Meclis Genel kurulundan jet hızıyla geçirilen yabancıların taşınmaz mal edinme hakkını düzenleyen yasa, vitrine sınırlandırmayı koyuyor fakat aslında inşaat sermayesinin talan politikasını sürmesi için alan açıyor. Yasanın neresini tutsanız orası dökülüyor.
1- Eskiden kiralıyorlardı, şimdi satılığa çıkardılar: Eski yasada şirketlere yatırım amacıyla büyük taşınmaz mallar, geniş araziler satılması değil uzun vadeli kiralama söz konusuydu. Yapılan değişiklik yasası, her şeyden önce bu temel yaklaşımı terse çevirdi. Yabancı şirketlerin yatırım amacıyla (uzun vadeli kiralama yapmasını geri planda bırakarak) 80 dönüme kadar arazi satın alabilmesini düzenledi.
2- Yabancılar arasında ayrımcılık: TC yurttaşlarına (kktc’yi tanıyan ve aynı hakkı kktc yurttaşlarına veren devletlerin yurttaşlarına), diğer yabancılardan farklı muamele yapılacak. Örneğin yabancılar 1 apartman dairesi alabilirken TC’li yabancılar 3 daire alabilecek. Yasa konut projelerinin en az %20sinin yerlilere satılması gerektiğini belirtiyor. Burada da TC yurttaşları yerli kategorisinde sayılacak.
3- Göstermelik, işlevsiz maddeler: Yasaya ilçelerin yüz ölçümünün %7sinden ve kktc’nin yüz ölçümünün %3ünden fazlası yabancılara satılamaz kuralı kondu. Bir sınır konması olumlu gibi görünse de, bu oran, sosyal yapı bakımından ve toprakları sınırlı bir ada yarısı için çok yetersizdir. Ayrıca oranın, toplam yüz ölçümüne göre değil imara açık ve imar planı ve emirnamesi olan yerlerin yüz ölçümüne göre konması daha bilimsel ve rasyonel olurdu. Ama en önemlisi bu oran nasıl hesaplanacak ve tapuda kimin mal almaya hakkı olup kimin olmadığı nasıl belirlenecek, orası belirsiz bırakıldı. Demografik verilerin olmadığı yerde bu oranlara hali hazırda ulaşılmış olup olmadığı ise başka bir muamma.
4- Hukuk dışı güvenlik soruşturması: Yasaya yabancı bir şirketin mal almak istemesi halinde hissedar, yönetici ve direktörlerine güvenlik araştırması gerekliliği kondu. Fakat uygulamada bu güvenlik soruşturması mahkeme kararı ile kesinleşmiş suçların değil, TC askerinin yaptığı ve kktc kurumlarını karışmadığı, tamamen keyfe keder, yazılı olmayan bir araştırmadır. Böylesi bir güvenlik soruşturmasının hukuk devleti olduğunu iddia eden bir yapının yaptığı yasaya bu kadar rahat ve pervasızca yazılamaması gerekir.
5- Konut projelerinin 80%’i yabancılara: Yurttaşlarının barınma hakkı için sosyal konut yapmayı bir kenara bırakan devlet, bu yasayla konut projelerinin en fazla %80inin yabancılara satılabilmesini düzenliyor. Bu oranın çok yüksek olduğunu anlamak için alim olunmasına gerek yok.
6- Yap/Satçılara kıyak: Yasada yapılan değişiklikte yabancıların konut yapıp satması (yap-sat) yatırım tanımına konmadı ve yabancıların yapabileceği yatırımlardan hariç bırakıldı. Ancak yasada Bakanlar Kurulundan izin alınarak yapılabileceği de yazıyor. Bilerek iki madde arasında uyumsuzluk yaratılarak yabancı sermayenin de inşaat talanına ortak olması için alan açılıyor. Hatta bu yasa geçmeden mal almış olan yabancı şirketlerin, bakanlar kuruludan dahi izin almadan konut yapıp satabileceği belirtiliyor.
7- Yasadışı alımları aklama maddesi: Geçici madde ile, geçmişte yasaya uymadan; yasanın yabancılara verdiği mal alma hakkının üzerinde mal alanlar, tapuya kayıt veya bakanlığa bildirim yaptırarak (6 ay +24 aylık süre içinde) geçmişte yasaya aykırı durumunda mallarını yasal hale getirebilecekler. Hem de satıcı, bu işlem sırasında ödemesi gereken harcın yarısını ödeyecek!
8- Göstermelik kısıtlama: Yasada yapılan değişiklikle bir yabancının kendine bir ev almasına ilişkin sınırlamalar biraz daraltıldı. Yabancıların almak istedikleri evin içinde bulunabileceği arazi 5 dönümden 2,5 dönüme indirildi.
Barınmanın temel bir insan hakkı olarak değerlendirilmediği, konut yapımının vatandaşların barınma hakkı için değil inşaat sermayesinin kârlarını artırılması üzerine kurgulandığını defalarca dile getirmiştik. Devletin sosyal konut yapma görevini bir kenara bırakması, barınma hakkının metalaştırılması, Annan Planı döneminden beri sürmekte olan ve sürekli artan dış talep ile birlikte konut fiyatlarının artması sonucu ev sahibi olamayan, yüksek kiralarla boğuşan emekçilerin barınma sorununu çözmeyi değil inşaat sermayesinin kârlarını korumayı görev edinmiş gelmiş geçmiş hükümetler, yabancılara konut satışını artırmayı kendilerine görev bilmişti. Sürekli artan dış talep hem konut fiyatlarının yükselmesinde, hem tarımsal arazilerin betona boğulmasında, çarpık yapılaşma ile sosyal ve ekonomik sorunların yanında dağların daha fazla inşaat malzemesi için oyulmasına ve ekolojik sorunlara yol açmıştı. Bugün güya yabancılara taşınmaz mal satışını sınırlama bahanesiyle geçirilen yasa aynı politikaların katmerlenerek artacağını göstermektedir.
Yapılan değişiklikler emekçi halkımızın barınma sorunlarını çözmekten ziyade, inşaat sermayesinin ve büyük emlak şirketlerinin kârlarını artırmayı hedeflemektedir. İnşaat sektörünün spekülasyon yapmasına ve fiyatları şişirmesine olanak tanıyacak, böylece ev sahibi olma hayali kuran emekçilerin umutlarını tamamen söndürecek, her gün artan kiraların daha da yukarıya çıkmasına sebep olacaktır. Yabancı şirketlere 80 dönüme kadar mal satışına imkan verilmesi demek; sermayenin sınırsızca toprak edinmesi anlamına gelir. Bu amansız bir talan siyasetidir. İnsanlarımızın sosyo-ekonomik ihtiyaçlarının karşılanmasını, çevre ve kültürün korunmasını değil, sadece ve sadece kendi zenginliğini artırmanın peşine düşen uygulamaların artması demektir.
Yasada yabancıların arasında ayrıma gidilmesi ve TC yurttaşlarına ayrı haklar verilmesi ise bambaşka bir anomalidir. Yasada kktc’yi tanıyan ve aynı hakkı kktc yurttaşlarına veren devletlerin yurttaşlarına denilerek TC yurttaşları kastedilmektedir. Halbuki bugüne kadar ne TBMM’den, ne TC Bakanlar Kurulu’ndan, ne TC Cumhurbaşkanlığı’ndan, ne de TC Dış işleri Bakanlığı’ndan kktc’yi tanıdığına dair bir karar çıkmamıştır. Böyle bir kadar çıksaydı dahi yabancılar arasında ayrıma gidilmesi yanlış olurdu.
Yasada yapılan değişiklikler Kıbrıs’ın kuzeyinde yaşayan ve kira derdinden kurtulmak için başını sokacak bir yer almaya çalışan yabancı emekçilerin – ister TC’li, isterse başka ülke yurttaşları olsun- barınma sorununu çözmeye değil sermayedarların dış talep ihtiyacını karşılamaya yöneliktir. Yasanın değişmesiyle birlikte Kıbrıs’ın kuzeyinin yabancı ülkelerdeki emlak piyasasının vitrininde en başa yerleşmesi, adete açık artırmaya çıkması bunun en bariz göstergesidir. O sebeple yabancı düşmanlığı sapılmaması ve emekçilerin birbirlerine kırdırılmaması için sorunun kaynağında sermayenin doymak bilmez kâr hırsının yattığı bir kez daha vurguluyoruz.
Kıbrıs’ın kuzeyinde 2006 yılında oturduğu evin sahibi olanların oranı %70’ti. 2022 yılında bu oran %58,6’ya düştü. Yasada yapılan değişiklikler sonrası devam edecek olan talan siyasetiyle bu oranın daha da düşecektir. Yapılması gereken barınma ihtiyacının kamucu bir bakış açısıyla ele alınmasıdır. Bölgesel kira sınırlamaları, dövizle yapılan kira sözleşmelerinin yasaklanması, inşaat ve emlak şirketlerinin vergilendirilerek sosyal konut projeleri için kaynak yaratılması acil yapılması gerekenlerdir.
Bağımsızlık Yolu (a)
Umut Ersoy
Genel Sekreter