Kıbrıs’ta İngilizce yayın yapan ‘Cyprus Mail’ 1974’te gerçekleşen işgalin 48. yıldönümü dolıyısıyla “Görüşümüz: İşgalden 48 yıl sonra kalıcı taksimden bir adım uzaktayız” başlıklı bir değerlendirme yazısı yayınladı.
Aynen yayınlıyoruz:
Görüşümüz: İşgalden 48 yıl sonra kalıcı taksimden bir adım uzaktayız
48’inci yılı Çarşamba günü dolan, Türk işgalinin bir yıldönümünü daha, ülkelerini savunmak için hayatlarını verenleri onurlandırarak ve bir daha geri dönmemek üzere evlerinden koparılanların içinde bulundukları kötü durumu anarak kutladık.
İstilâcı birliklerin ikinci taarruzunun tamamlanmasından sonra 1974 Ağustos ortalarında çizilen taksim çizgisi bugüne dek değişmeden kaldı ve artık giderek kalıcı bir bölünme çizgisi gibi görünüyor. Zaman geçtikçe, bu sınır kaçınılmaz olarak Türkiye ile bir sınır haline gelecektir.
Kulağa sert gelebilir, ancak görünüşe göre Kıbrıslı Rumların ezici çoğunluğu, politikacıların içi boş söylemlerine rağmen, işgalin oldu bittisiyle (fair accompli) uzlaştı. Gerçek şu ki, politikacılarımız on yıllardır seçimleri ve eylemleriyle bu oldu bittiler ile uzlaşıyı geliştirdiler ve teşvik ettiler. Onu denetleyecek bir UNFICYP(Kıbrıs’taki Birleşmiş Milletler Barış Gücü – İngilizce: United Nations Peacekeeping Force in Cyprus; Kısaltma: UNFICYP) olduğu sürece statükodan memnunlar ve her zaman Türkiye’nin yayılmacılığını, uzlaşmazlığını, maksimalist taleplerini suçladıklarından, durumdan hiçbir sorumluluklarının olmadığını savunarak her zaman çok becerikli oldular.
Mevcut durumun tüm suçunu siyasi liderlerimize yüklemek de haksızlık olur, çünkü hareketsizlikleri ve esneksizlikleri nedeniyle nüfusun büyük bir bölümünün desteğine sahipler.
2004’te nüfusun yüzde 76’sı Annan planına karşı oy kullandı ve o zamanki cumhurbaşkanı ve tüm devlet mekanizması ‘hayır’ oyu için kampanya yürütse de, bu çözümün kesin olarak reddiydi.
2017 yılında, Başkan Anastasiades her kesime göre iki tarafın bir anlaşmaya çok yakın olduğu bir anda Crans-Montana’daki konferanstan çekildi ve buna rağmen birkaç ay sonra ikinci bir dönem için tekrar seçildi.
Çözüm için güçlü bir halk desteği olsaydı, siyasi liderler bu şekilde davranamazlardı. Yeniden birleşme ve köylerimize geri dönme arzusu, kimsenin peşinden koşmaya özellikle ilgi duymadığı, içi boş bir retorikten ötesi değildi. Her zaman bir çözüm istemeyen birçok Kıbrıslı Rum olmuştur, bazıları devam eden bölünmeden finansal olarak yararlandıkları için, bazıları ise Kıbrıslı Türklerle iktidarı paylaşarak kamu çalışanı olarak ayrıcalıklarını riske atmak istemedikleri için.
İşgalden kırk sekiz yıl sonra, politikacılarımızın her zaman Türkiye’nin nihai hedefi olduğunu söylediği taksimden sadece bir adım uzaktayız.
Türkiye’nin uzun vadeli planını engellemekte olağanüstü bir şekilde başarısız olmakla kalmadılar, kamuoyunda bunu söyleme dürüstlüğüne sahip olmasalar da, şimdi bununla uzlaştılar.
Çeviri: Mustafa Billur