Kıbrıs Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı Nikos Anastasiadis “Ankara izin verseydi Akıncı ile Kıbrıs sorununu çözerdik” dedi. Anastasiadis, Kıbrıslıtürk lider Mustafa Akıncı’nın Kıbrıslırumların endişelerini göz ardı etmeme hassasiyetine sahip olduğunu söyledi.
Kıbrıslırum eski lideri Anastasiadis, Maliye eski Bakanı Haris Georgiades’in “Yeni Gerçekçilik – Türk istilasından 50 yıl sonra Kıbrıs sorunu” adlı kitabının tanıtımında konuştu.
Anastasiades, 180 sayfalık kitapta yazarın Kıbrıs devletinin modern tarihini neyin oluşturduğunu ortaya koyduğunu söyledi. “Sadece doğru sonuçlara varmakla kalmıyor, aynı zamanda düşünmek için gıda olabilecek cesur önerilerde de bulunuyor” dedi.
Anastasiadis kitap hakkındaki konuşmasının ardından Crans-Montana’da Kıbrıs sorununa ilişkin müzakerelerin neden başarısızlıkla sonuçlandığına dair değerlendirmelerde bulundu.
“Akıncı hassasiyet sahibi“
Nikos Anastasiadis, Türk tarafının müzakerelerdeki talebinin herhangi bir kararın on bir üyeli konseydeki dört Kıbrıslı Türk bakan veya yetkiliden birinin olumlu oyu ile desteklenmesi talebinin vetonun ötesinde bir talep olduğu değerlendirmesinde bulundu. Bu durumun Ankara tarafından kontrol edilen siyasiler tarafından devleti tamamen felç etmesine olanak sağlayacağını ve sonucun ya Kıbrıs Cumhuriyeti’nin lağvedilmesi ya da bağımsız bir Kıbrıs Türk devletinin kurulması olacağını söyleyerek “özünde, işlevsellik tamamen Türkiye’ye bağımlı hale gelecektir” dedi.
“En umut verici çözüm çabasını feci bir gemi kazasına götüren nedenler hakkında bazı ek kanıtlar sunmayı görevim olarak görüyorum” diyen Nikos Anastasiadis, dönemin Kıbrıslıtürk lideri Mustafa Akıncı hakkında olumlu konuştu. Anastasiadis, Akıncı’nın Kıbrıslırumların endişelerini göz ardı etmeme hassasiyetine sahip olduğunu söyledi.
“Erdoğan altı ay boyunca Akıncı’yı Ankara’da kabul etmedi”
Anastasiadis değerlendirmesinde “Eğer çözüme ilerlememize izin verilseydi, Kıbrıs sorunu çözülecekti. Ne yazık ki savunduklarını uygulayamadı ya da uygulatamadı. Eşzamanlı harita değişimi mümkün olduğunda, Erdoğan altı ay boyunca Akıncı’yı Ankara’da kabul etmedi” dedi.
Kıbrıs sorununda anlaşmaya varılmasını ne engelledi?
Anastasiadis, anlaşmaya varılmasını engelleyen şeyin Türkiye’nin garantilerin sürdürülmesi ve askerlerin daimi varlığı konusundaki katı tutumu olduğunu ifade ederek “Türkiye için ‘asker yoksa garanti de yok’ kırmızı çizgi olmuştur. Bu bir başlangıç pozisyonu değildi” diyen Anastasiadis değerlendirmesinde, BM Genel Sekreteri ile dönemin TC Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu arasında yapılan görüşmelerde kaydedilenlere ilişkin gizli BM tutanaklarından alıntılar okudu.
“Garanti Antlaşmasının isminin değiştirilmesini bazıları Türkiye’nin bir tavizi olarak sundu”
“Çavuşoğlu, Türkiye’nin garanti anlaşmasının adının, 4 tarafın tek taraflı hareket etme hakkına sahip olduğu bir uygulama anlaşması olarak değiştirilmesini kabul edebileceğini söyledi. Bazıları isim değişikliğini Türkiye’nin büyük bir tavizi olarak sundu“ diyen Anastasiades, BM Genel Sekreteri ile Çavuşoğlu arasındaki ikinci görüşmenin tutanaklarına atıfta bulunarak, Türkiye’nin asker sayısının azaltılmasını kabul edip etmeyeceği sorulduğunda, dönemin Türk Dışişleri Bakanı’nın olumsuz yanıt verdiğini ve ‘zamanın değiştiğini, asker sayısının 650’den fazla olması ve bir Türk üssü olması gerektiğini” söylediğini belirtti.
Nikos Anastasiadis, BM Genel Sekreteri ile yaptığı görüşmede söylenenlere ve kendisine ilettiklerine değinmeyeceğini söyleyerek “Genel sekretere karşı olumsuz yorumlardan kaçınmak için, genelin iyiliği için bunu yapıyorum. Bir noktada bir kitap çıkacak ve orada çok daha fazlası ortaya çıkacak” diye ekledi.
“Türkiye bölünme peşinde”
Kıbrıs Cumhuriyeti eski Cumhurbaşkanı, Türkiye’nin politikasının işgalden bu yana değişmediğini, ya bölünme ya da işlevselliği imkansız kılacak iki bölgeli bir federasyon peşinde olduğunu söyledi.
Anastasiadis, “Beni vatana ihanetle suçlayanlara cevabım, hakareti tarihe saygısızlığa tercih ettiğimdir” dedi.
Yazar ve eski bakan Harris Georgiades, daha önce konuşan profesör ve eski bakan Andreas Loverdos’a yanıt vererek, kendisinin tanımladığı gibi iki bölgeli, iki toplumlu, Avrupa müktesebatına dayalı, işlevsel, Türk ordusunun çekileceği, garantilerin olmayacağı ve bazı toprakların iade edileceği bir federasyonu kabul edeceğini söyledi.