Bu makale ilk kez 1 Aralık tarihinde Avrupa Gazetesi’nde yayımlanmıştır.
Ey gece! Ey gökyüzünün gerçek hali, sen söyle neden toplandı bu insanlar baktığım yere ve neden bu kadar küçükler gözümde? Yüksek binalar mıdır sebebi, yüksek egolar mıdır? Söyle gece söyle bu kin yumağı senden mi doğdu ki bu kadar kara? Bu öfke senin gürültün müdür gökyüzü ki yağdı da boyadı yürekleri kire?
Yine seçimler varmış memleketimde, yine yarışlar varmış kimsenin bir yere varamadığı, umutlar da varmış ama içten içe. İlla yol alacak olanlar varmış çünkü içlerinde gericilere rağmen. Gericiler ise ta en geriden gelirmiş geriyi de sürüyerek ayakuçlarına, bu yüzden kimse duymazmış seslerini gelirken. Bir de üstüne üstük yıllardır tek silahları değişmemiş ve gelişmemiş; laf. Her çağın en güçlü silahı olsa da bu çağda artık demode. Neymiş Rumcuymuş, neymiş Türkü sevmezmiş; ne bilsin ki esas türkü söyleyenlerden doğar insan ve insanlık. Türkü söyleyen insan hiç insanı sevmez mi? Hade onların dili tutuk, hade onların dili temizlenmeyecek kadar kirli, o halde sen söyle gece; gökyüzüne yıldız biriktiren sazdan yanlış nota çıkar mı göğe?
Solfeji bozuk bu adanın yarısından itibaren, herkes aynı şarkıyı farklı notalarda söyler, harmonisi bozuk eserler bırakır birçoğu geride bu yüzden.
Dil en kirli organdır diye boşuna dememişler. Dil biraz da beynidir bedenin. Dil biraz da cahil yanıdır bilginin. Dil her ağızda güzel durmaz. Bazı ağızlar konuşurken salya akıtır çünkü tek derdi saldırmaktır. Dile karşı en iyi cevap ise gülmektir. Okkalısından tebessüm etmektir çünkü boşa dememiş Che; “Dik dur ve gülümse. Bırak neden gülümsediğini merak etsinler. Gülmek devrimci bir eylemdir.” En okkalısından gülmek gerek bazen dillere. Tebessüm hali ile hem de. Dudakların aldığı küçük bir kıvrım yeter aslında had bildirmeye hadsizlere. Onu da mı anlamazlar, anlarlar. Amaçlarına ulaşamayınca anlarlar. Çünkü Mevlânâ boşa dememiş; “Bir insanın nasıl güldüğünden terbiyesini, neye güldüğünden ise zekâsını ve seviyesini anlarsınız.” Diye. Hayatına tek kelime sığdıranların tek cümleleri olur bulunduğu her ortamda.
Yine seçimler varmış memleketimde, yine seçmek ve seçilmek varmış, seviyesiz seviler varmış da varmış. Bazılarının dilinde tek cümle bazılarında ise sözlükler ansiklopediler yaşarmış. İnsan yanılan bir varlıkmış, insan yanıldığını bile bile yanılmaya devam eden tek varlıkmış hatta. Belki de bu yüzden Prof. Dr. Türkan Saylan demiş ki; “Eğer bir yerde bilime, demokrasiye, barışa ve aydınlığa aç bir çocuk senin ışığını bekliyorsa, sönmeye hakkın yoktur. Işıyacaksın, ölüme saniyeler kalmış olsa bile…”
Her şeye rağmen ışımaya devam etmeye çalışanlar inadına varmış. Alevleri söndürmeye çalışanlar insanın üzerine kibrit çakarmış. Sanırmış ki insan yanınca düşünceleri de onunla birlikte yanarmış. Oysa her düşünce kendi ateşiyle yaşarmış. Her inanç kendi ateşiyle ısıtırmış insanı ama asla yakmazmış. Yanan tenlerin küllerinden doğarmış insan. Türkü sevmezmiş diyenler türküden ne anlarmış?