Lefkoşa’ya 300 Bin Ağaç aktivisti Feelix Eer gazeddakıbrıs’a konuştu: “Doğayı yok etmeyi bırakmalıyız”
“Arkamıza yaslanıp iklim değişikliğinin etkilerini izlemek istemiyoruz”
“Lefkoşa’ya 300 Bin Ağaç” inisiyatifinden Feelix Eer, gazeddakıbrıs’a açıklamalarda bulunarak amaçlarını, iklim değişikliğinin Ada üzerindeki etkilerini ve yol haritalarını anlattı.
Feelix Eer: “Bizler arkamıza yaslanıp iklim değişikliğinin etkilerini izlemek ve adanın yaşanılmaz bir yere dönüşmesini izlemek istemiyoruz.”
“1988’de Lefkoşa’da doğduğumda Kıbrıs ortalama 33 gün boyunca 32 derece civarında sıcaklığa sahipti. Bu sıcaklık bugün 64 gün boyunca var. Benim 80’li yaşlarıma vardığım zamanda bu sayının, 76 ve 106 gün arasına çıkması beklenmektedir.”
Gazeddakıbrıs-Özel
“Lefkoşa’ya 300 Bin Ağaç” inisiyatifinden Feelix Eer, gazeddakıbrıs’a yaptığı açıklamalarda,”Lefkoşa’ya 300 Bin Ağaç” hareketinin 2019 sonbaharında büyük bir ağaç dikme projesini oluşturmak amacıyla yerel yönetimler, Orman Dairesi, üniversiteler ve diğer kurumları harekete geçirmeyi hedefleyen bir vatandaş girişimi olduğunu söyledi.
“Arkamıza yaslanıp adanın yaşanılmaz bir yere dönüşmesini izlemek istemiyoruz”
“Bizler arkamıza yaslanıp iklim değişikliğinin etkilerini izlemek ve adanın yaşanılmaz bir yere dönüşmesini izlemek istemiyoruz” ifadelerini kullanan Eer, bilimsel çalışmaların, gelecek için karamsar bir tablo çizdiğini kaydetti.
Eer: “yükselen sıcaklıklarla gelecek için çok tatsız bir resim çiziyor ve önümüzdeki birkaç on yıl içinde Kıbrıs’ı yeniden şekillendiren bir çölleşme süreci içine girileceğini görmek mümkündür.”
33 günden 64 güne…
“1988’de doğduğumda ortalama olarak 33 gün boyunca 32 derece civarında sıcaklık vardı, Bu sıcaklık bugün 64 gün boyunca var” diyen Feelix, “Benim 80’li yaşlarıma vardığım zamanda bu sayının, 76 ve 106 gün arasına çıkması beklenmektedir” ifadeleriyle geleceğe dair bilimsel ön görüleri özetliyor.
“Doğayı yok etmeyi bırakmalıyız”
“Her şeyden önce doğayı yok etmeyi bırakmalıyız” diyen “Lefkoşa’ya 300 Bin Ağaç” aktivisti, yerel yönetimler ve devletin, gereksiz yapıları, madenciliği ve kirliliği azaltmayı amaçlayan politikalar izlemesi gerektiğini vurguladı.
“Sadece ağaç dikerek hiçbir şey başaramayız”
Atmosfere aynı miktarda karbon saldıkça sadece ağaç dikerek hiçbir şeyin başarılamayacağına da dikkat çeken Eer, şöyle konuştı: “Ağaçlar atmosferdeki karbondioksiti emebilir ve zeminde saklayabilir, ancak atmosferde aynı miktarda karbonu pompalamaya devam edersek, sadece ağaç dikerek hiçbir şey başaramayız. Yenilenebilir enerjiye dönüştürmek şarttır.”
“Proje Kıbrıs’ın tamamında gerçekleşirse başarıya ulaşır”
Eer, İlk günden itibaren bu projenin tek bir şehirde değil, Kıbrıs’ın geneline yayılması durumunda başarıya ulaşabileceğinin de altını çizdi.
İşte röportajın tam metni:
Başlattığınız 300 bin ağaç projesiyle ilgili bazı bilgiler verebilir misiniz? Bu projeye başlamak için ne size zorladı? Projeye hangi kuruluş ve bireyler katılıyor?
“Lefkoşa’ya 300 Bin Ağaç”, 2019 sonbaharında büyük bir ağaç dikme projesini oluşturmak amacıyla yerel yönetimler, Orman Dairesi, üniversiteler ve diğer kurumları harekete geçirmeyi hedefleyen bir vatandaş girişimidir.
Kıbrıs ve özellikle Lefkoşa çevresindeki ovalar, genişletilmiş ısı hareket dönemleri ile küresel ısınmadan hali hazırda etkilenmektedir. Bilimsel çalışmalar, yükselen sıcaklıklarla gelecek için çok tatsız bir resim çiziyor ve önümüzdeki birkaç on yıl içinde Kıbrıs’ı yeniden şekillendiren bir çölleşme süreci içine girileceğini görmek mümkündür.
Yeniden ağaçlandırmanın iklim değişikliği, toprak erozyonu ve çölleşme ile mücadeleye yardımcı olabileceği ve kentsel ortamlardaki sıcaklıkları önemli ölçüde azaltabileceği konusunda bilimsel bir fikir birliği vardır. Bizler arkamıza yaslanıp iklim değişikliğinin etkilerini izlemek ve adanın yaşanılmaz bir yere dönüşmesini izlemek istemiyoruz.
Proje ne zaman gerçekleşecek? Ne tür ağaçlar ve projenin nerede olduğuna karar verildi mi? En çok hangi ağaçlara ihtiyaç var?
Amacımız çoğunlukla yerli ağaçlar/bitkiler ekmektir. Yerli bitki örtüsü, iklim / çevre için daha uyarlanabilir ve bu nedenle daha az bakım ve daha az suya ihtiyaç duyar. Polikültür başka bir amaçtır. Doğada asla monokültür göremezsiniz.
Bir ekosistem, bitki örtüsünün çeşitlilik arz ettiği yerde daha kolay şekillenir. Girişimimizle ilgili olarak, proje devam eden bir projedir. Arazi, ağaç ve finansman bulmak için yetkililerle, gruplarla ve bireylerle iletişim kurmaya başladık. İdeal olarak, ilk toplu ağaç dikimimiz Ekim ayından Aralık ayına kadar gerçekleşecek ve bundan sonra sürecin sürdürülebilirliğine ve tabii ki bir sonraki ağaç dikimlerimize odaklanacağız.
Proje diğer şehirleri de kapsayacak mı? Proje iki toplumlu bir hale gelirse daha iyi olur mu? Bu konuda herhangi bir girişim yapmayı düşünüyor musunuz?
Projeyi tüm adaya yaymak için çalışmalar devam etmektedir. İlk günden itibaren hepimiz, bunun sadece belirli bir şehirde değil, Kıbrıs’ın tamamında gerçekleşmesi halinde başarıya ulaşacağını düşünüyoruz. Çünkü bu aslında bir ekosistemi nasıl değiştirdiğinizle alakalıdır. Şimdiye kadar, farklı şehirlerden insanlar fikir ve bilgi için bize ulaştı ve biz onları organize etmek ve ağaç dikmek bölgelerdeki yetkililere baskı yapmalarına aracılık etmekten mutluluk duyuyoruz.
Bunu söylemeye gerek yok; bu çaba iki toplumlu olsaydı harika olurdu… Gerçekte, bölünmenin lojistik ve yasal karmaşıklığı nedeniyle, kuzey için yapabileceğimiz çok az şey var, ancak projeyi orada başlatmak isteyen insanlarla bir iletişim kurduk; ve tabii ki toplantılar yapıldı. Ağaç dikme olaylarına katılmaktan mutluluk duyacağımızı söylemeye gerek yok!
Küresel ısınmanın adadaki etkileri nelerdir? Konuyla ilgili herhangi bir bilimsel araştırma var mı?
Bilimsel çalışmalar Kıbrıs’ta kuruluk ve yangınlara neden olan, yaz aylarında uzun süreli ısı dalgaları yaşanıyor olacağını göstermektedir. 1988’de Lefkoşa’da doğduğumda Kıbrıs ortalama 33 gün boyunca 32 derece civarında sıcaklığa sahipti. Bu sıcaklık bugün 64 gün boyunca var. Benim 80’li yaşlarıma vardığım zamanda bu sayının, 76 ve 106 gün arasına çıkması beklenmektedir. İklim daha tropikal hale geldikçe daha sık şiddetli fırtınalar alacağız. Yukarıda belirtilen kuruluk ve yangınlar nedeniyle bitki örtüsünün yokluğunda (Kıbrıs durumunda olduğu gibi) bu erozyon anlamına gelir. Erozyon, sırayla, çölleşme getiriyor; toprak üst tabakası kaydığı zaman, bitkiler için önemli olan besinler toprak üzerinden atılır Geriye kalan şey ise kaya olur ve kayalara ağaç dikemezsin!!
Kıbrıs’ta ne tür önlemler alınabilir?
Her şeyden önce doğayı yok etmeyi bırakmalıyız. Yerel yönetimler ve devlet, gereksiz yapıları, madenciliği ve kirliliği azaltmayı amaçlamalıdır. Ağaçlar atmosferdeki karbondioksiti emebilir ve zeminde saklayabilir, ancak atmosferde aynı miktarda karbonu pompalamaya devam edersek, sadece ağaç dikerek hiçbir şey başaramayız. Yenilenebilir enerjiye dönüştürmek şarttır.
Toplu ağacı dikimleri ve adanın daha geniş alanlarını yeniden inşa etmek gereklidir. Ağaçlar sünger gibi hareket ederek, toprağın yeniden inşaasına yardımcı olur. Aynı zamanda toprakta mikroorganizmalar, solucanlar vb tarafından işlenen organik madde geri dönüşüm sağlar. Bir alanın hava kalıplarını bile düzenleyebilirler. Eylül 2009’da Lefkoşa’yı vuran kasırgayı da unutmayalım. İlk Athalassa Park’ı tahrip ederek geçti. Kasırga sırasında, Athalassa’da bulunan 100 bin civarındaki ağaçtan 10 bini tahrip oldu. Ama bu ağaçlar kasırgayı yavaşlatarak, Lefkoşa’yı kasırgadan korudu. Athalassa ormanı insan yapımı bir orman…
Dağlarda bazı toprak çalışmaları da gereklidir. Su kaçaklarını durdurmak ve bitki örtüsünün suyu emmesi için kontur hendekler vardır. Bu tekniğin son birkaç yılda Solea Vadisi’nin yanmış ormanlarında Orman Dairesi tarafından uygulandığını gördüm. Büyük kuru dönemler ve daha sonra güçlü fırtınalar olduğunda su hasatı bir zorunluluktur. Şehirler için, her yere ağaç ekilmesi gerektiğini söyleyebilirim. Beton ısıyı emer ve gece boyunca serbest bırakır. Amaç daha az beton kullanmak ve güneşin gündüz çarpmasına izin vermemek. Güneş istiyorsanız, kışta sadece yaprak döken ağaçlar kullanın. Ve onları güneşe maruz kalan alanlara ekin.