Aslında ne demek istediğini biliyoruz. Amaç ekonomiye güven yaratacak bir imaj kampanyası başlatmaktı. Ama dünyanın en başarısız kampanyasına dönüşüp, genişleyerek devam etti.
14.30’da başlayacak denildi. Ancak 14.30’da Erdoğan Bayburt’ta konuştuğu için Erdoğan ile eş zamanlı açıklama yapmak istemedi. Bir biçimde kuvvetlerin ayrı olmadığını bir hiyerarşi olduğunu gördük. Daha kötüsü orkestranın kendini bile iyi yönetemediğini anladık.
Erdoğan belki faiz lobisi, ekonomik savaş, onların dolarına karşı allahı sunmasaydı, Berat Albayrak görece bir güven yaratabilirdi. Ancak onun yerine mutlak kontrole sahip Cumhurbaşkanının gölgesinde sıkıcı ekonomi notlarından bir sunum hazırlayıp onu ilgi çekici biçimde sunmaya çabalayan bir imaj verdi.
Tamamen imaj yaratmak için yapılan bir açıklamanın Erdoğan gölgesinde kalması, stresten sürekli terleyen havası ve açıklamaları sırasında rakamlara yer vermeyen bir konuşması Berat Albayrak için tam bir fiyaskoydu.
Piyasaların güven duyması için ekonomi kitaplarından alınmış güzel kalıplar değil rakamlarla uyumlaştırılmış hedeflerin ortaya konulması gerekmekteydi. Ancak bunları gören olmadı.
Orta vadeli stratejiden bahsetmiş olması son derece önemli olsa da, Albayrak, tek bir elle tutulacak önlemden bahsetmedi. Bu da aslında imaj çalışmasında hem Erdoğan’ın gölgesinde bir yönetimin devamlılığı hem de hükümetin henüz ekonomik yıkımdan nasıl kurtulacağına yönelik bir çıkışa sahip olmadığını gösterdi.
Tüm bu sinyaller kur dalgalanmalarının artışına neden olurken, son olarak Amerikan Başkanı Donal Trump’ın twitter paylaşımları piyasalara yıkıcı darbeyi vurdu.
Bir taraftan çelik ve alüminyum gümrük vergisinin arttırılacağını söyleyen Trump, diğer taraftan da “Türkiye ile ilişkilerimiz şu sıralar iyi değil” diyerek aslında Amerikalı yatırımcılara da aba altından sopa gösterdi.
Hatırlatmakta fayda var. Çelik Türkiye’nin en önemli 4. ihracat kalemi ve 2017 yılında toplam ihracat içinde payı %7,3 ve yıllık ihracat olan 11,5 milyar dolar seviyesinde. 2018 yılının ilk 7 ayında bu ihracat oranı 8 milyar 359 milyon civarında.
Daha önce de uygulanan sınırlandırmaların ardından, ABD ile 488,8 milyon dolar ihracat yapan Türkiye 7 aylık döneminde ABD’ye çelik ihracatı geçen yılın aynı dönemine göre miktar bazında yüzde 44,6 düştü. Trump açıklaması sonrası bu düşüşün daha fazla olacağı aşikardır. Bu da Türkiye’nin siyasi sorunları nedeniyle, ekonomik kayıplar yaşadığını göstermektedir.
Kurların korkutucu rakamlarına rağmen, Erdoğan saldırılara rağmen büyüyeceğiz açıklaması yapmaya devam ediyor. Piyasada ciddi bir bozulma söz konusu. Dolar %16, Euro %14 yükselirken, Türkiye’nin bekleme stratejisine devam edeceği aşikar.
Faiz baskısını bir blöf olarak gören Erdoğan, bunun kısa süreli bir spekülatif saldırı olduğunu ardından sermayenin dönüp dolaşıp Türkiyeye geleceğine kararlı. Bu noktada politika değişikliğine gitmek istemiyor. Finansal krizin, reel sektöre etki ettiği gözlemleniyor. Ancak bunu Erdoğan görmezden geliyor.
Bankacılık sektöründe kırılmalar ve batıklar oluşmadığı sürece Erdoğan’ın politik çizgisini değiştirmeyeceği aşikar.
Krizi bekleyerek, yapısal reform uygulamadan geçiştirmeyi deneyen daha önce bir iktidar Türkiye’de olmadı. Krize karşı acil önlemler alıp, akıllı uslu imajı için çalışmayı tercih etti.
Bu sefer derin bir kırılma söz konusu, imaj çalışmalarının başarısı kur rejimine yansıyor.
Görünen o ki, Türkiye tarihindeki en büyük bedeli ödeme riski olan bir sürecin daha en başında.