Dayanışma’dan yapılan açıklamada Kıbrıs sorunun hayati bir süreçten geçtiğine vurgu yapılarak, güvenlik ve garantiler meselesinde takınılan resmi tutumun gözden geçirilmesi çağrısında bulunuldu.
Açıklamada “güvenlik problemlerinin bir toplumun başka bir toplumu korkutmasıyla veya silahlı güçlerle de sağlanamayacağın
İşte açıklamanın tam metni:
Dayanışma: “Siyasi varoluş ve demokrasi bizim en büyük garantimizdir”
Kıbrıs sorununa ilişkin sürecin hayati bir noktaya geldiğini hep birlikte gözlemliyoruz. Gelinen aşamada ilgili taraflardan yapılan açıklamalar, garantörlük konusunun oldukça kritik bir mesele olacağı mesajını vermektedir.
Bu noktada Dayanışma olarak, diğer siyasi aktörlerin de iddia ettiği gibi, garantörlük meselesinin adada yaşayan insanların çıkarları çerçevesinde düşünülmesi gerektiğine inanıyoruz.
Gerek geçmişte yaşananlar gerekse Kıbrıs’ın her iki tarafında var olan resmî ideolojiler ve eğitim sistemleri nedeniyle Türkiye’nin garantörlüğünün Kıbrıslı Rum toplumunda tedirginlik yarattığını, Kıbrıslı Türk toplumunda ise güvenlik nedeniyle bir talep olduğunun farkındayız. Bununla birlikte, olası federal bir yapıya tehdit oluşturabilecek, resmi ideolojilerden beslenen aşırı milliyetçi ve faşist grupların adanın genelinde arttığının bilincindeyiz.
Ancak bunların yanı sıra güvenlik problemlerinin bir toplumun başka bir toplumu korkutmasıyla veya silahlı güçlerle de sağlanamayacağın
1. Kurulacak olan Federal devlette, bizim en güçlü garantimiz her şeyden önce siyasi eşitliktir. Herhangi bir çatışmayı veya şiddeti önlemenin en iyi yolu, bu sorunları ortaya çıkarabilecek olan koşulları siyasi olarak ortadan kaldırabilmektir
2. Güvenliğin bir diğer önemli kaynağı ise insan haklarına ve demokrasiye dayalı bir hukuk ve eğitim sisteminin uygulanabilmesid
3. Eğer bir güvenceden bahsedeceksek bu da ekoloji, çalışma hayatı, ekonomi, en temel haklar ve özgürlükler ile şekillenen yaşam süreçlerinin güvencesi olduğunu düşünüyoruz. Bundan dolayı, Federal bir devlette güvenceler meselesi konuşulacaksa toplumların en temel yaşam güvenceleri, sendikal örgütlenme özgürlükleri, doğanın sömürü karşısındaki güvencesi, kamusal varlıkların sermaye karşısındaki güvencesi ve ada üzerinde yaşayanların gerek ekonomik gerekse de siyasal olarak iradelerinin dışardan gelecek müdahalelere dair güvencesi olması gerekir.
İçerisinde bulunduğumuz bu hassas dönemde (ve sonrasında da), ısrarla anlatılması gereken güvenliğin siyasi eşitliğe, insan haklarına, emeğe, ekolojiye, toplumsal cinsiyet eşitliğine, kamusal bir dayanışma ekonomisine ve demokrasiye dayalı federal bir ülke ile oluşacağıdır. Böyle bir ülkeyi oluşturmak da Kıbrıs’ta yaşayan insanların elindedir. Bu nedenle de tüm siyasi aktörleri güvenlik ve garantileri bu minvalde değerlendirmeye ve siyaset geliştirmeye davet ediyoruz.