Saadet Alpar – Sosyal Medya
Afrika Gazetesi Davası, Savcılık’ın Mahkemeye hitabıyla tamamlandı.
Fasıl Ceza Yasası’nın 20, 35 ve 68. Maddelerine aykırı Yabancı Devlet Yetkililerine Hakaret ithamıyla yargılanan Afrika Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Şener Levent ile Gazete Direktörü Ali Osman Tabak hakkında karar 16 mayıs’ta okunacak.
Bugünkü hitapta Savcılık, taraflar arasında ihtilaf ve ihtilaf olmayan konuları yasal çerçevede sıralarken kamuoyunca davadaki esas da netlik kazandı.
Bu kapsamda Savunma ve Savcılık davanın hukuki değil siyasi bir dava olduğunu teyit ettiler. Davada esas meselenin ‘ifade özgürlüğü’ olduğu her iki hitapta da açıkça onaylandı. Savunmanın Kutlu Adalı, Savcılığın ise Özker Özgür davasına atıfta bulunması bir kez daha ve son derece yalın biçimde halka şunu gösterdi: ‘mesele davanın lehde veya aleyhde sonuçlanması değil, bir kez davanın açılmış olmasıdır’. Gazeteciler, aydınlar, sanatçılar, düşünen, sorgulayan, eleştiren herkesin yargılanması için Özgür-Denktaş davası emsal olacaktır ve herkes mutlaka egemenin öngördüğü şekilde yargılanacaktır ve maalesef Adalı ailesinin iyi bildiği gibi adalet bu topraklarda varolmayacaktır.
Afrika Gazetesi Davası’ndan elimizde kalan birdiğer konuda da KKTC Devlet ve Hükümetinin resmen talimat aldığı gerçeğidir.
Ali Osman Tabak ve Şener Levent’in yargılanmasına, yargılanmadan önce gazete emekçileriyle linç edilmelerine giden sürecin fitili TC Lefkoşa Büyükelçiliği’nin şikayeti ile başladığı resmi kayıtlara girmiştir.
Dönemin TC Lefkoşa Büyükelçisi Derya Kanbay imzasıyla 11.12.2017 tarihinde KKTC Başbakanlığı’na gönderilen yazıda ‘… söz konusu yayın Kıbrıs Türk Halkında derin üzüntü ve infial uyandırmıştır…. Afrika adlı gazetede yer alan, iki ülke arasındaki huzuru ve dostane kardeş ilişkileri bozmayı hedefleyen çirkin ve TC Cumhurbaşkanı’nı tahkir etmeye yönelik resim dolayısıyla suç duyurusunda bulunduğumuzu ve gerekli adli işlemlere tevessül edilerek, suçluların cezalandırılmasını telep ettiğimizi…’ denilmişti.
Yazının Başbakanlığa ulaştığının hemen ertesi günü 12.12.2017 tarihinde Dönemin Başbakanlık Müsteşarı Metin Beyoğlu tarafından Polis Genel Müdürlüğü’ne TC Elçiliği’nin direktifi doğrultusunda Afrika Gazetesi hakkında gerekli hukuki işlemin başlatılması ve neticeden Başbakanlığın bilgili kılınması istendi. Yazının dağıtımı PGM ile birlikte TC Elçiliği’ne de yapıldı. KKTC yasalarında suç duyurusu bulunmadığını not ederek resmi tutanağa geçen bu yazılarla ilgili Metin Beyoğlu ile Dönemin Başbakanı Hüseyin Özgürgün’ün ifadesine Mahkemede hiçbir şekilde başvurulmadı. KKTC Başbakanlığının resmi yazısı dönemin başbakanı ile sonraki Başbakanların tamamını sorumlu kıldığından bugün Başbakan Sayın Tufan Erhürman, soruşturma süreci ile ilgili kamuoyunu bilgilendirmek durumundadır. Bugüne kadar iddia edildiğinin aksine Başbakanlık bu davada açıkça taraftır ve talimatla hareket etmektedir.
Davadan elimizde kalan bir diğer bilgi de tanık ifadelerine göre PGM’de Afrika Gazetesi’nin soruşturulması için kurulan özel birimdir. Bu konuda PGM tarafından aydınlatıcı bir açıklama yapılmaması 22 Ocak saldırganlarının Polis korumasında bulunduğu, aydın ve muhaliflere yönelik yıldırma, baskı girişimlerinin güvenlik güçlerince yürürtüldüğüne ilişkin kaygı ve kuşkunun kamuoyunda derinleşmesine vesile olmaktadır.
Vatandaşlara ‘ifade, düşünce ve basın özgürlüğü’ hakkının tanınması bu hakkın kullanılmasını tek başına sağlamadığı malumdur. Buna ulaşılabilecek araçların da onalara verilmesi gerekir ki bu siyasete düşen bir görevdir. Siyaset, Yargı bağımsızlığının arkasına gizlenerek kendini bu süreçten aklayamayacaktır.
Afrika Gazetesi Davası’na konu kolaj, karikatür, resim vs. görselle ilgili Polis ve Akademisyenlerin bir kısmı tarafından verilen ifadelerde internet arama motorları ile basında bu görselin daha önce hiç yayınlanmadığı kesin tespiti idi. Oysa ki basit bir ilk taramada görselin politik karikatürlere yer veren pinterestteki bir sayfada G.A. ismiyle yayınladığı bilgisine ulaşılabilirdi, ulaşılmak istenmedi.
****
‘İfade özgürlüğünün sınırlandırılmasını dayanan bir davadır’
Başsavcılık adına davayı yürüten Savcı Ergin Atıcı, hitabında ifade özgürlüğünün sınırlandırılması yönünde dava yürütüldüğünü aktardı.
Anayasa’nın 24. ve 26. Maddelerinde belli koşullarda ifade özgürlüğüne sınırlılık getirdiğini bu bağlamda Ceza Yasası’nın 68. Maddesi ile uyumlu olduğu iddiasını hitabında kullanan Savcı Atıcı, ayrıca Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 10. Maddesine değinerek iç hukukun uluslararası hukuktan önce geldiği görüşünü savundu.
‘Erdoğan, Prens değildir’
Ceza Yasası’nın 68. Maddesinde yer alan ve Savunmanın üzerinde durduğu prens ve hükümdar ifadelerine değinen Savcı Atıcı; ‘Erdoğan prens değildir, ancak diğer yüksek aşamalı yetkililer tabirine dahildir, Savunmanın bu yöndeki iddası yersizdir’ dedi.
‘Bu farklı bir davadır’
Savcı Atıcı, taraflar arasında ‘resmin hakeret içerip içermediği, resmi yayınlamaktaki niyet ile haklı sebep’ konularındaki ihtilafa işaret ederek; ‘bir yazının zem ve kadih olup olmadığı makul ve alelade kişilerce nasıl okunduğu ile ilgilidir’ dedi ve ‘ve bu farklı bir davadır’ diye ekledi.
Bu bağlamda Savcılık tarafından çağrılan tanıkların duygu ve hislerini aktardığını bilirkişi sıffatı taşımadığını kaydeden Savcı, değerlendirilmesi gereken kriterin eğitim düzeyi olmaması gerektiğini söyledi.
Savcı Atıcı hitabında karikatür yerine kolaj tekniğindeki resim ifadesine sıklıkla başvurarak, Özker Özgür – Rauf Rauf Denktaş arasındaki davaya atıfla yazıda oluşan kişiye zem ve kadih halinin resim ile de oluşabileceği iddiasında bulundu.
‘Niyeti, ıspatlamak zordur, niyet sonuç vermese de’
Ceza Yasası 68. Maddede yer alan haklı bir sebebi veya mazerete ilişkin ise Savcı Atıcı, davada ithama girmeyen Ceza Yasası’nın Yasa dışı Yayının Tanımını getiren 198-199’uncu, Zemmedici Malzemenin Yayımlanmasının Koşula Bağlı Olarak Ayrıcalığa Sahip Olduğu Durumları düzenleyen 200’üncü ve İyi Niyet Karinesini içeren 201-202’inci maddelerini gündeme getirdi.
‘Niyeti ıspatlamak zordur, istihrac edilebilir ve niyet sonuç vermese de vardır’ diyen Savcı, buna rağmen ‘resmin, kamu yararı gözetmediği salt hakeret içerdiği, iki ülkenin huzurunu bozduğu yorumuna’ bağlı kaldı.
Savcı Atıcı, Savunmanın hitabında dayandığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile AİHM kararlarına ilişkin ise sadece iki davanın doğrudan kararına değil karar içeriğindeki ifadeleri öne çıkarmakla yetindi.
‘AİHM kararlarında önemli olan eleştirinin toplum yararına olmasıdır, AİHM’in önemsediği bilgi verilmesidir, bilgi verilsin ki sanıklar korunsun’ ifadesini kullanan Savcı, davaya konu resmin bilgi içermediği, icraat eleştirisi yapmadığı gerekçesi ile hakaret sayılmasını istedi.
‘İki kutup var’
Savcı Ergin Atıcı, hitabında Afrika Gazetesi’nde yayınlanan– ki duruşmalardaki şehadetlerde davaya konu olmadığı gerekçesi ile değinilmesine izin verilmediği – ‘tecavüz devleti, hoşgelmedin, kurtarıldık mı has…, Erdoğan diktatördür’ gibi manşet ve yazılara da hitabında yer vererek ‘gazetenin zaman zaman dozajını aştığını’, varolan iki kutup nedeniyle istenmeyen olaylar yaşandığını kaydetti.
Savcı Ergin Atıcı, hitabını Şener Levent’in George Orwell’den yaptığı ‘gazetecilik birilerinin yazılmasını istemediğini yazmaktır’ alıntısına hitaben tamamladı: ‘peki birilerinin istemediği birşeyi istediği gibi yazmak mıdır gazetecilik? tabi ki hayır. Basın özgürlüğü, kamunun gerçekleri öğrenmesi hakkının, gazeteciler aracılığıyla kullanılması demektir. Bu özgürlük, kesinlikle gazeteciler için bir imtiyaz değildir. Gazeteci basın özgürlüğüne sığınarak her istediğini yazma hakkına sahip olamaz. Tam tersine gazeteci olmanın gerektiği görev ve sorumluluklar çerçevesinde yazmalıdır’.
Fotoğraf: Yenidüzen