“…Tarihe olan borcumuzu ödemek demek ödemek demek, tarihi şimdiki zamanda canlı tutmak, geçmişteki mücadelelerin önemsizleştirilmiş ve unutulmuş hayallerine sadık kalmaya çalışmak demektir. Tarihi belli bir sebepler ve sonuçlar dizisine dönüştürüp dondurmak değil, onu devam etmekte olan bir süreç olarak görmek demektir. Daha somut bir şekilde ifade edecek olursak, tarihe olan borcumuzu ödemek, tarihe polislik etmek ya da taşıdığı anlamları çitlemek için değil, tarihin bugün bizim için ne anlama geldiğini ve neler ima ettiğini anlayabilmek için hatırlama pratikleri geliştirmek, tarihi hep birilikte, müşterek bir biçimde hatırlamaya çalışmak demektir. Belleği toplumsal bağları yeniden dokumanın bir aracı olarak kullanmak, bitmeyen bir iş olan dayanışma inşa etme işini “yapmak”, hem maddi kurumlar ve ilişkiler hem de (bellek gibi) ortaklaşa sahip olduğumuz daha geçici ve varoluşsal şeyler bağlamındaki müştereklerimizi sürekli olarak yeniden üretmek demektir.
Tarih borcu kolay ödenmez, diyen Benjamin, bizi bir bilmeceyle karşı karşıya bırakmıştır. Bu borcu ödeyebilmek imkansızdır, sürekli olarak ödemeye çalışmak dışında.” Syf. 173
*
“Daha pratik anlamda açıklamak gerekirse, müşterek hayal gücü bu çerçevede dünyanın bu duruma nasıl geldiğine ilişkin olarak müşterek bir anlayış inşa etmeye çalışmaktır. Müşterek hayal gücü radikal bir hatırlama sürecidir. Burada hatırlamaktan kasıt, sadece toplumsal hareketlerin tarihini hatırlamak değil, aynı zamanda dünyanın ve onun üzerindeki bütün yaratımların kolektif ve işbirlikçi emeğimizin çeşitli dışa vurumları olduğunu hatırlamaktır. Herkesin, her şeyin ve her düşüncenin insan yapımı olduğunu ve bu haliyle de toplumsal yeniden üretimimizin motoru olduğunu hatırlamaktır. Müşterek hayal gücü, hem kendi gücümüzü hem de bu gücün ele geçirilerek çıkarlarımız aleyhine kullanıldığını hatırlamaktır. Yarattığımız ve yaratma potansiyeli taşıdığımız değeri sahiplenmenin ve yeniden hayal etmenin en doğal hakkımız olduğunu hatırlamaktır.” Syf. 238