Kıbrıs’ta Sol ve ilerici mücadelenin önemli isimlerinden Mihalis Pumburis 99 yaşında hayata gözlerini yumdu.
İkinci Dünya Savaşı’nda Hitler faşizmine karşı savaşan Kıbrıslılar arasında yer alan Mihalis Pumburis, Kıbrıslı askerlerin terhis talebiyle başlattıkları mücadeleye aktif olarak katılması üzerine, diğer yüzlerce Kıbrıslıyla birlikte 1946 Mayıs’ına kadar İngilizler tarafından Mısır’ın çölündeki Hatatpa Kampı’na hapsedildi.
Pumburis adaya dönüşünün ardından AKEL Mağusa İlçesi’nin önemli isimlerinden biri oldu.
1955 yılında İngiliz Sömürge Yönetimi’nin AKEL’i yasadışı ilan etmesinin ardından 1957 yılına kadar yeniden hapsedildi.
Mihalis Pumburis’in hayata veda etmesinin ardından AKEL tarafından yapılan açıklamada “AKEL olarak Mihalis Pumburis’e veda ederken, onun bıraktığı emanete sahip çıkacağımıza ve yolunda ilerlemeye devam edeceğimize söz veriyoruz. Ailesine, yakınlarına ve tüm yoldaşlarına en içten taziyelerimizi sunuyoruz” denilerek, Pumburis’in özgeçmişi şu şekilde özetlendi:
“1919’da Marathovuno köyünde yoksul bir çiftçi ailenin çocuğu olarak dünyaya gelen Mihalis Pumburis, henüz 11 yaşında inşaatlarda ve madenlerde işçi olarak yaşam mücadelesine atıldı. 1941’de AKEL üyesi oldu. Aynı yıl askeri hastane inşaatında çalışan işçilerin grevinde yer aldı. 1943’te AKEL Merkez Komitesi’nin çağrısı üzerine Hitler faşizmine karşı savaşa gönüllü olarak katıldı. İkinci Dünya Savaşı’nın sonuna kadar İtalya cephesinde savaşan Pumburis, savaşın sona ermesinin ardından Kıbrıslı askerlerin terhis talebiyle başlattıkları mücadeleye aktif olarak katılması üzerine, diğer yüzlerce Kıbrıslıyla birlikte 1946 Mayıs’ına kadar İngilizler tarafından Mısır’ın çölündeki Hatatpa Kampı’na hapsedildi.
Kıbrıs’a dönmesinin ardından önce AKEL’in Marathovuno örgütü sekreterliği, sonra Lefkonuk Bölge Komitesi sekreterliği görevini üstlendi. Partinin 8. Kongresi’nde Merkez Komitesi üyeliğine seçildi ve 1955’te AKEL Mağusa İlçe Sekreterliğine seçildi. 1988’e kadar bu görevi yürüten Pumbiris, 1957’den 1987’e kadar partinin Politbüro üyesiydi. 1955’te sömürgeciler tarafından AKEL’in kara listeye alınmasıyla, partinin diğer onlarca lider kadrosuyla birlikte 1957’ye kadar hapsedildi. AKEL Mağusa Örgütü’nün lideri olarak Grivas’çı aşırı sağın cani terörünü yaşayan Mihalis Pumburis, halkımızın örgütlenmesinde ve siyasi mücadelesinde oynadığı belirleyici rolle ülkenin iç savaşa sürüklenmemesi çabasına önemli katkı sağladı.
1981’den 1991’e kadar Mağusa milletvekili seçildiği dönemin son iki yılında AKEL’in Meclis Grubu Sözcülüğü görevinde bulunan Pumburis, 1990-1991 döneminde AKEL’in ideolojik ve örgütsel ilkelerinin savunulmasında belirleyici katkıda bulundu. Emekliye ayrılmasından sonra yazdığı kitaplar, AKEL ve Kıbrıs tarihi açısından değerli bilgi kaynaklarını teşkil etmektedir.
Mihalis Pumburis komünist ideolojiye sarsılmaz inancı ve partimize bağlılığıyla, dürüst ve mütevazı duruşuyla, yurdumuzun ve halkımızın mücadelelerine katkılarıyla AKEL’e ve Kıbrıs tarihine mührünü silinmez bir biçimde vurdu.”
“Türkiye’yle, Kıbrıslıtürklerle dost olmak istiyoruz”
Mihalis Pumburis, 5 Mayıs 2005’te Yenidüzen Gazetesi‘nde yayınlanan, araştırmacı gazeteci Sevgül Uludağ‘la gerçekleştirdiği röportajda “Şimdi geriye dönüp Kıbrıs’a baktığınızda, ne kaldı geriye? Ve şu anda Kıbrıs’ın durumunu nasıl görüyorsunuz? sorusuna şu cevabı veriyordu:
Geçmişe baktığımda, zor günlerden geçtik… Ama daha iyi koşullar için de mücadele ettik… Zor dönemlerden geçtik… Her iki taraf da yanlışlar yapmış olabilir geçmişte ki yaptık… Fakat öteki taraftan da yanlış yapmayan insan veya siyasal oluşum var mı? Bizi gelecek ilgilendiriyor bu noktada… Bir değerlendirmemi söyleyeceğim ve bu Kıbrıslıtürklere mesajım olsun… Özellikle de Kıbrıslıtürk solculara ki ben çoğunu tanıyorum ben bu insanların… Kıbrıs sorunu, iyi bir birleşmeyle çözülecek. Bir fikir duydum geçen gün, Kıbrıslırumların zafer kazanması yönündeydi bu düşünce… Bence Kıbrıslırumların değil, Kıbrıs halkının zafer kazanması gerek. Bana göre Kıbrıs sorunu Annan Planı temelinde çözülmelidir. Fakat şu anki haliyle bu planda bir takım değişiklikler yapılması gerekir, özlü değişiklikler olması gerekir. Eğer Yunanistan veya Türkiye, gerek Kıbrıs Rum tarafında, gerek Kıbrıs Türk tarafında çözüm dayatmaya çalışırlarsa, bu çözüm yaşayabilir olamaz. Bizim o ince ayarı, ince dengeyi bulmamız gerekir. Ve ben bu formülasyonu, Kıbrıslıtürklerle Kıbrıslırumların bulabileceğine inanırım. Ama bu sürece Türkiye’nin de katkı yapması gerekir. Bizi en çok rahatsız eden, bizim için en çok endişe veren olgu, Türkiye’nin adaya müdahale hakkıdır aslında… Hepimizin birleşmeye gerekli katkıyı sağlamamız gerekir. Ben şimdi 85 yaşındayım. Ne kadar daha yaşayacağımı bilmiyorum ama kafamda bir vizyonum var… Benim kafamdaki vizyon, Kıbrıs’ın, Türkiye ile Yunanistan arasında barış köprüsü olmasıdır… Ve aynı zamanda Kıbrıs’ın Avrupa ile Arap ülkeleri arasında bir barış köprüsü olmasıdır… Bu çok ince dengeyi bulmamız lazım… Ve şunu da söyleyeyim: özellikle yoldaşlarımızın Kıbrıslırumların endişelerini anlamaya çalışmaları gerek. Anlamaya çalışmadan o ince ayarı yapmak mümkün değildir. Birkaç gün önce bir Kıbrıslıtürk evime geldi. “Niçin Annan Planı’nı kabul etmediniz?” diye sordu bana… Ben de şunu söyledim: “Ben imza atarak, kabul ederek ‘Türkiye’nin müdahale hakkı var’ olgusuna götürmem yani…” Sorun bu… Türkiye’yle, Kıbrıslıtürklerle dost olmak istiyoruz.
Röportajın tamamına ulaşmak için tıklayınız.