Bu makale ilk kez 6 Nisan tarihinde Celal Özkızan’ın kişisel sosyal medya hesabında yayımlanmış, yazarın izniyle okurlarımızın bilgisine getirilmiştir.
Bu sabah uyandığımda Fazıl Küçük olmuşum. Oysa ki iki gün öncesine kadar Kıbrıs’ın gerçek tarihi konusunda çalışmalar yapan bir araştırmacıydım.
Gerçi 4 gün önce ‘ilhak’a yüksek sesle karşı çıkan bir direnişçiydim. Neysa, Fazıl Küçük olmanın tadını doyasıya çıkarayım, çünkü yarın önüme başka bir gündem attıklarında, bu sefer de hemen onun peşinden koşmam gerekecek, ne de olsa benim kendi gündemimi oluşturabilme ve o gündemi hayata geçirebilmek için örgütlü mücadele verebilme gücüm yok. O yüzden bugün bol bol, doyasıya Fazıl Küçük olayım. Gerçi ilhaka karşı verdiğim mücadele yarım kaldı, ama olsun.
Aaa, şey vardı, galaya karşı verdiğim bir mücadele da vardı bir ara, hatırlarsınız değil, ne günlerdi beee. Bak şimdi geçmişe gidince aklıma geldi, bir ara da AKP’nin Kıbrıs’ın kuzeyindeki illegal ofislerini kapatmaya çalışırdık. Hiç unutmam, tam 1.5 gün süren şanlı bir mücadeleydi. İlhak meselesi araya girmese, en az 2 günlük daha Facebook post’um vardı o konuyla ilgili, ama sonuçta önümüze başka gündem atıldı, yeni gündeme geçiş yaptık.
Bir ara enternasyonel takılmışlığım bile var; bizim ülkedeki kadın sığınma evi mücadelesi pek ilgimi çekmemesine rağmen, İstanbul Sözleşmesi meselesi aşırı heyecanlandırdıydı beni, çünkü gündeme geldiydi, herkes ondan bahsederdi, bizim ülkedeki sığınma evi konusu o kadar da çok gündeme gelmez diye ben da dert etmem pek o meseleyi, yani çünkü gündemde olmayan, ya da gündemde olsa bile herkesin konuşmadığı bir şeyi neden dert edeyim.
O değil da geçen ne sahip çıktıydık irademize yau öyle amma. Keşke gene seçimlere müdahale etseler da gene irademize sahip çıksak.
“bir sabah bunaltıcı düşlerden uyandığında, kendini yatağında devasa bir böceğe dönüşmüş olarak buldu”