Çiğse Dedeoğlu
Her hafta Pazartesi ve Perşembe yayınlanan, Damla Dabis’in sunduğu Gazedda’nın Gündemi programının ilk yarısında dün akşamki konuk eski Başhekim Dr. Bülent Dizdarlı idi. Pandemi ile ilgili sorulara yanıt veren ve yorumlarda bulunan Dizdarlı pandemi hastanesinin önemi ve hükümetin tavrı üzerine detaylı açıklamalarda bulundu.
Sağlık Bakanlığı’nın yaptığı açıklamaya göre dün pozitif çıkan 2 kişiden 1’i PCR testi pozitif çıkınca, tekrar PCR testi yaptırması gerekmesine rağmen, kuralları ihlal ederek kaldığı otelden habersiz ayrılıp Türkiye’ye kaçmıştı. Bir diğer vaka ise, ilk PCR testinde negatif çıkan bir kişi salınmasından 7 gün sonra ateş ve öksürük semptomları ile polikliniğe başvuruyor ve PCR testi pozitif çıkıyor.
Konuyla ilgili “bu olaylar bizi şaşırtmadı” diyen Dizdarlı’nın açıklamaları şu şekilde;
Bunlar bizim öngördüğümüz şeyler. İnsanları denetimsiz bir karantinaya alırsanız, oradan ayrılabilecekleri ve halkın arasına karışabileceklerinin olası olduğunu herkes söylüyor. Bu işle uğraşan birçok insan 2 PCR testli sistemde tek tük de olsa kaçaklar olabileceğini söylüyor. Muhtemelen bu kişi 2 PCR testi arasındaki zamanda enfekte oldu. Allahtan hemen hastaneye başvurdu. Bu olaylar beni şaşırtmadı. Şu anda bir organizasyon eksikliği var. Eve, otele giden insanın saatlerce denetim olmadan odada kalmasını bekleyemezsiniz. En az %50 fire verilme ihtimali olduğunu söyleyebiliriz.
Maalesef insanlar biraz egoist. Bende bir şey yoktur, zaten belirti de vermiyor diye düşünürler. Zaten kısıtlı zaman için gelmişlerse, bu zamanı kullanmak için dışarı çıkarlar. Sivil toplum örgütleri, Tabipler Birliği ve Tıp-iş karantina önerisinde bulunmuştu. Bu karara hükümet tarafından kabul edilmedi. Şu an ‘test sonuçları çıkana kadar karantina’ denilen ama asla uygulanmayan bir yöntem var.
Burada yapılması gereken şey test sonucu negatif çıkana kadar gelen insanları kontrollü bir şekilde bir yerde izole etmektir. Biri dağda biri bağda değil. Bunun için bir yurt veya otel ayarlanabilir. Her gelen misafir orda 6-7 saat dolana kadar kontrol edilir. Bu hastalar test sonuçları negatif olduktan sonra halkın arasında karışmalarına izin verilir ki bu durumda bile garantisi yoktur, ikinci örnekte gördüğümüz gibi.
Daha iyisini talep edeceğiz. Bu işin şakası yok.
Bir çok insan diyor ki, dünyada PCR testi bile istenmiyor.İnsanları serbest bırakıyorlar. Çünkü ekonomi var, turizm var. Ve de haklıdırlar kendilerine göre ama bu ülkelerde sağlık alt yapıları da hazırdır. Bizim halen daha bu konuda bir alt yapımız yoktur. Örneğin her gün bir karar değişiyor. Bugün mesela ayaktan tanı merkezinin alt tarafının düzenlenip 45 yataklı bir pandemi hastanesi, olarak kullanılacağı söylendi. Bizim yaptığımız hesaplara göre 100 ve üstü olması lazım .Daha geniş bir yer lazım. Daha iyisini talep edeceğiz. Çünkü bu işin şakası yok. Seçilen yerin baştan yanlış olduğunu söylüyorum. Çünkü orada diğer hastaların hakları gasp edilmiştir. Orda diş hekimliği bar, kalp bölümü var, çene var …Bu insanlar nereye gidecekler? Bu çok önemlidir. Bir şeyi yaparken başka bir taraftan bozmak doğru bir yaklaşım değildir. Mart ayından buyana geçen sürenin boşuna harcandığı inancını sürdürüyorum.”
Başbakan’ın pandemi hastanesine gerek olmadığıyla ilgili sözlerini abes bulduğunu söyleyen Dizdarlı asıl korkunun hastalıktan ziyade bulaşın logaritmik bir şekilde artarak sağlık sistemimizi çökertecek bir sayıya ulaşması olduğunu söyledi.
“ Pandemi merkezi ve hastanesi kavramlarının arasında cok büyük fark yoktur benim gözümde. Önemli olan ayrı izole bir bölgenin olması, diğer hastaların hakkının gasp edilmemesi. Pandemi hastanesine ihtiyaç yok, pandemi merkezi kurduk söylemi bana abes geldi.
Sağlık bakanlığının en büyük sıkıntısı iletişim. Bu konuda sıkıntı giderek artıyor. Tabii ki semptomlu hastalar daha önemlidir acil tedaviye ihtiyaçları vardır ama semptomu bulunmayanlarında toplum içerisine salınması doğru değildir. Yurtlarda tutuluyorlar ama yurtların emniyeti nasıldır bilmiyoruz. Temas edip, bulaştırma imkanları çok yüksektir. Asıl korkumuz hastalıktan ziyade bulaşın logaritmik bir şekilde artarak sağlık sistemimizi çökertecek bir sayıya ulaşmasıdır. Bunun dışında temas grubumuz zaten şu anda çok iyi çalışıyor. Tedavi konusunda Türkiye’nin protokolleri takip edildi. Son derece olumlu sonuçlar alındı. Bir dönem vakaları sıfırlamaya kadar gitmişizdir.
Neden illa birileri mağdur olsun?
Israrla söylesek de, Başbakan veya diğer yetkililerin anlamadığı bir şey var. Pandemi merkezine ihtiyaç yok diyorlar. Bu geçen dönemde diğer hastalardan zarar gördü esas. Hamileler hastaneye test yapmaya gidemedi. Thalassemia hastaları kan almaya gidemedi. Diyaliz hastaları diyalize giremedi. Şimdi ise aktif çalışan ayaktan tanı kısmını kapatıp pandemi hastanesine çevirecekler. Oradan hizmet alan insanlar mağdur edilecek. Neden illa birileri mağdur olsun?
Bu 80-90 gün içerisinde bir pandemi hastanesi/merkezi yaratmaktan çok mu acizdik? Bu pandemi merkezi dediğimiz yerlerin çok özellikli yerler olması gerekmiyor. Dünyada bazı ülkelerde spor salonları bile bu merkezlere dönüştürülmüştür. Kaldı ki 4-5 defa proje yapılıp hastanenin yan tarafına bir pandemi merkezi kurulması yönünde çalışma yapılmıştır. Ve her defasında başka türlü problemler çıkmıştır. Bunu anlamak zor. Çünkü olanaklarımız yok değil. Birileri karşı çıktı denildi. Siz hükümetseniz, bu işi yapacayık deyip yapmalıydınız.
Damla Dabis’in Bulaşıcı Hastalıklar Üst Komitesi’nin aldığı tavsiye kararını sorması üzerine Dizdarlı komitede yer alan kişilerin yasayla belirlendiğini ve hepsinin bu işini bilen insanlar olduğunu söyledi.
Dizdarlı konuşmasına şöyle devam etti;
Bu karar verilirken enine boyuna tartışmışlardır. Benim inancım şu ki birçok işinde uzman hekim, laboratuvar çalışanlarıyla görüşmüşlerdir, ondan sonra bu kararı vermişlerdir. Ve bu karar aslında resmi olarak açıklanmamıştır. Sadece dışarı sızan bir haberdir. Burada da biraz evel övdüğüm kurul üyelerini yerme ihtiyacı duyarım. Çünkü yasadaki 6/5 ve 6/6 maddelerin dikkatli okunduğu zaman kurulun aldığı kararlar nihaidir. Tavsiye kararı değildir. Zira bakanlar kurulu zaten Covid-19’u salgın ve tehlikeli hastalık olarak ilan etmiştir. Bu konulardaki yetkiyi de sağlık bakanlığına devretmiştir. Hukukçular daha farklı düşünebilir bu benim naçizane görüşümdür.
Damla Dabis’in Başbakan Ersin Tatar’ın 7 günlük karantina uygulaması ile ilgili ‘Türkiye’miz ile aramızı açma çabalarına asla izin vermem’ sözünü hatırlatması üzerine, ‘ Böyle bir şeyle suçlansam ben o kurulda kalmazdım‘ dedi.
“Başbakanın Türkiye ile aramızı açmak istemiyoruz demesi tamamen siyasi bir harekettir. Tribünlere oynamaktır. Bu insanları nasıl bu kadar kolay suçlarsınız anlamış değilim. Ben o kurulda olsaydım Türkiye ile arayı açmakla suçlansaydım, kurulda kalmazdım. Ben kurulda bir karar almışsam yasanın da verdiği yetkiyi kullanarak , benim verdiğim kararı uygulamayacaksan benim orda durmamın anlamı yoktur .O zaman sen al kararları. Nitekim aynı şeyi daha önce kurdukları bilimsel kurullarda da yapmadılar mı…O kurulları tamamen şov amaçlı kurdular.
Bizi biz koruyacağız.
Bülent Dizdarlı son sözlerinde geçen sürede pandemi hastanesi kurulmamasıyla ilgili kızgınlığını dile getirdi ve halka çağrıda bulundu.
“Bu sürede 100-120 yataklı pandemi hastanesi kurulmamasına kızıyorum. Bu sürenin boşa harcanmasına kızıyorum. Bu merkez su anda kurulsaydı şu anda ne PCR sayılarını tartışıyor olacaktık ne de giriş çıkışların zorunluluğunu…Çünkü artık alt yapımız hazır olacaktı. Ama bunu yapmadılar.. Esas bunu yapmayanlar, Türkiye ile aramızı açıyorlar.
Ben hükümete çağrı yapmak istemiyorum artık. Ben insanlara çağrı yapmak istiyorum. Sosyal mesafemizi koruyalım maskelerimiz takalım. En ufak bir rahatsızlığımızda çekinmeyelim hastaneye gidelim. Hasta olarak dolanmak daha büyük bir risktir. Hata yapanlar olacaktır etrafımızda hemen uyaralım. Bizi biz koruyacağız.