Çok merak ettiğim bir şeyi hala çözemediğimi itiraf etmeliyim…
Alpay niçin öldürüldü?
Asıl sebep, o akşam Çağlayan’da çıkan tartışma ve bu tartışmada Alpay’ın Fikret Kürşat ile Nevzat Uzunoğlu’nu vurarak yaralaması olamazdı.
Rivayet çok dedim ya, bununla ilgili de çok şeyler anlatılır…
Şu sebepten bu sebepten derler, hatta Dr. Küçük ile Denktaş arasındaki kavgaları bile buna bağlayanlar var.
Ancak hiçbiri benim için inandırıcı değil…
Bana öyle gelir ki, tüm bunlar asıl gerçeği gizlemek için ortaya atılır…
En mantıklı olarak Nevzat Uzunoğlu’nun söylediklerini buldum…
Sanırım Fikret Kürşat bu konuda hiç konuşmadı… Nevzat Bey de resmi olarak konuşmadı, ama bir sohbette bir arkadaşımıza söyledikleri sanırım gerçeği aydınlatmaya yarar…
***
![](https://gazeddakibris.com/wp-content/uploads/2025/02/image-32-1024x609.webp)
Sevgili dostum Şener İzmen’den öğreniyoruz bunu da işte…
Nevzat Uzunoğlu ile bir sohbeti olmuş bir gün çalıştığı dairede…
Sohbet dönüp dolaşıp Çağlayan’daki olaya gelmiş…
Çekinerek sormuş Uzunoğlu’na…
Uzunoğlu sanki bu anı bekler gibi çok rahat bir şekilde anlatmaya başlamış:
-Bu bir komploydu. Alpay’ın hiçbir suçu yoktu. Onu tahrik edip cezalandırmak için eşine laf attık. O da silahını çekip beni ve Fikret’i ayağımızdan vurdu. İstese öldürebilirdi, çok keskin nişancıydı.
-Neden bu komploya gerek duydunuz, diye sormuş Şener İzmen…
Şöyle demiş Uzunoğlu:
-Alpay artık kendi başına hareket etmeye başlamıştı. Teşkilattan kopmuştu. Onu cezalandırmak istemiştik, ama işlerin bu noktaya geleceğini hesaba katmamıştık.
Bunları anlatırken gözleri dolmuş Uzunoğlu’nun.
Şu sözler dökülmüş ağzından:
-Çok kötü şeyler yaptık. Dikkatli bak göreceksin… Bu işlere bulaşan kim varsa, çocuğunu kaybetti. Benim çocuğum da Londra’da şofben zehirlenmesinden hayatını kaybetti…
***
Nevzat Uzunoğlu çok bakımlı, ağırbaşlı, sakin görünüşü olan bir adamdı.
Herhangi bir cinayet olayına karıştığını hiç duymadım.
Aslında Topal Mahmut olarak bilinen Mahmut Hüdaverdi’nin kardeşi Esat Hüdaverdi de öyleydi…
Çok şıktı…
Yelekli, takım elbiseli ve dalgalı saçları hep düzgün taranmış olarak Abdi Çavuş Sokağı’ndan geçer giderdi…
Geçişini hatırlarım…
Ağır ağır yürürdü…
TMT’nin vurucu timinde olduğunu öğrenince çok şaşırmıştım…
Bu kadar efendi bir adam nasıl adam öldürebilirdi?
Esat Hüdaverdi Avustralya’ya göçtü sonradan.
Ve hep orada yaşadı, orada öldü…
Anlatılanlara göre, bir gün Kıbrıs’a tatile geldiğinde ziyaretine gitmiş Denktaş’ın…
Bir eli paltosunun arasında göğsündeymiş Denktaş’ın odasına girdiğinde. Esat’ın sevdiği bir hareketti bu…
Ancak Denktaş onun bu halini görür görmez yerinden sıçramış…
Onu vurur diye mi korktu?
***
Nevzat Uzunoğlu’nun söylediklerine katılırım…
Alpay artık TMT kurmaylarını dinlemez olmuştu…
Ele avuca sığmazdı…
Arzu edilmeyen sırları da ele verebilir, orda burda anlatabilirdi…
Teşkilatın tam göbeğinde olduğu için herşeyi bilirdi…
Anlaşılan kendisine yaptırılan işlerden de pişmanlık duyuyordu…
Eşi Huriye Hanım’la sohbetlerimizde “Geceleri kabuslar içinde uyanıyor” demişti son zamanlarında…
Ele avuca sığmaz olduğunu şundan da anlıyoruz…
Bir gece Saray Otel’deki bir tartışmada Kemal Şemi’yi kulağından tutup dışarıya attığını pek çok kişiden dinledim…
Kendini o günlerde Atatürk sanan Kemal Şemi bu hakareti hazmedemezdi…
Alpay’a diş biliyordu…
Alpay ise ondan ve onun gibilerden nefret etmeye başlamıştı…
***
O gece Çağlayan’da olmayan Kenan Coygun’un ne alıp veremediği vardı Alpay ile?..
Alpay’ı ortadan kaldırmayı aklına koymuş gibi görünüyor bu olayda…
Dolduruşa mı getirilmişti?
Bu komplo onun komplosu muydu, yoksa sadece kullanılmış mıydı?
Kenan Coygun’u bir kere gördüm yalnız…
Öğretmenler Sendikası’na gelmişti emekli olduğu yıllarda…
Arif Hoca ve arkadaşları ile sohbet ediyordu.
80’li yıllardı…
O sohbete ben de katıldım…
Ama Alpay olayı hiç açılmadı…
Kenan Coygun Denktaş’ın Yorgacis’in casusu olduğuna inanan birisiydi…
Denktaş’ı sevmiyordu…
Alpay’ı öldürdüğü için hiç pişmanlık duydu mu?
Bilmiyorum…
***
![](https://gazeddakibris.com/wp-content/uploads/2025/02/image-33-702x1024.webp)
Bu sayfada gördüğünüz resimler, bir teki dışında ilk kez 1998 yılının Kasım ayında Avrupa gazetesinde yayınlandı…
Bunların dışındaki komando resmi sonradan geçti elime…
Biz otuz yıldır bu olayı aydınlatmaya çalışıyoruz…
Aydınlatabildiğimizi sanmıyorum hala…
Karanlık…
Çok karanlık!
![](https://gazeddakibris.com/wp-content/uploads/2025/02/image-34-png.webp)
Bu yazı ilk kez 10 Şubat 2025 tarihinde Şener LEVENT’in Avrupa Gazetesi’ndeki köşesinde yayınlandı