2 haftayı aşkın bir süredir Cumhurbaşkanı adaylarının propaganda videolarını elimden geldiğince değerlendirmeye çalışıyorum. Bahse konu analiz yazılarıyla alakalı, geçmiş yıllardan gelen bir deneyimim olduğunu söyleyemem. Dolayısıyla bir hatam olduysa özür dilerim.
Ancak ülke siyasetinde bu tür videolara yönelik eleştirilerin ve değerlendirmelerin eksikliğinin, video içerik üreticilerinin de kendilerini kısıtlamasına yol açtığını düşünmekle beraber, bu tür analizlerin çoğalmasıyla, daha ciddi içerik üretiminin artacağına yönelik inancım da bulunmaktadır. Bu serinin okuyucularının teşvikleri sayesinde altıncı kez yaptığım video analizleri için olumlu ve/veya olumsuz eleştiri sunan tüm okurlara teşekkür ederim.
Genel bir özet geçmek gerekirse, bugüne dek Kudret Özersay’ın, Ersin Tatar’ın, herhangi birinin sahiplenmediği ancak Ersin Tatar’ın propaganda ekibi tarafından hazırlandığı düşünülen bir filmin, Tufan Erhürman’ın ve son olarak geçtiğimiz gün Serdar Denktaş’ın filmlerini değerlendirdim.
Kudret Özersay ve Ersin Tatar’ın filmleri, genel yapısı itibariyle birbirine benzerlikler göstermekte; ikisinin de okumuş kişiliği ve bir aile yakınının kaybı üzerine kurgulanan şekliyle daha çok ajitasyon maksatlı hazırlanmış videolar olarak karşımızda durmaktadır. Herhangi bir adayın sahiplenmediği üçüncü video, daha çok Mustafa Akıncı’nın neyi yapamadığının anlatıldığı ancak neyin yapılması gerektiğinin anlatılmadığı bir film olmuştu. İlgili yazıları okumayan varsa eğer, linkleri buraya bırakıyorum. Geçtiğimiz hafta incelediğim Tufan Erhürman videosunda ise, videonun Kıbrıs milliyetçiliği üzerinde durduğunu, gerek müziği gerekse videonun genel yapısı itibariyle mikro milliyetçi bir yapısı olduğundan bahsetmiştim. Son olarak, Cuma günü değerlendirdiğim Serdar Denktaş videosunda, portakal sıkan babacan bir adayın, gençlere gösterdiği ilgi ve şefkati değerlendirmiş, videonun mikro-milliyetçi bir yapısı olduğundan söz etmiştim.
İlgili yazıları okumayan varsa eğer, linkleri buraya bırakıyorum.
Bir videonun anatomisi: Ersin Tatar
Bir videonun anatomisi: Bu Son Olsun
Bir videonun anatomisi: Kudret Özersay
Bir videonun anatomisi: Tufan Erhürman
Bir videonun anatomisi: Serdar Denktaş
Seçime 20 gün gibi bir süre kala, Cumhurbaşkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı ilk seçim videosunu bu akşam yayınladı. Videonun ilk kez 8 Şubat’ta, sanırım Akıncı’nın adaylığını açıkladığı dönemde yayınlandığını hatırlattı Nuri Sılay sağ olsun. Öncelikle “Bu Toprakların Sesi” adıyla Mustafa Akıncı’nın kişisel Sosyal Medya hesabından yayınlanan videoyu izlemeyenler, videoyu bu linkten izleyebilir.
Gelelim bugünkü konumuza. Bugünkü yazının konusu, 20 Eylül akşamı yayınlanan bağımsız Cumhurbaşkanı adayı Mustafa Akıncı’nın videosudur. Çalışma kapsamında, videonun sahne sahne derinlemesine analizi yapılarak alt metinde yatan anlamların açığa çıkarılması hedeflenmektedir.
Bir videonun anatomisi
Geçmiş yıllardaki seçimlerle ilgili videoları aklıma getirmeye çalışıyorum. Acaba daha önce altı bu kadar boş bir Cumhurbaşkanlığı seçimine girmiş miydik, gerçekten emin değilim. Konuşulacak ve tartışılacak pek bir şey kalmadığı için mi, yoksa siyasi mesajların içinin boşaldığı için mi bu tür videolar izliyoruz bilemiyorum.
En sonda yapacağım genel yorumu en başta yapayım. Mustafa Akıncı’nın videosu, “Kıbrıslılık” temeli üzerine kurgulanmış, yine daha önceki adaylarda da olduğu gibi mikro-milliyetçi bir çerçeve içine sıkıştırılmış bir görünüme sahip… Zeytin ağaçları, zeytinler, lapsanalar, dalgalar ve buğdaylarla dolu bir videoydu. Diğer adayların videolarından farklı olarak, videoda en azından üstü kapalı da olsa siyasi bir mesaj olduğunu söylemem mümkündür.
Mustafa Akıncı’nın kişisel sosyal medya hesabından yayınlanan videosu Beşparmak Dağları’nın tepesinden Girne görüntüsü ile başlamaktadır. “Bu hayatta herkes kendi hikayesini anlatmak ister” sözleri ile başlayan videoda, anonim bir Kıbrıs türküsü olan Dillirga müziği arka planda kullanılmıştır.
Müzikle ilgili dikkatimi çeken ilk şey, parçanın Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası tarafından yorumlanmasıdır. Yanlış anımsıyorsam affola; sanırım parça Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası’nın Şefi Ali Hoca tarafından düzenlenmiştir. Daha önce hangi konserde dinlediğimi düşünüyorum ancak bir türlü aklıma gelmiyor. Cumhurbaşkanlığı’na ait olan bu parçanın seçim propaganda müziği olarak kullanılması etik midir; yorumunu yazının okurlarına bırakıyorum.
Videoda Akıncı’nın sesi kullanılmazken, kullanılan dış ses Akıncı’nın kampanya ekibinden Bertan Görüş’e aittir. Açık bir şekilde mikro milliyetçi bir düzende harmanlanan video, yine daha önceki adayların videolarında olduğu gibi, Kıbrıs’a ait öğeleri yoğun bir biçimde içinde barındıran bir yapıya sahiptir.
Söylemeden geçemeyeceğim… “Bu Toprakların Sesleri” ismi daha önce Türkiyeli sanatçı Evrencan Gündüz tarafından da kullanılmış ve Gündüz, bu projeyle Türkiye’nin farklı yörelerindeki müzikleri yeniden yorumlamıştı. Nedense videonun ismini ilk gördüğümde aklıma bu geldi.
Neyse, devam edelim…
Videonun dış sesinin söylediği ikinci cümlede “her hikayenin bir sesi vardır, tıpkı bu toprakların da bir sesi olduğu gibi” ifadesi kullanılmaktadır. “Sesini kısmak isteyenler olur bazen” sözünün edildiği sırada lapsanalar gösterilirken, “ama senin iraden ve senin hikayen sandığından çok daha güçlüdür” sözlerinin ifade edildiği anda görüntüde zeytin ağacının gösterilmesi ise dikkat çekicidir. Lapsanaların Kudret Özersay tarafından da kullanıldığını hatırlatmak isterim…
Bilindiği üzere, zeytin ağacı çok uzun yıllar yaşayabilen ve toprağa güçlü bir şekilde kök salan bir ağaçtır. Bahsi geçen sahnede zeytin ağacının tek başına olması ve etrafında başka herhangi bir ağaç olmaması da ilginç bir detay olarak karşımızda durmaktadır.
Diğer adaylardan farklı olarak Mustafa Akıncı’nın videosunda dillendirilen “sesini kısmak isteyenler olur” sözü, sanırım şu ana kadar analiz etmeye çalıştığım videolarda siyasi bir mesaj olarak algılanabilecek tek mesaj olma özelliğine sahiptir. Video kapsamında “sesi kısmak isteyenin kim olduğu” ile ilgili bir ipucu ise bulunmamaktadır. Bu çalışma, söylemin içeriğini incelemeyeceğinden, sadece bu kadar yorum yapıp bu konuyu daha sonraki çalışmalara bırakıyorum.
0.26’ncı saniyede drone ile havadan çekilen Mağusa görüntüsünde, cami ve kilise aynı anda gösterilmektedir. Aynı sahnede, bir okul bahçesi olduğunu düşündüğüm ama neresi olduğunu bilmediğim bir binanın dışında, Türkiye ve kktc bayrakları da bulunmaktadır.
Hemen ardından Mustafa Akıncı’nın seçim rengi de olan mavi renk ve bir fırça gösterilerek, bir pankart çalışmasının yapıldığı seyirciye anlatılmaktadır. Bu sırada, dış ses şu cümleyi kurar: “Bu hikayeyi sen kendi yolunda yürürsen yazabilirsin. Çünkü özgünlüğün vardır seni farklı kılan”
Bu cümlelerin kurulduğu sırada, ekranda en azından genç olduğunu düşünmediğim, sol yüzük parmağında yüzük bulunan bir kişinin elleri görünür. Videoda, kişinin topladığı zeytinleri aşağıya doğru bıraktığı gösterilmektedir.
Bilirsiniz, deniz ve dalgalar genellikle özgürlükle bağdaştırılmaktadır. Akıncı’nın videosunda “Özgürlüğün vardır seni inançlı bir insan yapan” ifadelerinin kullanıldığı sırada deniz dalgalarının gösterilmesi rastlantısal değildir…
Bu topraklarda senin hikayen hep yeşerecek sözlerinin duyulduğu 42’inci saniyede, genç bir kadın başında zeytinden bir taç ile gösterilirken, “her zaman bir sesin olacak güvenebileceğin” cümlesinin sarf edildiği sırada, pankartı yazan kişinin “cevap” kısmını mavi renkle doldurduğu, “onunla beraber kararlılıkla yola devam edebileceğin” ifadesinin kullanıldığı sırada ise Mustafa Akıncı ilk ve son kez seyircinin huzuruna çıktığı gözlemlenir.
Bu şekilde videoyu kurgulayan kampanya ekibi, “Cevap Akıncı” sloganının bir bütünsellik sağlamasını da hedeflemektedir. Bu kapsamda, “güvenebileceğin ses” kısmında görüntüde “Cevap” ve “kararlılıkla yola devam edebileceğin” kısmında Akıncı’nın gösterilmesi de rastgele değildir.
Video, Akıncı’nın seçim logosu olan “Akıncı” yazısı, üstünde “zeytin dalı” ve “2020” yazısı ile sona erer.