Saadet Alpar, Afrika gazetesi duruşmasında bugünkü gelişmeleri sosyal medya hesabından aktardı.
İşte Alpar’ın paylaşımı:
Afrika Gazetesi Davası’nda sona doğru… – Saadet Alpar
Afrika Gazetesi Direktörlerinden Mehmet Levent, Siyaset Bilimci ve Beran Dağtaş, Şair yazar Faize Özdemirciler ile Yrd.Doç. Zeki Beşiktepeli savunmanın tanıkları olarak Mahkemedeydi.
Dört tanık da Mahkemeye devlet ve vatandaş arasında eşit bir ilişki olamayacağını anlatmaya çalıştı. Ve bu toprakların en cesur kadınlarından ikisi Beran Dağtaş en yalın dille şunu söyledi: ‘Afrika Gazetesi üzerinden bütün bir toplum baskı altına alınmaktır’, Faize Özdemirciler de şair yüreğiyle ‘Kıbrıs için acı çekiyoruz’ dedi.
Duruşmada ise Mehmet Levent, adanın balık hafızasında Afrika Gazetesi’ne yapılan saldırıları anlattı tek tek. Gazetenin kapısına kanlı köpek ceseti bırakılmasından 22 Ocak saldırısına kadar ve ekledi tüm kameralara görüntü kayıtlarına rağmen failler asla bulunamadı.
Gazetenin yayın politikasını muhalif duruşunu anlatan Levent, ‘egemenlerin ve düzenin bozuklarının tümü Afrika’nın merceği altındadır’ diyerek Şener Levent ile mesai arkadaşlarının ‘doğruları yazmaktan korkmayan, ezilenenin yanında ezenin karşısında’ tavır aldığını kaydetti.
Önce savunmanın ardından Savcının Türkiye karşıtlığı var mıdır? sorularını yanıtlayan Mehmet Levent: ‘biz Türkiye sevgisiyle büyüdük ancak Türkiye iktidarlarının sizi biz kurtardıktan başlayan tutumuyla bu sevgi törpülendi, öyle bir noktaya getirdiler ki hiç bitmeyen bir diyeti Kıbrıs Türk halkının boynuna astılar’ yanıtını verdi.
Levent’in törpülenmek metaforu üzerinden idda kurmak isteyen Savcı, ‘mesela bir tırnağı törpülediğinizde yok olur değil mi? demesi üzerine Levent, ‘tırnak ciddi bir hastalık olmadığı sürece yok olmaz’ şeklinde yanıtladı.
Eeleştirinin Türkiye halkalarına karşı olmadığını vurgulayan Levent, Türkiye hükümetleri-iktidarı ve egemenlerinin Kıbrıs’taki müdahelesinin eleştirilerin temelinde bulunduğunu yineledi.
KKTC-TC ilişkilerinin karikatür dolayısıyla gerildiği yönündeki iddiayı ise Levent; Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Cumhurbaşkanı Mustafa Akıncı’ya yönelik ağzından çıkanı kulağın duysun müzekereler böyle yürütülmez ifadesi ile Kıbrıslı Türklere sen kimsin demesini hatırlatarak ‘eğer bu sözler ilişkileri gerilmediyse kolaj neden gersin ki’ dedi.
Levent ayrıca Dönemin Türkiye Başbakan Yardımcısı Recep Akdağ’ın Afrika Gazetesi için KKTC Savcılarını göreve çağırmasını da anımsattı.
Mehmet levent şehadeti süresince basın, ifade ve düşünce özgürlüğünü savunarak Savcının basın her istediğini yazamaz görüşünü reddetti ve ‘demokrasi kıyımı varsa bunları yazmam şeklinde kendini kısıtlamaya gidemez bir gazeteci, haklı olduğuna eminse meslek ilkeleri ve yasaları gözetmeksizin de sınırsız biçimde yazabilir’ dedi.
Hakaret iddiasını ise mesela yoldan geçerken biri size ağzınıza işeyim derse bu hakaret olur mu örneği ile desteklenmesini garipseyen Mehmet Levent; ‘durup dururken neden biri bana böyle birşey söylesin ki ama eğer olay bu şekilde cereyan ediyorsa ve bu bir hakeretse bu benim saldırgan bir tutum takınmama neden olmaz’ yorumunu yaparak 22 Ocak saldırısını yeniden tutanağa geçirtti.
Mehmet Levent’in ardından akademide çatışma üzerine çalışmaları bulunan Siyaset Bilimci ve savunuculuk uzmanı Beran Dağtaş dinlendi.
Beran Dağtaş, Mahkemeye silahlı kuvvetler dahil tüm devlet gücünü ve erki elinde bulunduran devlet büyüğü ile sıradan bir vatandaş karşılıklı hakaret ve eleştiride denk olmadığını anlattı, sakince.
Savunmanın sorusu üzerine Türkiye’deki siyasi durumun resmini çeken Dağtaş, ‘şu an Türkiye’de tek adam rejimi yani diktatörlük var’ dedi.
Tutuklu gazeteciler, medyanın susturulması, hukukun üstünlüğünün çiğnenmesi, ekonomik ve ifade özgürlüğünün yok edilmesinin dikatatörlüğü kanıtladığını kaydeden Dağtaş; ‘eğer demokrasiden bahsedilecekse düşünce, ifade ve basın özgürlüğü ilk sıradadır’ dedi.
Beran Dağtaş da davaya konu karikatürün hakeret içermediğini belirterek iddianamede yer alan ‘Türkiye halkını temsil eden Recep Tayyip Erdoğan’ ifadesindeki hataya dikkat çekti.
Dağtaş: ‘Erdoğan, Türkiye’yi temsil etmiyor kendi siyasi görüşünü ve partisini temsil ediyor, Türkiye’de anayasa değişti, rejim değişti, bu karikatürdeki fotoğrafıyla Türkiye halkını temsil ettiği sonucuna varılamaz’ dedi.
Savunmanın sorusu üzerine davaya konu karikatürün yayınlandığı dönemi Mahkemeye aktaran Dağtaş, ‘Erdoğan’ın Yunanistan ziyareti sırasında Lozan Antlaşması’nı gündeme getirmesi ve özellikle 12 adaların siyasi statüsünün yeniden değerlendirilmesi talebinin Yunanistan’da ülkenin bölünmez bütünlüğüne tehdit olarak kabul gördüğünü izah etti. Erdoğan’ın Lozan Antlaşmasının 100’üncü yılı olan 2023 hedefi ile siyasi propagandasına meşruluk kazandırdığı tespitini paylaşan Dağtaş; KKTC-TC ilişkilerini ise tahakküm ilişkisi şeklinde tanımladı.
İki Ülke arasındaki ilişkileri ekonomik çıkarların belirleyebileceğini vurgulayan Dağtaş; ‘İsrail ve Türkiye arasında one-minute krizi, Erdoğan’ın İsrail yetkililerine katil diye hitap etmesini’ örnek gösterdi ve bu ifadelere rağmen ticari çıkarların iki ülkeyi ilişkide tuttuğunu kaydetti.
Türkiye Elçiliğinin şikayet yazısı da Beran Dağtaş’a okutuldu. Dağtaş; ‘çok rahatsız edici, benim şahsım adına yabancı bir ülkenin elçiliği iddiada bulunamaz 2 ülkenin arasını açmaya yönelik tek hareket ancak bu olabilir’ dedi.
Türkiye yetkilierinin Kıbrıs’a yönelik tavrının esasında ilişkileri bozma niyeti taşıdığından söz eden Dağtaş; ‘Erdoğan Kıbrıs Türk halkına besleme demesini örnek gösterek hakaret budur’ değerlendirmesini yaptı.
Dağtaş; ‘Erdoğan’ın ve Türkiye Devleti yetkililerinin şiddeti azmettirdiğini, adaleti ve hukuku baskı altına almaya çalıştığını’ yinleyerek; ‘Afrika gazetesi’nin hedef gösterilmesi suça ve şiddete azmettirici tavırlarını meşru kılma çabasıdır, Erdoğan’ın mitingde Kıbrıs’taki kardeşlerim gereğini yapacaktır ifadesi de suça azmettirmektir, Afrika Gazetesi üzerinden bütün bir toplum baskı altına alınmaktır’ dedi.
Savcı’nın basın özgürlüğü sınırsız mı olmalı sorusuna ise Beran Dağtaş; ‘uluslararası hukuk ve prensipler gereğince tek bir sınır vardır o da vucut bütünlüğüne müdahale yani şiddete teşviktir’ dedi.
Siyasilere yönelik eleştirin ise sınırsız olması gerektiğine dikkat çeken Dağtaş; ‘emrinde koca bir ordu bulunan bir gücün dengelenebilmesi için eleştiri ve eleştirinin sınırsızlığı şarttır’ diye konuştu.
Savcının iddiasını kişisel ilişkilere dayandırması üzerine ise Dağtaş; kişisel tanışıklığınız olan bireyle sadece hiç tanımadığınız yalnızca siyasi görüşlerinden bildiğiniz ve sizin geleceğiniz adına karar alabilen birine karşı tutumun eşlit olamayacağını tekrarladı.
Afrika Gazetesi’ne yönelik 22 ocak saldırısını gündeme getiren ve bir kez daha saldırganları korumak isteyen Savcının, Erdoğan’ın Kıbrıs’taki kardeşlerim gereğini yapacaktır sözlerinin yasal bir eylem çağrısı olarak değerlendirilip değerlendirilmeyeceğini sorması üzerine ise Dağtaş; ‘eğer ki 22 ocak saldırısının ardından Erdoğan ben kimsenin canına kastetmedim deseydi ki demedi, eğer ki elçilik yetkilileri saldırganlarla poli karakollarında fotoğraf çektirmeseydi, para cezaları ödenmeseydi dediğiniz doğru olabilirdi’ ifadelerini kullandı.
Bu yanıt üzerine Savcının fotoğraf çekildiğini nerden biliyorsunuz orda mıydınız sorusuna Dağtaş; ‘Sayın Savcı bizzat kendileri fotoğrafları sosyal medyadan yayınladı’ sözleri ile karşılık verdi.
Beran Dağtaş’ın ardından salona şair ve yazar Faize Özdemirciler geldi.
Savunma ve Savcılığın sorularını yanıtlayan Özdemirciler; Afrika Gazetesi’nin bağımsızlığına dikkat çekti, 1974’ten sonrası azınlığa düşen ve iradesi ipotek altına alınan Kıbrıs Türk halkının yanında durduğunu söyledi.
Şener levent hakkında düşüncelerinin sorulması üzerine Özdemirciler; ‘Şener Levent, vicdanlıdır, Kıbrıs için acı çeken bir adamdır’ sözlerini kullandı.
KKTC-TC ilişkilerine yönelik de Özdemirciler; ‘eğer iki ülke arasındaki ilişkileri bozma ihtimali varsa bu Dönemin Türkiye yetkililerinin açıklamalarıdır’ dedi, mevcut iki ülke ilişkilerini de ensest olarak tanımladı.
Davaya konu karikatürün hakeret niyeti bulunduğu iddiasını ise ‘devlet gücünü elinde bulunduranlar, tolerans göstermelidir’ şeklinde yanıtlayan Özdemirciler, TC Cumhurbaşkanına yönelik eleştirinin sıradan iki insanın konuşması şeklinde yorumlanamayacağını kaydetti.
Savcının Özdemirciler’e taraflı şehadet veriyorsunuz suçlamasını ise ‘evet taraflıyım, basın ve ifade özgürlüğü tarafındayım’ sözleri ile yanıt verdi.
Bugünkü duruşmanın son tanığı ise Yrd. Do. Dr. Zeki Beşiktepeli’ydi.
Beşiktepeli, karikatürün daha önce hiçbir yerde yayınlamadığı bir tek Afrika Gazetesi’nde yer aldığı yönündeki iddiayı yalanlayarak, davaya konu karikatür Yunanistan’da yayınlandığı bilgisini Mahkeme ile paylaştı.
Zeki Beşiktepeli de bir karikatürün iki devlet arasındaki ilişkileri bozduğu iddiasını redderek ülkelerararası ilişkilerin karikatürlere ve basına bağlı değil çıkara bağlı olduğunu kaydetti.
İfade özgürlüğünün uluslararası hukuk ve insan hakları bildirgesi ile koruma altında bulunduğunu anımsatan Beşiktepeli, ‘eğer suç aranacaksa bunu daha farklı bir yerden yapmalısınız’ dedi.
Uluslararası ilişkiler ve hukuk bağlanmında neden böyle bir dava yürütülemeyeceğini açıklayan Beşiktepeli, ‘bu dava ayıptır, günahtır… bir gazetecinin zaten görevi iktidarı eleştirmektir’ diye konuştu.