“ama önemli olan bu değil, çünkü hep herhangi bir vadinin ağzına doğru baktığımı ve dik yamaçlar arasından ve gölgeli akan ırmağı arkama aldığımı varsaydığımızda, geriye vadinin derinlerine doğru değil de, hep ileriye güneşli alana gitmek üzere olduğumu hiçbir şey kanıtlayamaz, bu yüzden güneşli alana doğru dönmüş olan benliğimin de, ışıksız alana geri çekilen bir benliğim olduğunu söylemek uygun olur
ve o başlangıçtaki konumdan yola çıkarak kendi benliğimin birbirini izleyen aşamalarını değerlendirdiğimde, ileri attığım her adım pekala bir geri çekilme olabilir, izini sürdüğüm çizgi hep daha da ışıksızlığa bürünüyor ve hangi noktada gölgeye girdiğimi hatırlamaya çalışmanın yararı yok, en baştan beri oradaydım, ışıksızlığın derinlerinde ışıksızlıktan bir çıkış aramanın bir yararı yok, artık var olan tek dünyanın ışıksızlık olduğunu ve güneş görürlüğün -ışıksızca kendini çoğaltmaya gayret eden, ama yalnızca kendi ters yüzünün tersini çoğaltan güneş görürlüğün- yalnızca onun ters yüzü olduğunun biliyorum
Işıksızlıktan, ışıksızlığın derinlerinden yazıyorum, belleğin hesapları için doğrulanamaz bir aksiyomdan ibaret olan bir gün ışığı haritasını, benliğimin -kendimi bilmek için benliğimin gereksinme duyduğu bir benliğin, yalnızca dünyanın sürekli olarak kendi varlığına ilişkin haberler almasına hizmet eden, dünyanın var olup olmadığını bilmek için yaralandığı bir düzenek olarak benimin- geometrik konumunu yeniden kurarak.”
İtalo Calvino – San Giovanni Yolu, YKY, Syf. 91-92