Annem ve babam kuzeyden güneye göç etmek zorunda kaldılar. Bana hep sevgi ve acıyla orada bıraktıkları evleri ve güzel anılarını anlatırlardı. Ben de bir çocuğun hayal gücüyle gözlerimi kapatarak onlarla birlikte anlattıkları hikayeleri yaşamaya çalışırdım. Fakat çok önemli bir sorun vardı! Bana yardımcı olacak hiçbir fotoğraf yoktu! Anneme de babama da çok kızardım! Nasıl olur da bir fotoğraf bile yanınıza almadınız? Evet anlıyordum hayatlarını kurtarmaya çalışırken kimsenin aklına fotoğraflar gelmezdi ama yine de insan bir düşünür! Ben aynı hatayı yapmayacaktım. Her 20 Temmuz’da Türk askeri bir daha gelebilir diye, ben önceki akşamdan küçük bir çanta hazırlardım, içine de sevdiğim fotoğrafları, kitaplarımı ve bebeğimi koyardım.
Annem bana gülüp “Maria’cım sakin ol, kimse gelmeyecek” derdi. Defalarca insanların bizim düşmanımızın olmadığını söylemesine rağmen ben yine de hazırlıksız yakalanmayacaktım. Yıllar geçti, annem haklı çıktı, Türkler gelmedi. Bu sefer ben onlara gittim, ta İstanbul’a. Dört sene boyunca eğitim gördüm, “düşmanın” dilini öğrendim, gezdim tozdum, hayatımın en güzel tecrübelerinden birini yaşadım, ailem diyebileceğim arkadaşlar edindim. Hala bölünmüş olmaya devam eden Kıbrıs’a döndüğümde de en sonunda neyi unutmamam ve nasıl bir mücadele vermem gerektiğini keşfettim.
Bu güzel adanın Emperyalizm, Milliyetçilik ve Faşizm ve dar ruhlu köleleri tarafından bölünmesini unutmam.
Yüz binlerce Kıbrıslının yaşadığı acıyı ve uğradıkları haksızlığı unutmam.
Hainlerin ve suçluların hala daha cezalandırılmadığını unutmam.
Bir zamanlar insanların dil ve dine bakılmaksızın bu adada birlikte barış içinde yaşadıklarını unutmam.
Bugüne kadar, barışa karşı yapılan propagandayı ve yaratılan korkuyu ve manipülasyonu unutmam.
“Düşman” dedikleri insanlardan gördüğüm sevgiyi ve desteği unutmam.
Unutamam… Unutmak istemiyorum!
Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi ve insanların yeniden birlikte yaşamaları için mücadele ederim.
Milliyetçiliğin sonuçlarının ortadan kalkması için mücadele ederim.
Memleketimizin bölünmesini isteyenlere karşı mücadele ederim.
Adamızda yer alan trajik olaylarda hayatını kaybeden herkesin hayatını feda etmesinin heba olmaması için mücadele ederim.
Yeni nesillerin nefret ve öfke içinde ve düşman konseptiyle büyümemesi için mücadele ederim.
Artık hepimiz milliyetçiliğin sonuçlarına katlanmak için 46 senenin çok uzun bir zaman olduğunu anlamak zorundayız. Bunca sene duyduğumuz öfke, artık memleketimizin ve halkımızın yeniden birleşmesi için mücadele etmemiz için motivasyon haline gelsin, zira sadece bu şekilde onun bölünmesi için savaşanlara somut bir cevap verebiliriz. Öfkemiz sadece her Temmuz ayında benimsenen bir steril duygusallık olarak kalmasın! Barışı unutmayız…