Barselona Belediye Binası protestocular tarafından işgal edilmiş gibi görünüyor. 14. yüzyıldan kalan binanın girişinin üzerindeki bir afişte, bağımsızlık yanlısı Katalan aktivistlere atıfta bulunarak Katalanca “Siyasi tutukluları serbest bırakın” deniliyor; bu aktivistlerden bazıları Madrid’deki ulusal yönetim tarafından sürgüne zorlanırken, diğerleri yargılanıyor. Afiş, buraya hakikaten de protestocular tarafından yönetilen şehir yönetimi tarafından konuldu: Yönetimdeki koalisyonun Belediye Başkanı Ada Colau’nun kökeni, Wall Street’i İşgal Et’in İspanya’daki öncüsü olarak sıkça atıf yapılan kemer sıkma politikası karşıtı Öfkeliler’den (Indignados) geliyor. (Colau’nun kendisi Katalan bağımsızlığının destekçisi değil ancak o konuya sonra geleceğiz.)
Yazar | Masha Gessen | The New Yorker
Çeviri | Tolga Er | Gazete Karınca
Barselona, belediyecilik olarak bilinen yeni bir küresel siyasi fenomenin kalbi. Geçtiğimiz hafta Kuzey Amerika, Avrupa ve Afrika’dan gelen belediyeci aktivistler New York kentindeki Korkusuz Şehirler Zirvesi’nde buluştu (Bunlardan ilki geçtiğimiz sene Barselona’da gerçekleşti; bu yaz da Temmuz ayında Varşova ve New York’ta müteakip hafta sonlarında zirveler vardı). Belediyeciliği tanımlamak zor, bu kasten böyle. Belediyeci aktivistler geleneksel parti siyasetinin sınırlarını parçalamayı ve şu an var olan kurumsal siyasete meydan okumayı hedefliyor; bu da parti ve kurumsal siyaset dilini, tanımlamalar için önsel olarak yetersiz hale getiriyor.
Belediyecilik neye odaklanıyor?
Haziran ayında Barselona’daydım ve 2015 Haziran’ında Colau ve koalisyonunu belediyeye getiren, katılımcılarının Barcelona en Comú dediği platformun kilit üyelerinden birkaçıyla röportaj yaptım. Barcelona en Comú; Madrid, Cádiz ve İspanya’nın diğer yerlerindeki aktivist hareketlerden ortaya çıkan yeni oluşumların, “belediyeci kesişimler” adı verilen bir dalganın parçası.
Aktivistler için kurumsal siyasete giriş bir tür son çare önlemdi. “Her şeyi denedik” diyor Gala Pin. Pin, aktivist olarak yaptığı çalışmalara, Barselona’daki bir metruk binayı işgal eden anarşist kolektifin üyesi olarak başlamış, ardından 2008’deki konut çöküşünün sonrasında tahliye karşıtı aktivist olarak çalışmalar yapmıştı:
“Sivil itaatsizliği denedik. Bankalarla müzakere etmeyi denedik. Hiçbir şey işe yaramıyor. Politika yapma yöntemimimizi değiştirmek için kurumlara katılmamız gerekiyor.”
Colau da Pin gibi Barselona’nın gayrimenkul ve turizm patlaması ile 2008 krizi dolayısıyla yerinden edilen insanların adına yaptığı aktivizm ile tanınıyor. Barcelona en Comú’da öne çıkan bir diğer isim ise Marta Cruells: Feminist siyaset bilimci, belediyede çalışmaya başlamadan önce Özerk Barselona Üniversitesi’nde profesördü. İspanyol belediyeciliği üzerine tavsiye ve düşüncelerinin yer aldığı bir rapor hazırlayan Fordham Üniversitesi Profesörü Vicente Rubio-Pueyo’ya göre bu, belediyeci kesişimlerde tipik bir durum: “Çoğunlukla genç, kentli ve kırılgan ‘cognitariat’tan” (bilgi işçisi), akademisyenlerden, sanatçılardan, gazetecilerinden ve diğerlerinden oluşuyor. Bu durum belediyecilik trendini, Avrupa ve ABD’deki sağcı popülist hareketlerin doğrudan karşısına yerleştiriyor. İspanyalı belediyeciler, ABD’nin Detroit kentinde, topluluk örgütleme çabaları belirgin bir şekilde felsefi köklere sahip, nadide bir grup olan James and Grace Lee Boggs Center gibi örgütlerle diyalog halinde.
Belediyecilik gündemi kasten geniş ele alınıyor; Pin’in vurguladığı üzere, farklılıklardan ziyade müşterek hedefleri temel alıyor. Kulağa ne kadar aşırı bir genelleme ve hatta naif olarak gelse de uygulanabilir çıkarımları barındırıyor: Belediyecilik, kendini diğer siyasi partilerden ayırmaya çalışmıyor; bu kısmen kendisinin bir parti olmamasından kaynaklanıyor: Belediyecilik programları kent sakinlerinin belirli ihtiyaçlarına ve bu ihtiyaçlara yönelik belirli programlara odaklanmaya eğilim gösteriyor. Barselona’da programın çoğu yerel sakinlerin durumunu iyileştirmek için turizm endüstrilerinin düzenlenmesine, aynı zamanda kentin ilk başta turizmi çeken belli karakterinin bir kısmının yeniden tesis edilmesine odaklanıyor.
Adının açıkça ortaya koyduğu üzere Barcelona en Comú müşterek alana odaklanıyor. Colau, kamusal alanın öneminden sıkça ve kolay anlaşılabilir şekilde bahsediyor. “Kamusal alan; mükemmellik seviyesinde, demokrasi için bir alan” diye konuşuyor ve ekliyor:
“Bu yüzden bu alan aynı zamanda en savunmasız insanların alanıdır; demokratik sistemlerin öncelik vermesi gereken onlardır, daha az fırsata sahip olan insanlardır. Az özel alana sahip olduğunuzda, daha fazla kamusal alan ve kamusal hizmete, kütüphanelere, sahillere ve parklara sahip olursunuz. Diğerleriyle buluşmak için bir alandır, ancak aynı zamanda istediğiniz kişi olabileceğiniz bir alandır; özgürlük için bir alandır. Ve bu yüzden diğerleriyle şehri geliştirebileceğiniz bir alandır. Bu açıdan bakıldığında ne kadar çok kamusal alan varsa ve kalitesi ne kadar iyiyse, demokrasinin kalitesi de o kadar iyidir.”
Siyaseti kadınlaştırmak
Colau’nun yönetimi, kamu binalarını yerel topluluklara tahsis etmek gibi alan ve kaynak açısından topluluk yönetimi deneyimleri gerçekleştirdi. Barselona, belediye binalarına enerji arz edecek olan halka açık enerji şirketleri hayata geçiriyor.
Belediyecilik siyasetinin merkezi ve aynı zamanda belki de en zor tanımlanabilecek yönü, siyasetin kadınlaştırılması denilene odaklanmaktır. “Duyguların ve etkinin siyasette çok önemli olduğunu bilmek” kadınlaştırmanın anlamının bir parçasıdır diyor Pin, “Erkekler bunu söylemiyor. Empati, siyasi bir değerdir” diye ekliyor.
Pin’in tahliye karşıtı aktivizm çalışmaları, duyguyu merkezine alan siyasetin bir örneği. Barselona Konut Platformu, insanların hadiseleri taşıdığı açık meclisler düzenliyor. “Yaptığımız son platformda bir Kolombiyalı kadın şunu dedi: ‘Buraya geldiğimde intihar etmek istiyordum ve o zamandan bu yana hayatta kalmanın mümkün olduğunun, tutunmanın ve bankayla müzakerede bulunmanın mümkün olduğunun farkına vardım” diye anlatıyor Pin. “Ve diğer insanlar onda kendilerini gördü. Gördüğüm; haysiyetin dışavurumun en büyüğüydü. Her seferinde ağlıyorum; bunlar haysiyetin göz yaşları” diyor ve ağlıyor Pin.
Colau, “Siyaseti kadınlaştırmak, bana göre gerçekten de profesyonel ve özel hayatı birleştirmeye izin verecek daha müşterek yollara sahip olmak anlamına geliyor” diyor ve ekliyor: “Bu da, herhangi bir kazanılmış hak veya herhangi bir türde iktidarın ötesinde insanlara ve ortak hedeflere öncelik vermeli.” Akademisyen Cruells, bunun ne anlama geldiğini açıklıyor: Kent, zaman kullanımı ve bakım ekonomisini ele alabilmek için bir politika bölümü kurdu. Bölüm; okul ve ofis saatleriyle daha iyi uyumlu olması için kentteki mağaza çalışma saatlerini uzatmayı düşünüyor: Böylelikle herkesi, öncelikle asıl emeği başkalarına bakmak olan kişileri, çalışma saatleri dışında alışveriş yapma olanağı vermeye çabalıyor.
Yasaların kısıtlamalarıyla mücadele
Feminist ve kentsel siyasetinin kesişimindeki daha zorlu bir konu seks işçiliği. Siyasi bir örgüt olarak Barcelona en Comú, bunun yasallaşmasından yana saf tutuyor. Ancak yeni siyasetçilerin bileşenleri, özellikle kendi mahallelerinde fuhuşa karşı çıkıyor. Çözüm en azından şimdilik siyasetin kadınlaştırılmasının merkezinde yer alan başka bir inancı yansıtan çözümsüzlük: Bazen ne yapacağınızı bilmediğinizi söylemek doğrudur, çünkü bu, eldeki sorunun karmaşıklığını yansıtan tek yanıttır.
Pin, “’Seks işçilerinin haklarını savunuyoruz’ diyen ilk yönetimiz” diyor ve ekliyor: “Seks işçileri ve kent sakinlerinin huzur içinde olabilmesi için bir yol bulacağız. Düzelteceğimize söz vermeyeceğiz.” Cruells şunu da ekliyor; seks işçileri ve mahalle sakinleri arasında süregelen konuşmaların sonucu olarak “Kimsenin mutlu olmadığı bir durumdayız, ancak her şeyin daha iyi olduğu doğru.”
Barcelona en Comú’nun mücadele ettiği birçok sorunda Katalan ve İspanyol yasalarının sınırlamalarıyla karşılaşılıyor. Şehir, Colau yönetiminin, aralarında bankaya ait yüzlerce boş ünitenin de yer aldığı, karşılanabilir yeni konutlar yaratmasına ve Airbnb ile rakibi HomeAway’in ikisine de ceza vererek erişimini başarılı bir şekilde kısıtlamasına rağmen barınmayı düzenleme otoritesinden yoksun. Şehir, ulusal yasaların taleplerini aşan işgücüne yönelik düzenlemelerde bulunamıyor, ancak yönetim sadece geçimlik maaş ödemeyi kabul eden otellerle iş yaparak baskı kurabiliyor.
Yeni şehir yönetimi üç yıl önce turizm endüstrisini dizginlemeye giriştiğinde endüstri uzmanları, lobiciler ve ekonomik açıdan daha muhafazakar olan siyasetçiler onları naiflik ve daha da kötüsü vasıfsızlıkla eleştirdi: İşleri nasıl yapacaklarını bilmediklerini ve şehrin parasının nereden geldiğini anlamadıklarını söylediler. Pin’in dediğine göre kendilerini, yalnızca kızgın olmayan, aynı zamanda yeni insanları tanımadıkları ve telefon numaralarını bilmedikleri için kafası karışık olan lobicilerle savaş halinde buldular. “Biz şöyle davranılıyordu; ‘Siz demokratik bir hatasınız’” diyor Pin ve bir süre sonra otelci ve lobicilerle konuşmayı öğrendiklerini söylüyor.
Referandum açmazı
Ardından 2017 sonbaharında, Katalan bağımısızlığı lehine sonuçlanan referandum yaşandı. Diğer taraftan Colau bağımsızlığa karşı çıktı:
“’İzole yaşamak istiyoruz ve diğerlerinden ayrı olmak istiyoruz’ diyen bağımsızlıkçı veya ulusalcı bir pozisyonda olmadım hiçbir zaman. Benim görüşüme göre bu, siyaseti kadınlaştırmanın tam karşısında yer alıyor. Karşılıklı bağımlılıkların olduğu, çoğunlukla her şeyin şehirlerde gerçekleştiği, devletlerde gerçekleşmediği bir dünyada yaşıyoruz. Bu yüzden, siyasi her çözümün yeni bir devlet teklifinde temellendiğine inanamak bana göre kötü bir çözüm.”
Colau, DiEM25’in (Avrupa’da Demokrasi Hareketi 2025) kuruluşunda eski Yunan Ekonomi Bakanı Yanis Varoufakis’e katıldı. Bu, Avrupa projesini yeniden canlandırmaya yönelik bir hareket ve yürürlükte bağımsızlık yanlısı hareketin karşıtı. Aynı zamanda radikal demokrasi politikasıyla tutarlı olarak Colau da referandumun kendisini destekledi ve şehir okullarını oylamaya ev sahipliği yapmaya yönlendirdi. Çoğunluk İspanya’dan ayrılma yönünde oy kullandı. Ancak Madrid’deki hükümet referandumun sonuçlarını tanımayı reddetti, Colau’yu çıkmazda bıraktı: Referanduma olanak tanıyarak Madrid ile zıt düştü, hedeflerine karşı çıktığı için Katalan ulusalcıları kızdırdı. Şimdiyse kendini yalnızca bağımsızlık yanlısı siyasi tutukluların serbest bırakılması için mücadele ederken değil, aynı zamanda bağımsızlık konulu, yasal bağlayıcılığı olan referandum için mücadele ederken ve yurttaşlarının bu girişimi oylayarak engel olacağını umarken buldu.
https://www.newyorker.com/news/our-columnists/barcelonas-experiment-in-radical-democracy