“2020 herkese MUTLULUK getirsin!” diye paylaşımlar yapan bireyler…
Gerçekten “herkes” dediklerinde, bu kelime bizleri de kapsıyor mu? Yoksa sadece kendi norm ve standartlarına uyan “HERKESE” mutluluk getirsin mi demek istiyorlar?
Çünkü günlük hayatlarımızda bizi mutlu etmeyi geçtim, mutlu görmeye, el ele tutuşmamıza, birbirimizi öpmemize bile tahammülü olmayan insanlar 2020’nin herkese mutluluk getirmesini nasıl arzu edebilir ki?
Tüm bu sorulara nefes oldu Selen Lemioğlu Yılmaz’ın yeni yıl yazısı.
Uzunca bir şey yazıp sonunu aynen şöyle getirdi:
“Barışın öncelendiği bir yıl….
(olsun diyecek kadar siyasi öngörüsüz değilim korkmayın)
… olsun diye mücadele etmeye devam edenler için umut, cesaret, dayanışma, dostluk, vicdan, direnme ve muhakeme gücü, akıl ve duygudaşlık daim olsun, büyüyerek çoğalsın!”
Demiş…
Döne döne okudum.
Eline sağlık Selen Lermioğlu Yılmaz!
Sen de çoğal!
Mücadelemizle
Dayanışmamızla,
Duygudaşlarımızla
Büyüyerek, HERKESLE çoğalalım!
Çoğalalım çoğalmasına da, nasıl ?
Düşünmeden edemiyorum…
Ailelerimiz, bütün yeğenlerimizin sevgilileri veya eşleri ile çektikleri fotoğrafları duvarlarına asarken, değil bizim partnerimizle fotoğrafımızı asmak, belki de soranlara oğullarının, yeğenlerinin veyahut torunlarının eşcinsel olduğunu bile söylemeyecek ömür boyu. Elalem sorduğunda “bulamadı birini, evde galdı” olacak belki de yıllarca yanıtları.
İlişkilerimizi görmezden gelirken, aslında bizlerin hayatlarını görmezden geldiklerinin ve kişiliğimizi zedelediklerinin farkına varmadan yapacaklar bunu…
Kıbrıs’ta birçok ailenin diline yapışan ‘Ne yaparsan yap, yalan söyleme’ cümlesi aynı HERKESE mutlu yıllar dilemek gibi. Bizi bunlarla büyütüp sonra kendi yalanlarıyla örtmeye çalışıyorlar gerçekliklerimizi. Bir taraftan da bizlerle, gerçekliklerimizi ulu orta gün yüzüne çıkarmamamız için sessizce anlaştıklarını var sayacaklar. Ya da belki de halihazırda var sayıyorlardır bile.
Bir çoğumuza “e yok mu bir gız arkadaşcığın be nenem?” diye uluorta yerde sormaya çekinmeyen nenelerimiz, eşcinsel olduğumuzu öğrendikten sonra, baş başa olduğumuzda bile özel hayatımıza dair hiç bir soru yöneltmez mesela. Bu durum son 2-3 aydır kafamı kurcalayıp durduğundan, Kıbrıs’a gider gitmez neneme neden artık sevgilim olup olmadığını sormadığını sormuştum.
Nenemin yanıtı “Artık mısmıl iş buldun, bırak o saçmalıkları” oldu.
İki yıl öncesinde, erkek arkadaşımla istediğimiz zaman gidip onda kalabileceğimizi söyleyen nenemin, aslında eşcinselliğin gelip geçici bir şey olduğunu düşündüğünü anladım bu yanıttan sonra. Aramız iyi. Hemen didiklemek istedim. Sordum:
Köyünde bazı erkekler varmış eskiden “BÖYLE şeyler” yapan. Fakat büyümüşler. Doğru yolu bulmuşlar. O tecrübe kazanmak içinmiş, yaşları gelince evlenip çoluğa çocuğa karışmışlar.
Evet, belki artık “neden kız arkadaşın yok?” sorusu ile karşılaşmıyorum, ama kimliğimin bir parçası olan eşcinselliğim de yok sayılıyor. Erkek arkadaşımın olup olmadığı da sorulmuyor. Anlatmaya çalıştığımda, sessizce anlatmamı talep ediyorlar. Beni üzmemek için söylemiyorlar ama, aman komşular duymasın diye etrafı kolaçan edişlerinden, bana sessiz yanıtlar verişlerinden anlıyorum… Duyulsun istemiyorlar.
Yoksa bizden utanılıyor mu?
Bilim, cinsel kimliğin, kişisel kimliğin çekirdek özelliği olarak, kendimizi kendimizle ve başkalarıyla nasıl ilişkilendirdiğimizi belirleyen ana unsurlardan olduğunu söylerken, yıllarca bizlerin görmezden gelinmiş olması ve bu ortamda herkesin “HERKESE MUTLU YILLAR” diye haykırması çok tuhafıma gidiyor.
Herkes olduğu gibi tanınmak ister!
Ünlü yazar Oscar Wilde “Doğallık tamamen başka bir duruştur” der.
Herkese doğallığında mutlu olacağı bir yıl dilerim!