Hepsinin eli aynı anda uzandı rakamlara
Kimi 5’e bastı, kimi 2’ye
Sıra ile çıktılar; önce 2 sonra 5’e
Gidecekleri dairelerin toplamıydı, uzanan göklere.
Bir adam vardı içeride, hiç çıkmazdı dışarıya – inmezdi hiçbir katta-
“kaç kat çıkabildik ki sevdamıza, yere düşmek pahasına”
‘Kat 1’
Ve dokunmazdı parmakları hiçbir rakama
İzlerdi sadece uzanan parmakları ve ışıldayan tuşları
“küçüklere büyüme şansı, önceliği, veren bir makine mi kurmalıydık biz de illaki vicdanımıza ki daha çok kat çıkabilelim insanlığa”
‘Kat 2’
Kimse kimsenin yüzüne bakmazdı
Sağa bakardı biri, diğeri sola
Kimi, yüzyüze gelecek olsa, aşağıya
Kimsenin yukarıya baktığını görmedim daha
Birgün nedensiz gülüştüler
Diğer gün ise surat asmalar
Adamın sırtı aynaya dönüktü bir gün
Kadının yüzü, aynadaki adama
‘Kat 3’
Basamakları aratan bir tavrı olurdu kimi zaman
Kimi zaman basamakları unutturan
Elleri dolu olanın yüreği boş olurdu
Yüreği dolu olanın elleri boş
Ve en çok da elleri boş olanlar
basardı tuşlar üzerine işlenmiş rakamlara
Hem kendileri hem başkaları adına
“yaşam üfelenir avuçlarımda, üfelenir ki süzülsün parmak aralarımda”
‘Kat 4’
Hep bir yeni kat daha açılırdı yukarıya
Bir üst rakam daha tuşların başına
Hangi rakamın büyük olduğu değil
Hangi rakamın sırada olduğu kabul edilirdi
küçük dikdörtgen odada
İçerideki adam ilk kez konuştu bir gün
dışarıya çıkacak olan kadının suratına
“Asansörler adildir. Kimsenin hakkını yemez! ”
Ve kadın, suratına sardığı bu sözlerle çıktı dışarıya