Dayanışma, Meclis komitesinde konuşulan Özel Güvenlik Hizmetleri Yasa Tasarısı ile ilgili bir basın açıklaması yayınlayarak, kaygılarını ve tespitlerini dile getirdi. Özel güvenlik yasasıyla birlikte demokrasi, haklar ve özgürlükler anlamında pek çok sorunun ortaya çıkacağı vurgulanan açıklamada, güvenliğin taşeronlaştırılması, silahlanma hakkının yaygınlaşması ve kamusal alanlarda özel güvenlik birimlerine müdahale hakkının tanınmasının yer aldığı taslağın dehşet verici olduğuna işaret edildi. Dayanışma önerilerini şu şekilde sıraladı:
- Bireylerin ateşli silah kullanımına olanak verilmemesi,
- Kişilerin müdahale yetkilerinin, Fasıl 155 madde 15 tahtında her bir birey sahip olduğu hali hazırda sahip olduğu “Özel Bir Kişi ve Mal Sahibi Tarafından Müzakeresiz Tutuklama” hakkı ile sınırlı olması,
- Kamusal alanlara, gösterilere, grevlere ve yürüyüşlere her ne şekilde olursa olsun müdahale edilmemesi ve/veya bireylere müdahale hakkı verilmemesi
- Kamuda taşeronlaşmayı meşrulaştıracak, Özel güvenlik hizmet alımı yöntemini öngören yapılar oluşturulmaması,
- Olası bir çözüm ve barış sonucu oluşturulacak Federal Kıbrıs’ta güvenlik tehdidi oluşturacak girişimlerde bulunulmamasıdır.
İşte açıklamanın tam metni:
Geçtiğimiz hafta içerisinde Meclis Hukuki Siyasi İşler ve Dışişleri Komitesinde “Özel Güvenlik Hizmetleri Yasa Tasarısı” görüşülmeye başlandı. Meclis Resmi İnternet sitesinde de, işbu Yasa tasarısı taslağı mevcut. Elbette ki komitede görüşülmekte olan işbu taslak üzerinde bir takım değişiklikler meydana gelmesi sonucu, genel kurulu sevk edilecektir. Ancak Dayanışma olarak tasarı üzerinde yapmış olduğumuz incelemeler sonucu, ilgili tasarının maddeleri üzerinden incelemesini yapmaktan ziyade, hangi ihtiyacı binaen ve hangi amaçla hazırlanmış olduğu noktasında ciddi sorunlar tespit etmiş bulunmaktayız.
Polis teşkilatının var olduğu bir düzen içerisinde, “Özel Güvenlik” şirketlerinin gerekliğini sorgulanabilir bir konudur. Çünkü işbu tasarı ile hali hazırda var olan “Özel Güvenlik” şirketlerini belli nizam ve kurallar bütünü dâhilinde hareket etmesini sağlamaktan ziyade, tasarı ile kurulacak “Özel Güvenlik” şirketlerini, yeni alanlara, ateşli silah kullanımına varan yeni bir takım yetkilerle dâhil olması öngörülmektedir. Polis teşkilatı yerine, yeni ve daha kolay kontrol edilebilir bir yapı mı öngörülmektedir, sorusu akıllara gelmektedir.
Güvenlik ihtiyacı olarak addedilen yapay korku olgusu, temel insan hak ve hürriyetlerin çiğnenmesinde kullanılan en güçlü araçtır. Çok da uzağa gitmeden, Türkiye’de bulunan Üniversitelerde gerçekleşen bir takım toplumsal olay ve protestolarda, İktidarı elinde bulunduranların Özel Güvenlikler vasıtası ile insanların gösteri yapma özgürlüğü ve vücut bütünlüklerine müdahale ettiğini gözlemlemek mümkündür. Özel Güvenliklerin kamusal alanlara, gösterilere ve yürüyüşlere müdahale etmesi son derece sakıncalı bir durumdur. İktidarda bulunanların, Özel Güvenlik şirketi adı altında muhaliflerini susturma ve bastırma aracı olarak kullanabilecekleri kişisel ordularına sahip olması tehlikesi ile karşı karşıyayız. Kıbrıs soruna ilişkin içinde bulunduğumuz çözüm ve barış sürecinin yoğun bir şekilde devam ettiği bu günlerde, kamu gücünü kullanan kişiler haricindeki kişilerin silahlanması da, ciddi bir güvenlik tehdidi oluşturacaktır.
Ülkemizde Polis Teşkilatının dahi belli durumlarda Ateşli Silah kullanma yetkisine haiz olmasına karşın, işbu yetkisini kullanıldığı durumların sayısının azlığı düşünüldüğünde, Özel Güvenliklere her ne halde olursa olsun bu yetki tanınması, amaç ve ihtiyaç bakımından yersizdir. Kıymetli eşya ve/veya para taşıma işlerinde görev yapacak olan özel güvenliklerin ateşli silah taşınması dahi, taşınılan kıymetli eşya ve/veya paranın sigortalı olduğu düşünüldüğünde sakıncalı bir durumdur oluşturmaktadır. Ateşli silahlar, insan hayatına son vermek ve/veya ciddi hasar vermek üzere üretilmiş araçlardır. Kısacası şiddet aracıdırlar. Kamu gücüne haiz olmayan bireylere bu ayrıcalığın tanınması, etkinin sonucunda tepkiyi oluşturarak, ateşli silahlara olan arzunun artmasına yol açması da muhtemeldir. İnsan hayatı, hiçbir kıymetli eşya veya para ile kıyaslanamayacak kadar değerlidir.
İlgili tasarı ile ilgili bir diğer sıkıntı ise “Özel Güvenlik” hizmeti alacak kurum ve kuruluşlardır. İşbu tasarısı ile Kıbrıs Türk toplumunun geçtiğimiz 20 yıl içerisinde gelişen ve de kanayan yarası olan Kamuda hizmet alımı ve/veya bir diğer adı ile Taşeronlaşmanın, yeni bir boyuta ulaşacağını da vurgulamak isteriz. Şöyle ki; yasa tasarısı içerisindeki “Kurum” tanımı ile “Cumhurbaşkanlığını, Cumhuriyet Meclisi Genel Sekreterliği Örgütünü, Başbakanlığı, Bakanlıklar ile bağlı Daireleri, bağımsız Daireleri ve Devlete bağlı kuruluşlar” tanımlanmakta ve işbu devlet kurumların özel şirketlerden “Özel Güvenlik” hizmeti alabilmesi öngörülmektedir. Dahası “Bir kurum veya kuruluş bünyesinde özel güvenlik biriminin kurulmuş olması, ihtiyaç duyulması halinde ayrıca güvenlik şirketlerinden de hizmet alınmasına engel değildir” düzenlemesi ile güvenlik kadrosu bulunan kamu kurumları, Özel Güvenlik şirketlerinden hizmet alımı yolu ile bypass edilerek, Taşeron sömürüsü meşrulaştırılmak istenmektedir. Özel sektörde İstisnai olarak Sendikalı olan çalışanlar haricindeki çalışanların, iş güvencelerinin pamuk ipliğine bağlı olduğu sistemimiz içerisinde, sömürünün doruk yaptığı taşeronlaşma sisteminin meşru hale getirilme çabası kabul edilebilir değildir.
İşbu tasarı, amaç unsuru bakımından da suçun önlenmesi bazında herhangi bir amaca hizmet ettiğinden söz etmek de mümkün değildir. Suçun önlenmesinin için gerekli unsurlar; eğitim, aile, makul ölçüde yaşamını idame edebilme yetisinin devletçe sağlanması, cezai kovuşturma yapabilme yeterliliği, güvenlik tedbirleri, cezaların caydırıcılığı ve suçluların rehabilitasyonu vs gibi birçok farklı parçadan oluşmaktadır. Güvenlik tedbirlerinin suçun önlenmesine olan etkisi oldukça az olmakla birlikte, bu misyonunu üstlenecek makam ise Polis Kuvvetleri olmalıdır.
Dayanışma olarak bu noktada, Meclis Hukuki Siyasi İşler ve Dışişleri Komitesi üyelerine ve Meclis’te temsiliyeti bulunan tüm siyasi partilere çağrımız; Özel Güvenlik Hizmetleri Yasa Tasarısının komiteden geri çekilmesi ve her halükarda,
- Bireylerin ateşli silah kullanımına olanak verilmemesi,
- Kişilerin müdahale yetkilerinin, Fasıl 155 madde 15 tahtında her bir bireyin sahip olduğu hali hazırda sahip olduğu “Özel Bir Kişi ve Mal Sahibi Tarafından Müzakeresiz Tutuklama” hakkı ile sınırlı olması,
- Kamusal alanlara, gösterilere, grevlere ve yürüyüşlere her ne şekilde olursa olsun müdahale edilmemesi ve/veya bireylere müdahale hakkı verilmemesi
- Kamuda taşeronlaşmayı meşrulaştıracak, Özel güvenlik hizmet alımı yöntemini öngören yapılar oluşturulmaması,
- Olası bir çözüm ve barış sonucu oluşturulacak Federal Kıbrıs’ta güvenlik tehdidi oluşturacak girişimlerde bulunulmamasıdır.