli olarak ertelendiğini veya hiçbir zaman gerçekleştirilmeyeceğini biliyoruz!
Ve son olarak iş kazalarında, trafik kazalarında, diğer salgın hastalıklarda, savaşlarda, göç yollarında, açlıktan ve daha birçok durumda hayatını kaybeden insanların katillerinin kim olduğunu çok iyi biliyoruz.
Şu an sadece Covid-19 ile mücadele edebilmek için evlerdeyiz. Fakat biliniz ki salgın kontrol altına alındıktan sonra geriye kalan tüm sorunlara yönelik her alanda örgütlü bir şekilde mücadele etmezsek, devlet eliyle öldürülmeye her gün devam edeceğiz!
#sokağaçıkmayasağı hemen şimdi!