Hiçbir Yerden Haberler’de bugün Göç Kimlik ve Hak Çalışmaları Merkezi Direktörü Mine Yücel ile yaptığımız söyleşiyi yayınladık. Dinleyemeyenler veye dinlemeye üşenenler için sohbetimizden belli başlı noktaları yazıya da döktük.
Dinlemek isteyenler bu linke tıklayıp dinleyebilirler:
https://www.spreaker.com/user/gazeddapod/mine-yuecel-ile-sohbet
Metni okumak isteyenler devam edebilirler:
“Çözüm olmaması durumunda Kıbırslı Türk kalmayacağı şeklinde kaygılar var”
“Akıncı en güvenilir isim”
“Suni tartışmalar üzerinden YDP oy oranları artış gösteriyor. Son anketimizde ortaya çıktı ki oy oranları UBP ve CTP’nin neredeyse hiç değişmedi. YDP ve DP yükselişe geçti. HP ve TDP de biraz düşüşte.”
Cumhurbaşkanlığı
Henüz sonuçlarını yayınlamadığımız bir çalışma var. Cumhurbaşkanlığı seçimleri için halkın nabzında çok bir değişim yok. Cumhurbaşkanı siyasi kişilik olarak toplumun en güvendiği isim olarak hala orada. Çalışmamızda tüm partilerin başkanlarını aday varsayarak hazırladık sorumuzu. Akıncı’da tüm farklı kişilerin kabulunu gören bir başkan imajı var. Bu dönemde bu değişmiş değil.
Federasyon
Anastasiadis kendi dönemini söz verdiği hakları vermeden bitirmek istiyor imajı veriyor. Özellikle siyasi eşitlik ilk söz verilen konulardan biriydi. Bundan biraz geri adım atmak için çok çetrefilli adımlar atıyor.
Toplumların federasyonun ne olduğu hakkında bilgisi yoktur. Çalışmalarımızda bunu görüyoruz. Federasyon örneği verin dediğimizde insanların çoğunlu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni örmeğini veriyor. Kıbrıslı Türk ve Kıbrıslı Rumlar’ın çok düşük bir oranı federasyonu biliyor Bu konuda ciddi eksiklik var.
İkinci gözlemimiz ise, toplumların birbirine ne denli yakın olduğunu sorgulayabileceğimiz sonuçlar var. 50 yıldır görüşmeler devam ediyor, ortak projeler yapılıyor ama toplumlar gerçek anlamda birbirini tanımıyor, ortak bir iletişim ve diyalog yok. Sadece medyalardan birbirlerini gözlemleyen bir durum var. Derin ve anlamlı temaslar kuramayan iki toplum var. Bunun getirdiği birbirini tanımama gibi sorunlar var.
Geçiş süreci
Bizim önerilerimizden biri bir geçiş dönemine ihtiyaç duyulmasıdır. Çözüm olsun ya da olmasın buna ihtiyaç var. Toplumların birbirini daha iyi tanıması ve kağıt üzerindeki anlaşmanın uygulanması için bir zaman tanınması.
Hem güven arttırıcı adımlar atması hem de birlikte yaşamanın ne anlama geleceğini anlaşılması için çok da ani değişiklikler olmaması gerekir. Bilinmezden korkuyor her iki tarafta.
Federasyon modelini bilmediğimiz sürece, hayatımızı nasıl değişeceğini bilmediğimiz sürece kafamızda hayal edemeyeceğimiz yaşamımız olacak. Bunu bilmeden de insanlar gönül rahatlıyıyla “hade bunu yapalım” diyemez açıkcası.
İşbirliği modeli
İşbirliği modeli yeni bir şey değil. Olması gereken, çözümde veya çözümsüzlükte olması gereken bir şey.
Çözüm olmadığı koşullarda her iki taraf işbirliğine girişmeli, çalışılacak ortak noktalar var mı bunlara odaklanmalı. Bu da ayrı bir müzakere sürecidir.
Kıbrıslı Türkler yok olmaktan korkuyor
En büyük korkularımızdan biri yok olma korkusu. Kıbrıslı Türkler’in çözüm olmaması durumunda 10 yıl içinde Ada’da Kıbrıslı Türk kalmayacağı şeklinde ciddi kaygıları var. En büyük korkularımızdan biri kendi kimliğimizi çözümsüzlük sonrası kaybedeceğimiz yönünde.
Rumlar’ın ise çözüm olması durumuda Türkiye’nin ve Kıbrıslı Türklerin etkisinden dolayı kendi kimliklerini kaybetme korkuları var.
Düşünün Kıbrıslı Rumlar’ın hayalindeki Kıbrıslı Türk 3-4 çocuk dünyaya getiren, Müslüman bir aile olarak hızla çoğalan ve kendini azınlığa itecek, korunulması gerkene bir kesim olarak görüyorlar. Türkiye’den gelenlere ek olarak Kıbrıslı Türklerin de böyle bir imajı var.
Bizde çözüm olmazsa, Kıbrıslırumlarda da çözüm olursa bu korkular var. Bütün bu korkuların giderilmesi için geçiş dönemine ihtiyaç var. Geçiş dönemi boyunca özgüven ve güven tesisi gerçekleşecek.
Geçiş dönemi çözümsüzlükte dahi olmazsa olmazımız olması lazım. Yan yana yaşamak da belli bir işbirliği gerektirir. Rumların Kıbrıslı Türkler’in tanınma kaygısı direncini de kırmak lazım. Eğer çözüme gidemiyorsak Kıbrıslı Türkler’in de burada izole bir şekilde yaşamasını mümkün olmadığının onlara bir şekilde anlatmamız gerekecek.
Türkiye’nin etkisi
Türkiye’nin ciddi bir etkisinin var olduğunu gözlemiyoruz. Eğitim, sağlık, ekonomi, siyaset, kültür…
Var olan gerçeğimiz bu. Her alanda bu tarz korkular var. Bunun giderilmesi için de adımlar atılması gerekiyor.
Kendi ayakları üzerinde duran bir Kıbrıslı Türk toplumun olacak Kıbrıslı Rumlar için çok daha sürdürülebilir bir partner olacak.
Kendi ayakları üzerinde durma sadece Kıbrıslı Rumlara karşı değil ayı şekilde Türkiye’ye karşı da olması lazım.
Burası bizimse eğer egemenlik ve çok toplumlu bir Kıbrıs hayal edebiliyorsak bunu Türkiye’ye karşı da sınırlarımızı koruyarak elde etmemiz lazım.
Hem sol hem sağ Türkiye ile bu tarz bir ilişkide olmalı. Ama bugun hala herhangi bir korku ve kaygımızda hala Türkiye’ye koşan bakanlar dizisi görüyoruz. Sadece fotoğraflardaki vücut dilleri bile belli başlı şeyleri gösteriyor. Kıbrıslı Türklerin kimlik yapısı artık toplum olmaktan çıktı. Tuttuğu ve koruduğu bazı değerler vardır. Bunlar demokrasi, hukukun üstünlüğü, laik bir toplum ve ifade özgürlüğüdür.
Partiler
Suni tartışmalar üzerinden YDP oy oranları artış gösteriyor. Son anketimizde ortaya çıktı ki oy oranları UBP ve CTP’nin neredeyse hiç değişmedi. YDP ve DP yükselişe geçti. HP ve TDP de biraz düşüşte.
CTP tabanı da kendi partisinden memnun değil ama UBP’ye yönelmiyor. HP’de ciddi düşüşler var.
HP ilk ortaya çıktığında çok ince bir çizgide çıktı. Tam merkezde bir yerdeydi. Daha sonra aşırı sağ kesimini kaybetti. Ve bunlar YDP’ye gitti. HP bu dönemki çıkışlarıyla da sol kesimini de kaybetmeye başladı. HP ve CTP’den kaçanlar oy kullanmayacak olan kümeye kaçıyor. Bu bölümü ilerde HP ve CTP tekrar toplayacak.
YDP etnik bölücülük üzerinden ilerliyor ki bu olmaması gereken, çok tehlikeli bir seyirdir. Türkiye’de de böyle bir siyaset modeli üzerine kurulmuş bir durum var. Burada da aynısını kullanıyorlar.