Geçtiğimiz gün yaşanan kadın cinayetiyle ilgili olarak http://www.cadilardunyasi.com/ sitesinde yayınlanan yazıyı dayanışma amaçlı olara paylaşıyoruz:
Şiddetin herhangi bir sebebinin olduğunu tespit etmek, bazen meşrulaşmasına da neden olur. Yine de belli başlı toplumsal sorunların, şiddetin yaşanmasına imkan tanıdığını söylemek mümkün. Özellikle kadınlara karşı işlenen suçlar söz konusu olduğunda, bunun kadın bedeni üzerinde kurulmak istenen bir denetim, uygulanmak istenen bir güç olduğunu söylemek mümkün. Uzun zamandır şiddetin nedeni üzerine saptamalar yapıyoruz. Bence tüm bunları bir kenara bırakıp, şiddetin ortaya çıkışını engelleyecek önleyici tedbirlere odaklanmalıyız. Çünkü tarihten bu güne kadar, her toplumda bu durumlar var oldu. Günümüzde de gerek Avrupa’da gerek Amerika’da gerekse Doğu ülkelerinde yaşanıyor. Ataterkil sistemi beslediğimiz sürece de devam edecek. Madem ki sorun politik, o zaman siyaseten çözümler bulmalıyız.
Son olarak Gönyeli’de Gülbahar Ulutan’ın “eski sevgilisi” tarafından öldürülmesi ile kadın cinayetlerine bir yenisi daha eklendik. Basından öğrendiğimiz kadarıyla, katil önceden polise şikayet edilmiş ama sonuç ortada. Demek ki güvenliği sağlamak konusunda aciz bir haldeyiz. Üzüldük ama bu yeterli değil. İş yapmak gerekiyor.
*Üzerinde yaşadığımız toprakların ve sahip olduğumuz devletin kapasitesi, yoğunlaşan nüfusu kontrol altında tutmakta yeterli olmadığı için, toplum içinde yaşanan karmaşa ve şiddetle de baş edilemiyor.
*Bizdeki eksiklik, şiddetin önüne geçecek devlet mekanizmasını işletememek ve sonrasında oluşan mağduriyeti giderecek ve kişileri güçlendirecek çalışmalar yapmamak. Böyle olunca şiddet uygulayan kişiler bir ceza alarak hayatlarına devam ediyor, hatta ardından benzer fiillerle suç işliyorlar.
*Toplum, gelinen noktada huzursuz ve kaygılı. O yüzden bahsettiğim önleyici ve iyileştirici yöntemlere odaklanmak gerek. Mesela eğitim bunun en önemli ayağı. Küçük yaştan itibaren özellikle cinsiyetler arasındaki eşitliği öğretmeliyiz. Çünkü kadına yönelik şiddete dair yapılan çalışmalar, erkek şiddetinin bu eşitliği yok saymaktan kaynaklandığını gösteriyor. Diğer bir eksiklik, bu tip suçların ardından sadece cezalandırmaya odaklanılmasından kaynaklanıyor. Son zamanlarda caydırıcı nitelikte yüksek cezalar veriliyor olsa da, cezaevine giren bir kişinin zihniyeti değişmiyor. Hapishanenin koşulları ortada, kişiler çoğu zaman farklı suçlarla tanışıp daha da kriminal hale geliyor.
*Şiddete maruz kalan kişilerin travmalarını giderecek bir sistem de mevcut değil. Aslında devlet o kişileri yalnız bırakıyor. Oysa ki sosyal devlet ilkesi gereği yapılması gerekenler var. Lefkoşa Belediyesi’nin yürüttüğü çalışma dışında, devletin bünyesinde herhangi bir sığınma evi yok. Kadınlar şiddete maruz kalma ihtimalinde nereye gideceklerini bilmiyorlar. Polis teşkilatının bu alanda yetişmiş özel birimleri olmadığı için, yaşanan mağduriyet zaman zaman ikiye katlanıyor. Bunlar aslında sorunun birçok parçası olduğunu gösteriyor. Bu yüzden devletin artan şiddet olayları karşısında, geniş çaplı ve çok bileşenli bir strateji planı oluşturması gerekiyor.
*Geçtiğimiz yıllarda yapılan Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele çalıştayında çıkarılan ulusal eylem planı tüm noktaları ile hayata geçirilmeli. Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Dairesi işlevselleştirilmeli ve kadına yönelik şiddete karşı yasa hazırlanıp mevzuatımıza dahil edilmeli.
*Tabi ki tüm bunların önüne bir bütçe sıkıntısı da çıkarılıyor. Yürünecek yol hazırken, para yok bahanesi altında tıkanıklık yaşanıyor. Sanırım şiddetle mücadeleyi konuşurken, bu alanda yürütülecek çalışmalar için bütçede ayrılan miktarında ciddi bir şekilde ele alınması gerekiyor.
Kaynak:
http://www.cadilardunyasi.com/434575539?fbclid=IwAR0fvj_HbbgeVVyOL8YhnL-U_RsXVB7bdG9xKnA0_YXtolL5YiLJeoj3mQQ