Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Zeki Çeler, dün BRT’de katıldığı televizyon programında geçtiğimiz gün yaşanan iş cinayetiyle ilgili konuştu, daha doğrusu yakındı.
Çeler bu ülkedeki bir gerçekliği ifade etmesi anlamında samimi ifadelerde bulundu.
Ne dedi?
Daha önce iş kazası ve ölüm yaşanmış inşaatla ilgili olarak polise Bakanlık olarak şikayette bulunduklarını fakat polisin şikayetleri değerlendirmediğini söyledi.
Bunun yanında bir Bakan olarak yine “Birileri birilerini kayırıyor. Bu ülkede bu koşullarda yaşamaktan utanıyorum” ifadelerinde bulundu.
Zeki Çeler’in Çalışma ve Güvenlik Bakanı olarak ifadeleri bunlar.
*
Şimdi de biraz ‘fransız’ olduğumuz fakat aynı zamanda benzer de olan bir örneğe bakalım. Fransa’nın Çevre Bakanı’na!
Geçtiğimiz günlerde Fransa Çevre Bakanı Nicolas Hulot istifa etti.
Gerekçesi neredeyse Çeler’in gerekçeleriyle aynı bağlamda.
İstifa ederken ne diyor Hulot, “küresel ısınma ve çevreyle ilgili tehditlerle mücadele konusunda hayal kırıklığı yaşadım!”
Kendisini yalnız hissettiğini söylüyor.
Yakınmıyor fakat küresel ısınmaya karşı faaliyetlerin önüne geçen “ülkedeki lobi gruplarının varlığının farkına vardığını” da ifade ediyor. Aynı Çeler’in ‘ülkedeki suç duyurularını değerlendirmeyen, bazı kesimleri koruyan polis veya odakların” farkına vardığı gibi.
Fakat Çeler ile Hulot arasında büyük bir fark var.
Yaşama, statüye ve mücedeleye yaklaşım anlamında…
Çeler sadece ağlamaya varan bir yakınma içerisinde polisi halka şikayet ediyor. Fakat kendi başarısızlığının ve çaresizliğinin farkına varmak istemiyor, sıkı sıkı tuttuğu statüden vazgeçmek istemiyor.
Peki Hulot ne yapıyor, “Hayatımın en zorlu kararını alıyorum ve hükümetten ayrılıyorum” diyerek istifa ediyor. Ne büyük bir erdem! Ve dahasını söylüyor, istifasını bir eyleme döndürerek ve halka şikayet etmiyor, halkı eyleme davet ediyor: “İstifamın bir uyarı ve seferberlik çağrısı olarak değerlendirilmesini umuyorum”
Şimdi sormak lazım, Zeki Çeler neden istifa etmiyor!