Ekonomik büyüme ile kalkınma arasındaki farkı anlamamakta direniyoruz. Büyüme, gerçekleşmesi mümkün olan temel olarak ekonomik faaliyetlerin artması ile ilgili gerçekleşen olayların bir sonucudur. Kalkınma ise belli bir plan dahilinde, ekonomik faaliyetlerin getirisinin ekoloji, eğitim, adalet, toplumsal cinsiyet gibi unsurlarla birleşerek yeniden bölüşme önceliklerinin belirlendiği politikaların tümüdür.
Büyüme rakamları yıllık bazda ele alınır. Kalkınma ise bu yıllık performansın kamuoyu ve ortak alanlara yansımasını ele alır. Hızla büyüyen ekonomilerde, kalkınma öncelikleri iyi planlanmazsa gelir uçurumları, adaletsizlikler artar. Büyümenin niteliği önemlidir. Zaman zaman sektörler balonlar oluşturur sonra patlar. Ancak, kalkınmanın balonu olmaz. Kalkınma amaçlarına sadık kalarak gelişme niyeti gösteren ekonomik faaliyetlerde kazanımlar kalıcıdır. İyi bir eğitim sistemi kurmuş, işgücünü çeşitlendirmişseniz yurttaşların becerilerini farklı alanlarda uygulayabilecekleri nitelikler ile donattığınız anlamına gelir. Büyümeden kaynaklı balon oluşmuşsa bile, bu süreçte yaratılacak mağduriyetlerin olası maliyetleri de öngörülmüş olur. İşsiz kalanların desteklenmesi, yeniden iş gücüne katılmasının önü açılmış olur. Bu yüzden de ekonomide yaşanacak şoklara karşı direngenlik güçlü olur. Mesela, ekolojik sınırlandırmaları hesaba katarak ekonomik faaliyetleri yönlendirmişseniz, turizm sektöründeki gelişmeyi sadece bina olarak algılamazsınız. O yüzden de binalaşma ile birlikte ortak alanların korunması, doğal alanların korunması gibi önceliklerle el ele konuyu ele alırsınız.
Bu yaklaşım temelde devletin yurttaşlarına sağlamak zorunda olduğu bir tutumdur. Bu yüzden de, hem ekonomik planlar yapılır. Temelde, özel sektörün girişimciliğine olanak sağlarken aynı zamanda oluşacak olan olumsuzluklara karşı da öngörüde bulunarak hazırlık yapılır.
Aynı şekilde şehir planları da bu amaç içindir. İmar planı olarak içeriği dışında herşey tartışılan planların temel amacı, bir bölgedeki coğrafi alanların etkin bir şekilde planlanmasının önünü açmaktır. Bu planlamaları yaparken, ekolojik ve sosyal eşiklere dikkat ederek uzun erimli planların yapılması gerekir. Aksi halde, bugünü kurtarmak uğruna yarını yok edilir. Devlet denilen kurumun görevlerinden biri, iktidarların ömrünün ötesinde planlar ve öngörüler yapabilmektir. O yüzden devlet memuru denen bir iş tanımı vardır. Amaç herhangi bir kişinin hayal ettiği iktidar süresinden daha uzun planların, günü birlik kararlarla değiştirilmeden uygulanmasının önünü açmaktır. Devlet bunu merkezi olarak tek başına idare etmekte zorlanır, bu yüzden de yerel yönetimler, sivil toplum örgütleri, odalar, profesyönel birliklerin işbirliği önemlidir.
Gel gelelim, birkaç gündür Mağusa – Yeni Boğaziçi – İskele imar planı ile ilgili çeşitli bilgiler duyuyoruz. Tümden geriye dönüp, plansızlık plandır anlayışı ile hareket edilmesine dair iddialar dile getiriliyor. Daha önce eksi ve artılarına rağmen uygulamaya girmeyen imar planının yerine plansızlık yine önceliklendiriliyor. Yine bugünü kurtarmak uğruna, gelecekten çalınıyor… Bunun adına da “kalkınma” deniliyor…
Buradaki hatayı anlatmak için çaba gösteren birçok insan var. Ancak dönüp bakınca, ganimet üzerine “devlet” kurduğunu iddia edenlerin, talan üzerine “kalkınma planı” yapması biraz maddenin doğası ile ilgili sanırım…