ABD’de dört yetişkinden biri engellidir. Küresel olarak, 1 milyardan fazla engelli birey var. KKTC’de net bir istatistik olmadığı için varsayılan engelli sayısı ‘5 bin 600 civarı’ olarak ifade edilir. (https://www.kibrispostasi.com/c35-KIBRIS_HABERLERI/n275515-kibrit-kac-engelli-var-net-olarak-soylemiyoruz)
Engelli çocuklar ve yetişkinler bir afet sırasında planlama, erişilebilirlik ve konaklama eksikliği nedeniyle 2-4 kat daha fazla yaralanma veya ölme riskine sahiptirler. COVID-19 virüsünün daha çok yaşlı ve kronik hastaları etkilediğini ve bu sebepten dolayı engelli bireylerin daha büyük bir risk altında olduğu düşünülür ancak bu tıbbi olarak doğru olmasa da – çünkü her engelli bireyin kronik medikal bir hastalığı yoktur – toplumun oluşturduğu bariyerlerden ötürü bu doğru olabilir.
Örneğin verilen bilgi ve talimatların erişilebilir ve tüm kitleler için her zaman eşit derecede etkili olmasına önem verilmelidir. Bu, televizyondaki tüm duyuruların alt yazıya sahip olmasını ve nitelikli işaret dili tercümanları tarafından ifade edilmesini içerir. Web siteleri ve diğer dijital ve elektronik platformlar engelli kişiler için erişebilir bir hale getirilmelidir örneğin ‘screen reading’ applikasyonu kullanılabilecek bir şekilde format edilmelidir; kısa ve öz cümleler kullanılmalıdır; renk seçimine dikkat edilmelidir.
Braille okuyucuları gibi yardımcı teknolojiler aracılığıyla sağlanacak bilgiler içermelidir. Türkçe yeterliliği sınırlı olan kişiler için birden fazla dilde bilgi sağlanmalıdır. Buna ek olarak karantina altına girmesi gereken veya kendini korumak için tecrit(izole) yöntemini tercih eden günlük ihtiyaçları için yardıma ihtiyaç duyan engelli bir bireyin bu süreç boyunca ihtiyaçlarının kimin ve nasıl karşılanacağına karar verilmelidir.
Bu bilgiler erişebilir olmadıkça ve önerilen adımlar her bireyin durumunu göz önüne almadıkça engelli bireyler için çevresel faktörler artmakta ve medikal bir sebep olmamasına rağmen COVID-19 riskinden etkilenme olasıklıkları artmaktadır.
Peki biz neden hala erişebilir, her bireyi düşünen ve dahil eden bir toplum değiliz? Ve bu sadece KKTC ile sınırlı değil; bu hala küresel olarak çözemediğimiz bir durum. Bunun için teorilere başvurup, engelliliğe bakış açımızı açıklamaya çalışabiliriz.
Tıbbi/medikal model, engelliliği doğrudan bireyin yaşam kalitesini azaltabilecek hastalık,travma veya diğer sağlık durumlarından kaynaklanan bir sorun olarak görür. Bu modelde engelliliğin yönetimi, tedavi ve/veya davranış değişikliğine yöneliktir. Yani medikal model engelliliği bir sorun olarak görür ve bunu çözümlemeye çalışır.
Rehabilitasyon modeli, tıbbi modelden ilham alır ve ek olarak yeterli çaba ve yardım (ameliyat, davranış terapileri, ilaç, tedavi vs) göstererek engelliliğin üstesinden gelinebileceği inancına dayanır.
Bu iki model engelli bireyler ve engelli savunucuları/avukatları grupları tarafından şiddetle rededilir çünkü bu model bir engelle yaşayan kişilerin hayat içerisinde karşılarına çıkan tüm sorunları ele almaz. Bunun dışında sağlık profesyonellerinin engelli bireyler için karar verme konusunda en nitelikli kişier olduklarını savunup engelli bireylerin kendi yaşamları ile ilgili fikir sahibi olmak haklarını ellerinden alır.
Ve engelliliği çözülecek bir sorun olarak ifade ederek; toplumu engelli bireylere erişilebilir veya kapsamlı oluşturmak yerine, engelli bireyleri ‘tedavi’ etme yolunda planlar oluşturur. Bu model aynı zamanda, engelli insanları acımaya layık durumun kurbanları olarak gören ‘sadaka trajedi’ modeliyle doğrudan ilgilidir.
Birçok toplumda engellilik bu 3 modelin bakış açısından değerlendirilir ve engelliler tedavi edilmeye teşvik edilir; edilemezse eğer de acınıp sadaka yoluyla destek verilmesi gereken bir durumun kurbanı olarak görülür. KKTC’deki birçok engelli rehabilitasyon merkezi ve/veya eğitim merkezleri de maalesef açıkça olmasa da bu modeli teşvik ederek bireylere fonksiyonel ve/veya bağımsız bir hayat sunmak ve bu yönde yapılacak aktiviteleri ve kişileri temsil etmek yerine; geçici çözümler yaratan ve engelli bireylerin vakit geçirebilecekleri yerler olarak kendilerini düzenlemişlerdir.
Buna kermesler ve para-toplama organizasyonları da dahildir. Çünkü tüm kermes ve yardım kampanyalarına rağmen engelli gençlere iş ortamı hazırlayan, fiziksel engelli bireylerin topluma katılımını artırmak için yol düzenlemesi yapan, engelli öğrencilere ücretsiz ek-eğitim sağlayan bir hizmet henüz oluşturulmamıştır. ‘Amaaan be, yazııık’ düşünce kalıbı da tekrar tekrar ifade edilmektedir.
Sosyal model birçok yönden tıbbi modele bir tepkidir. Engellilerin ve bireysel sorunların tedavisinde tıbbi model genellikle daha geniş sosyal ve çevresel güçlerin etkisine bakmamaktadır. Sosyal model engelliliği bireyin bir niteliği olarak değil, birçoğu sistemik engelleri, olumsuz tutumları ve toplum tarafından kasıtlı veya kasıtlı olarak dışlamayı içeren karmaşık bir durum koleksiyonu olarak görür. Sosyal engellilik modeli, fiziksel, duyusal, entelektüel ve psikolojik farklılıkların bireysel ve işlevsel sınırlamalara neden olabilse de, bu sınırlamaların engelliliğe yol açması gerekmediğini kabul eder.
Sosyal modelin çevrenin etkisine odaklanmasının en güçlü yanlarından biri, engellilerin sadece bireyin vücudu ile sınırlı olmadığını ve engelli bireylerin yaşamlarını daha işlevsel hale getirmek için çevreyi değiştirerek iyileştirilebildiğini göstermesidir. İşlevsel çözüm modeli bazı yönlerden sosyal modelin bir sonucudur. Engellilik vaadine yönelik işlevsel çözümlere olan inancına göre, bu model, özellikle engelli bireyler için fonksiyonel zorlukları ortadan kaldırmak veya azaltmak için teknolojik ve metodolojik yollarla, daha pragmatik bir şekilde çevreye odaklanmaktadır.
Örneğin yukardaki KKTC’de örneğinden gidecek olursak; engelli bireyler için Lefkoşa’da farkındalık maratonu yapıldığını varsayalım ve bunun sonucunda belirli bir miktar paranın toplandığını göz önüne alalım. Medikal model savunucuları bu parayı rehabilitasyon merkezleri kurarak kişileri toplumdan ayrı, izole, işlevsellikten uzak bir ortama yerleştirmenin toplumun bir sorununu çözdüğünü düşünerek yararlı bulur.
Veya bu parayı kullanarak yepyeni tekerlekli sandalyeler dağıtır, ancak kaldırımların, dükkanların, yolların, otobüs ve arabaların bu tekerlekli sandalyeleri kullanmak için uygun olup olmadığını önemsemez. Sosyal model ise bu parayı yol ve kaldırımları düzenleyerek harcar; otobüslere tekerlekli sandalyelere uygun kapılar düzenler; otizm öğrenciler için duyusal ve çevresel faktörlerin minimize edildiği sinema seansları oluşturur; tüm öğretmenlere engellilik adına eğitim vererek hem engelli öğrencilerin eğitim kalitesini artırır, gelecekte iş bulma olanağı sunar hem de toplum içerisinde farkındalık artırarak erken teşhis yolunda katkı koyar.
Bu konuda Lefkoşa Belediyesi ve Engellenmeyen Lefkoşa Birimi ve Engelsiz Haber bültenleri harika insiyatiflerdir. Devlet ve yasa organları, engelli kişilere yaklaşımlarını geliştirirken planlarında engelli topluluğundan liderlere danışmalıdırlar. KKTC’de bu henüz sadece fiziksel engelli birey ve gruplarla yapılan dayanışmalarla sınırlıdır. Bu alandaki her adım akıl sağlığı, yaşlanma, duyusal ve iletişim engelleri, kimyasal ve çevresel duyarlılıklar, otizm, entelektüel, gelişimsel ve bilişsel engeller ve kronik sağlık durumları ile ilgili gerçek yaşam deneyimi olan uzman ve bireyleri dahil etmelidir.
Teorik engellilik modelleri tamamen akademik bir öneri gibi görünse de, sağladıkları referans çerçevesi birçok yönden kamuoyunu yöneten ve şekillendiren sosyal ve kurumsal güçlerin yanı sıra bilgi tasarımı ve politika geliştirmenin bir uzantısıdır. Örneğin, sosyal engellilik modelinin 1964 İnsan Hakları Yasası’nın kabul edilmesinden sonra 1960’larda ortaya çıkması tesadüf değildir.
Toplum olarak medikal/rehabilitasyon veya sadaka trajedi modelinden uzaklaşıp sosyal engellilik modeline yönelerek, çevresel bariyerleri aşıp toplumun her bireyi için fonksiyonel çözümler oluşturabiliriz.
Referanslar:
Barnes, C., Mercer, G. & Shakespeare, T., 2010, ‘The social model of disability’, in A. Giddens & P. Sutton (eds.), Sociology: Introductory readings, 3rd edn., pp. 161–166, Polity Press, Cambridge.
Berghs M, Atkin K, Graham H, et al. Implications for public health research of models and theories of disability: a scoping study and evidence synthesis. Southampton (UK): NIHR Journals Library; 2016 Jul. (Public Health Research, No. 4.8.) Chapter 3, Scoping models and theories of disability. Available from: https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK378951/
Degener, T., 2017, ‘A new human rights model of disability’, in V. Della Fina, R. Cera & G. Palmisano (eds.), The United Nations convention on the rights of persons with disabilities: A commentary, pp. 41–60, Springer, Cham, Switzerland.
Retief, M. & Letšosa, R., 2018, ‘Models of disability: A brief overview’, HTS Teologiese Studies/ Theological Studies 74(1), a4738. Available from: https://doi.org/ 10.4102/hts.v74i1.4738
Rimmerman, A., 2013, Social inclusion of people with disabilities, Cambridge University Press, Cambridge.