Yenidüzen Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Cenk Mutluyakalı, GazeddaKıbrıs’ın geçtiğimiz günlerde yayımladığı “Medya – Patron çelişkileri gölgesinde basın özgürlüğü” başlıklı yazıya yanıt verdi.
Gazetemiz ilkeleri gereği, yayınlanan içerik kaynaklı cevap ve tekzip hakkına saygı duyulduğundan, Mutluyakalı’nın cevabını tek kelimesine dokunmadan yayınlıyoruz.
***
Gazedda Kıbrıs sayfanızda imzasız olarak yayınlanan “Medya – Patron çelişkileri gölgesinde basın özgürlüğü” başlıklı yazıya yanıt hakkımı kullanarak, düşüncelerimi paylaşmak ihtiyacı hissettim.
Öncelikle basın özgürlüğündeki en önemli koşullardan birinin “açıklık ve şeffaflık” olduğuna inanıyorum.
Bu nedenle de “imzasız” yorumların, hem “gizlenme ihtiyacı” kaynaklı bir basın özgürlüğü sorunu, hem de soğuk savaş dönemlerine ait eskimiş bir gelenek olduğunu düşünüyorum.
Umarım, böylesi yazıları, fikir sahibinin açık imzasıyla okuma imkânına kavuşuruz.
Çok dikkatimi çekiyor. Son dönemlerde eleştirilere yönelik bir “rövanş arayışı” devreye girmiştir.
Eleştirinin kaynağını tartışmaktan çok bir “alt etme kültürü” üzerinden ilerliyoruz.
Örneğin sayın Mustafa Akıncı’yı eleştirdiğiniz zaman belirli çevreler, bunun rövanşında “karşı eleştiri” ihtiyacı hissediyor. Bu karşı eleştiri de çoğunlukla sayın Tufan Erhürman ve Cumhuriyetçi Türk Partisi özelinde yoğunlaşıyor.
Sanırım bu hassasiyet Cumhurbaşkanlığı seçimleriyle ilgilidir.
Gelelim köşe yazımdan ve iki yemekten yola çıkılarak ortaya konulan iddialara:
Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı ile KIBRIS gazetesi sahibi sayın Asil Nadir’in birlikte yemek yemesinde basın özgürlüğü kadar ikincil önemli sorun daha vardır: Açıklık ve şeffaflık.
Türkiye Başkan Yardımcısı Fuat Oktay’la görüşme örneğinde olduğu gibi meselenin odağı toplumu temsil eden kişilerin bu görüşmeleri “örtülü” yapmasıdır.
Bir diğer merağım bu buluşma “Cumhurbaşkanı Akıncı” sıfatıyla mı gerçekleşmiştir, yoksa “2020 Cumhurbaşkanı Adayı Mustafa Akıncı” sıfatıyla mı?
Eğer ‘Cumhurbaşkanı’ sıfatı ile yapılmışsa, tüm medya sahiplerine yönelik böylesi bir süreç mi başlamıştır? Yoksa bu yönde bir “ayrıcalık” mı yapılmıştır?
Bir başka sorun daha vardır.
Örneğin Geçtikale Havalimanı meselesi de bu yemeğin konusu olmuş mudur? Ya da “köşe yazarları ile yapılan toplantı” bu yemekte konuşulmuş, bir gazetenin iç işleyişine Cumhurbaşkanlığı seviyesinde girilmiş midir?
Sayın Mustafa Akıncı’nın “Cumhurbaşkanı” olduğunu anımsatmakta yarar vardır.
Gelelim YENİDÜZEN’in yemeğine:
Cumhurbaşkanı’nın yemeğiyle, YENİDÜZEN’in yemeğini yan yana getirmek, herhalde, YENİDÜZEN’in toplumsal öneminden mütevellittir.
Ayrıca üzgünüm.
Basın özgürlüğü ve demokrasi mücadelesi anlamında ilgili gazete ile YENİDÜZEN’i yan yana getirmek, eşitlemeye çalışmak; tarihe ve ödenen onca bedele saygısızlıktır.
Onca yazara, yazıya, fikre, düşünceye, emeğe, ütopyaya, ideale, kavgaya haksızlıktır.
YENİDÜZEN’in kuruluş yemeğine dönecek olursak; bu yemekte Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı sayın Tufan Erhürman’ın konukluğu, bizatihi YENİDÜZEN’in sayfalarında yayınlanmıştır.
Gizli değildir.
Hani bir önemi varsa açık ve şeffaftır.
Bir “sır” daha vermek isterim, YENİDÜZEN’in masasında benimle sayın Erhürman’ın yer aldığı bu görüşmeye 64 kişi tanıklık etmiştir (!)
YENİDÜZEN’in aile yemeğinde, Cumhuriyetçi Türk Partisi Genel Başkanı ya da Genel Sekreteri elbette olacaktır, çünkü, parti, YENİDÜZEN’in kurucusudur.
Kuruluş yıldönümüne, bir gazetenin kurucusu olan partinin genel başkanını davet etmek saygıdır, vefadır, nezakettir.
YENİDÜZEN’i yönetenler, gazetecilerdir.
O yemekte, sayın Tufan Erhürman’ın yaptığı konuşmada anlatılan tam da budur.
“YENİDÜZEN’in gazetecilerin özerk yönetiminde ilerlemesi bizler için gururdur.”
Basın özgürlüğünde belirleyici olan kimin, kiminle hangi masada oturduğu kadar, orada hangi amaçla bulunduğu, hangi pazarlıkları yaptığı ve ne görüştüğüdür.
Üzgünüm ama YENİDÜZEN’in bir patronu yoktur.
Ya da cümleyi daha doğru bir yerden kurmak istiyorum.
Gururluyuz ki, YENİDÜZEN’in bir patronu yoktur.
Bunun tarifi çok yalındır.
YENİDÜZEN’in içerik, idari ya da yönetsel tüm karar alma süreçlerinde yalnızca gazeteciler vardır.
Bence bunun hazzını paylaşmak, bu yapıyı ileriye taşımak, böylesi özgürlük alanlarını geliştirmek ve korumak yurtsever, barışçı, federatif, özgürlükçü ve eşitlikçi herkes için çok daha yararlı olacaktır.
Elbette YENİDÜZEN’in bir geleneği, kitlesi, yolculuğu vardır.
Ayıca tüm bu paylaştıklarım, YENİDÜZEN’in hiçbir “mahalle baskısı” yaşamadığı iddiasını da içermez.
Ülkedeki hâkim demokrasi, özgürlük ve adalet anlayışından payımıza düşeni almamak, tüm zırhlarımıza ya da ideallerimize rağmen neredeyse imkânsızdır.
Sanırım o nedenle GazeddaKıbrıs’taki kimi yazılar da imzasıdır!
Ama ortada iddia ettiğiniz anlamda bir “patron” yoktur.
Tam aksine özerk ve özgürlükçü bir üretim çabası vardır.
Yine de asıl meselimizi gözden kaçırmayalım:
“Açıklık ve şeffaflık.”
İlgili medya patronu Cumhurbaşkanı sayın Mustafa Akıncı’yla değil de örneğin TC Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la böylesi bir görüşme yapsaydı, tepkimiz ne olurdu?
Üstelik halen yanıtsız pek çok soru vardır: O yemeğe vesile nedir, gündem ne olmuştur, neler konuşulmuştur, toplumu bunları bilme hakkı var mıdır?
Evet, basın özgürlüğünün sınırları hassas ve kırılgandır ancak bunun en önemli belirleyicisi şeffaflık ve açıklıktır.
GazeddaKıbrıs’ın dost yazarlarına bu kolektif çalışmalarında açıklık, şeffaflık ve başarılar dilerim.
Sevgilerimle.
Cenk Mutluyakalı
YENİDÜZEN
Genel Yayın Yönetmeni