Akkuyu Nükleer Santrali inşaatının en büyük hissedarı olan Rus devlet şirketi ROSATOM, Türkiyeli firma IC İÇTAŞ’la sözleşmesini iptal edip yerine Rus menşeli TSM ile sözleşme imzalamıştı. Bu durum, medyada “Akkuyu’da Türk firmalar tasfiye mi ediliyor?” tartışmasını yaratmıştı. IC İçtaş, feshin amacının Türk şirketlerinin varlığını oldu bittiye getirerek sonlandırmak olduğu iddiasında bulunurken, ROSATOM, Türkiyeli firma IC İÇTAŞ’la sözleşmenin iptal edilmesini şirketin iş güvenliği önlemlerini almamasıyla açıklayarak işçiler lehine bir işlem yapmış gibi davranmış, Akkuyu sahasında çalışan yaklaşık 25 bin kişinin yüzde 80’inden fazlasının Türk olduğuna dikkat çekmişti.
Bu tartışmaya ilişkin konuştuğumuz işçilerin anlattıkları Türkiyeli işçilerin ROSATOM tarafından “tercih edilme” nedeninin Akkuyu inşaat sahasında en düşük ücreti almaları olduğunu gösterdi.
2021 yılında asgari ücretin iki katı, dolar bazında 740 dolar aylık aldığını ifade eden bir işçi, 2022 yılında ücretinin yaklaşık 400 dolara düştüğünü belirterek “Yerli işçiler olarak biz bu inşaatta en düşük ücreti alıyoruz” dedi.
En az ücret, en kötü koşullar
Akkuyu’da Türkmenistan, Kazakistan, Gürcistan, Ukrayna gibi ülkelerden işçiler çalıştı. Göçmen işçiler arasında Türkmenistanlı işçiler çoğunlukta. İşçilerin verdiği bilgiye göre Ukraynalı işçiler ise ülkeleri Rusya tarafından işgal edildikten sonra ailelerini Türkiye’ye getiremedikleri için işi bırakıp Ukrayna’ya dönmüş.
Türkiyeli işçilerin Akkuyu’da en az ücret alan ve en kötü koşullarda çalışan işçiler olduğunu dile getiren bir işçi, “Yerli taşeronlarda 5 bin 700 ila 6 bin 400 lira arası ücret veriliyor. Türkmenler Ruslardan daha az para alıyor ama bizden daha fazla kazanıyorlar” dedi.
İşçilerin aktardığına göre; Rusya vatandaşı kaynakçı yaklaşık bin 500-2 bin dolar maaş alıyor, aynı işi yapan Türkiye vatandaşı ise en fazla 10 bin lira alıyor. Bu da yaklaşık 550 dolar yapıyor. Türkmenler daha ucuza çalışıyorlar. Ama 600-700 dolar arası maaşla yine de yerli işçilerden daha fazla alıyorlar. Asgari ücretteki artışa rağmen 7 bin 150 lira ücret aldıklarını ifade eden bir işçi, “İşçiler arasında genel eğilim ücretlerin 10 bin lira olması. Çünkü asgari ücret 2825 lira olduğunda biz asgari ücretin iki katını alıyorduk. Yaklaşık 740 dolar yapıyordu. Şimdi dolara göre alsak yaklaşık 13 bin lira olması gerekiyor” diye konuştu.
Bir ayda 4 işçi hayatını kaybetti
Akkuyu Nükleer Santrali inşaatı nükleer atıkların ülke topraklarında yaratacağı tahribat, alanın deprem bölgesinde yer alması, reaktörlerin yerleştirileceği zemin ve temelde çatlaklar, yaşanan iş cinayetleri gibi sorunlarla gündemde. Aldıkları düşük ücret sorununun yanı sıra; işçiler özellikle alınmayan işçi sağlığı ve güvenliği önlemlerinin hayatlarını nasıl tehlikeye attığını şöyle anlatıyorlar: “Sadece bir buçuk ayda bizim duyduğumuz biri Rus, 3’ü Türkiye vatandaşı 4 işçi hayatını kaybetti. Burada bir iş kazasında ölmezsen yüzde 98 sakatsın. İş güvenliği uzmanının yetkisi yok. Zaten patron istihdam ediyor. Bu yüzden işi durdurma yetkisi yok. Resmi olarak var ama uygularsa işten atılır. İş güvenliği uzmanı sadece kemersiz görünce ya da sigara içince uyarıyor. Bir işçi hastalansa ya da hafif bir yaralanma geçirse hastaneye gitmek istediğinde 20 tane ambulans olmasına rağmen ‘Şirketin sana araba versin’ diyorlar. Şirket de vermeyince kendi imkanlarınla nasıl gideceksin?”
Eylemler örgütlülüğe dönüşmüyor
Akkuyu’da çalışma koşulları ve ücretler için çok sayıda eylem yapıldığını söyleyen bir işçi, “Kimi işçi bireysel olarak iş başvurusu yapıyor. Ama çavuş, elçi, dayı başı gibi işçi getiren simsarlar da var. İşçi kendi sorununu tek başına çözmeye çalışıyor ya da eylemler yapıyor ama o eylemler örgütlülüğe dönüşmüyor” diye konuştu. Asgari ücret 4 bin 250 lira olduğunda kendi maaşlarının yükseltilmesi için eylem yaptıklarını belirten işçi, “Taşeron firma karşımızda yer alıyor, ana firma bizden gibi görünüp ortalığı yatıştırıyor. Zammı yüzde 40 istiyorduk, yüzde 30’da anlaştılar. Yüzde 30’u bile alamadık. Yani Ana firma İÇTAŞ olayında olduğu gibi iyi polisi oynuyor, işçiyi yatıştırıyor” dedi.
Göçmen işçi gönderilme korkusu yaşıyor
Rus firmalarında çalışan Türkmenistan, Kazakistan, Gürcistan, Ukrayna uyruklu işçilerle birlikte çalıştıklarını ifade eden işçi, “Göçmen işçiler eylemlere pek katılmıyor. Hem ücretleri daha iyi hem de onlar da işten atılıp ülkelerine geri gönderilebilir. Korkutulmuşlar. Barınma yerlerinde bizimle kalan göçmenler de var ama herkes kendi grubu ile vakit geçiriyor” dedi.
“Hiçbir sosyal hayat yok”
Yollarda ölümlere neden olan eski servislerle taşınmaya devam ettiklerini dile getiren işçi, “Barınma yerleri Büyükeceli merkezinde 2-3 katlı prefabrik 50-60 odalı yerler. Sosyal aktivite yok. İnternet yok. Akşam erken gelince Büyükeceli sahilinde denize giriyoruz. Herkes duşunu alıp uzanıyor” diye konuştu.
Hak arayan işçiye ‘temiz kağıdı’ engeli
İşçiler işe alınırken e-Devlet şifrelerinin alındığını, kendilerine güvenlik soruşturması yapıldığı söylüyor. Şifresini vermeyi reddedenler ve söz konusu soruşturmayı geçemeyenler işe alınmıyor. Böylece işçiler daha işe alım yapılırken baskı altına alınıyor. Konuştuğumuz işçiler Akkuyu NGS’de faaliyette olan şirketler arasında gayriresmi olarak geçerli olan “temiz kağıdı” diye bir uygulamadan da bahsediyor. İşçilerin aktardığına göre bir şirketten çıkışı verilen ya da kendisi ayrılan işçiler Akkuyu NGS bünyesinde faaliyet gösteren başka bir şirkette çalışmak istiyorsa ayrıldığı şirketten “temiz kağıdı” adını verdikleri, “… işçi firmamızdan sorunsuz ayrılmıştır” şeklinde bir yazı almak zorunda. Temiz kağıdı, “kavgaya karıştın, eyleme katıldın” gibi gerekçelerle verilmeyebiliyor. Bu şekilde hak aramanın önüne geçildiğini söyleyen işçi, “Bu durum işçiye karşı koz olarak kullanıyor. ‘Sen kendin çıkarsan temiz kağıdı veririm yoksa vermem’ diyor. Hem hak arama engelleniyor hem de tazminat hakkından vazgeçmeye zorlanıyor. İşçi kendi başına gelene kadar bu uygulamaya itiraz etmiyor çünkü örgütlü değil. Ancak kendi başına gelince eyleme geçiyor” dedi.