“Özgürleşme öznesinin krizi ve olası özgürleşme öznelerinin çoğalışı Berlin Duvarı’nın yıkılmasına değil 1960’lara dayanır. Süphesiz bu tartışmanın şartları geçen yarım yüzyıl içinde değişmiştir. Bir zamanlar delilik konusuna ve delilerin özgürleştirici potansiyeline atfedilen önem azalmıştır. Kadınların ve eşcinsellerin kavgası tartışmasız ilerlemiştir ki bu da koşullarının değişmiş olduğunu gösterir. Ama yine de devam eden, özgürleşme öznesinin krizi üzerine aynı tartışmadır. O dönemden beri işçi sınıfının yerini başka hiçbir baskın özne almadığı için çağdaş eleştirel kurmamcılar onun yerine gelebilecek potansiyel özneler veya yeni kesişme noktaları aramaktadır.
İktidar sorunu konusunda benzer bir sav ileri sürülebilir. Günümüz eleştirel kuramcılarının (Holloway, Virno, Negri) çoğunun, sosyal, sendikal, kuramsal, askeri gibi farklı biçimler altında kavga yürütmek yerine sürgünü, safı terk etmeyi, göçmenliği tercih ettiğini, kısacası devlet organına doğrudan kafa tutmaktansa, onunla arasına mesafe koymayı hedef alan “dolaylı” stratejileri destekleme eğiliminde olduklarını gözlemleriz. Bu yazarların sık sık kendilerine mal ettikleri Deleuze’ün ünlü cümlesinin dediği gibi “Kaçmalı, ama kaçarken de bir silah aramalı.” Bu doktrin genel olarak anti-iktidar teorileri adı altında anılır. Herman Melville’in meşhur karakteri Barleby, güç ilişkilerini tersine çevirme stratejileri konusunda mütemadiyen örnek olarak verilir. Melville’in hikayesinde yazısı Bartleby, patronunun her emrine sürekli, “Yapmamayı tercih ederim” diyerek karşılık verir ve böylece patronu yavaş yavaş ona bir şey empoze etmeye kalkışmaktan vazgeçer. Anti-iktidar teorilerini geliştiren düşünürler bunların açık bir şekilde, berbat Sovyetler Birliği deneyiminden dolayı çöküşte olduklarını düşündükleri Leninizm karşıtı olarak sunarlar. Halbuki burada da sorunsal yeni olamaktan uzaktır. Duvar yıkılmıştır, sosyal hareketler derin başarısızlıklar geçirmişlerdir, ancak altan alta 1960’da yaşanan problemler devam etmiştir ve bugün bu problemeler her zamankinden daha sıcak olarak karşımıza çıkmaktadır.” Syf 74-75