
Elena Hadjiyerou, kamu okulunda görev yapan bir öğretmendir. Bu yazı yazarın izniyle Gazedda tarafından Türkçe’ye çevrilmiştir.
Özgürlüğe, çoğulculuğa, barışa, karşılıklı saygıya ve cesarete inanıyorum. Bu nedenle korkutma ve dogmalardan ve kimin diğerinden daha vatansever olduğuna dair aşırılık yanlılarından ders almaktan nefret ediyorum:
Kıbrıs, işgal altındaki toprakları tanımaktan değil, atalet, milliyetçilik ve gerçekliğin karmaşıklığını kabul edememekten dolayı tehlike altındadır. Kendi aramızda bile farklı bir bakış açısına tahammül edemezken yeniden birleşme ve özgürleşmeden bahsedemeyiz. Bazıları silahlardan bahsediyor, diğerleri barıştan. Bazıları şiddetten bahsederken, bazıları karşılıklı saygı çerçevesinde anlaşmaktan bahsediyor. Bazıları ya hep ya hiç diyor, diğerleri ise ayrılığı verili olarak reddediyor. Soru açık: bir arada yaşayabilir miyiz?
Cevap teorik olamaz. İşgal altındaki toprakları görüp tanımak ne bir uzlaşma ne de siyasi bir tavizdir. Anlayışımızın sınırlarının ötesinde, yurdumuzu bir bütün olarak tanımak için temel bir ön koşuldur. Bilmediğiniz bir şeyi sevemez ve savunamazsınız. Tarih bir silah değil, diğer şeylerin yanı sıra anlamak için bir araçtır ve eğitim öğrencilere Kıbrıs’ı bütünüyle, korkmadan, çarpıtmadan, ideolojiden uzak bir şekilde görme fırsatı sunmalıdır.

Devletin rolü ne bölücü anlatıları yeniden üretmek ne de aşırı uç sesler karşısında sessiz kalmaktır. Devlet, Kıbrıs sorununun barışçıl çözümünü teşvik eden, tarihsel hafızaya saygılı ve geleceğe yönelik bir vizyona sahip politikalar oluşturmalıdır. Barış eğitimi tercihe bağlı ya da marjinal olamaz. Eğitim sistemimizin merkezi bir ayağı olmalıdır, çünkü anlamlı bir eğitim olmadan bilinçli bir siyasi tercih yapılamaz, sadece çıkmaz sokak niteliğindeki tartışmalarla tuzağa düşülür.
Barış ne teslimiyet ne de naifliktir. Bölünmüşlükle değil, bir arada yaşama imkânıyla şekillenecek bir Kıbrıs’ta yaşamak için tek gerçekçi seçenektir. Bu da birbirimizi düşman olarak değil, ortak bir yurdun yurttaşları olarak kabul edebilmekle başlar. Bu öncelikle kendi içimizde, sonra kendi aramızda ve son olarak da etrafımızdakilerle başlar.