Uğradığı silahlı saldırı sonucu 6 Temmuz 1996’da hayatını kaybeden Yenidüzen gazetesi yazarı Kutlu Adalı, 26’ıncı ölüm yıldönümü dolayısıyla bugün anılıyor.
1996 yılı Mart ayında St. Barnabas Kilisesi’nden tarihi ikonların çalınması üzerine, 23 Mart 1996 tarihinde “Başbakan’a Düşen” başlıklı bir köşe yazısı yazan Adalı, olayın üstüne gitmiş ve devlet yetkililerin bu olaylardaki sorumluluğuna dikkat çekmişti.
Kutlu Adalı, baskından 9 gün sonra yazdığı yazısında St. Barnabas baskınında Sivil Savunma Teşkilat Başkanlığı’nın araçlarının kullanıldığını açıklamıştı.
Konu üzerine yaşanan yoğun tartışmalar üzerine, dönemin Başbakanı Hakkı Atun olayın “askeri operasyon” olduğunu açıklamış ama hiçbir detay vermemiştir. Basın ve kamuoyu tatmin olmuş değildi.
Nitekim, Kutlu Adalı olayı sorgulamaya devam etmiş ancak, 2 Nisan 1996 tarihinde “Demokrasi Herkese Lazım” başlıklı bir makale kaleme almış ve tehdit edildiğini açıklamıştı.
Kutlu Adalı bahsi geçen makalesinde şu ifadelere de yer vermekteydi:
“Evimin telefonu en uygunsuz saatlerde çalıyor, boğuk boğuk sesli, peçeli yüzlü bir takım kişiler, telefonu evde kim açarsa sorusuz sualsiz tehdit edici sözler söyleyerek kapatıyor. Kimi bela veriyor, kimi aşağılıyor, kimi elimizi ayağımızı kırmaktan söz ediyor…
Böyle ısrarla, aşağılayıcı bela veren, tehdit eden, elimi ayağımı kıran, kimliğini gizleyen, telefon numarasını vermeyen, peçe altına saklanmış telefonlar almadım. St. Barnabas baskınının önemi ve özelliği nedir ki, böyle hışımla üzerime varıyorlar? Yazılanların doğruluğundan mı tedirgin oluyorlar? Sivil toplum olmamızdan mı korkuyorlar? Demokrasi ve barış, niçin bir takım kişileri korkutuyor?”
Ses getiren makalenin ardından hemen ardından ölüm tehditleri almaya başlayan Adalı, 6 Temmuz gecesi evinin önünde vurularak öldürüldü. Adalı’nın katilleri ise olayın üzerinden 24 yıl geçmesine rağmen halen bulunamadı.
kktc yetkililerinin hem ikonların çalınması hem de Adalı’nın katledilişinin araştırılmasıyla ilgili yeterli bir soruşturmaya girişmemesi üzerine Kutlu Adalı’nın eşi İlkay Adalı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde Türkiye aleyhine dava açmıştı. 31 Mart 2005’te AİHM, Türkiye’yi cinayetle ilgili yeterli ve inandırıcı araştırma yapmadığı için mahkum etmişti.
Sedat Peker’in itirafları
Son olarak geçtiğimiz yıl, organize suç örgütü lideri olduğu gerekçesiyle hakkında kırmızı bülten talep edilen Sedat Peker’in kamuoyunda tartışma yaratan bir açıklama yapmıştı.
Peker, “Hayata korkusuzca bakanlar, ölümden de korkmazlar” başlıklı yedinci videosunda, 1996 yılında evinin önünde faili meçhul cinayete kurban giden gazeteci Kutlu Adalı cinayetiyle ilgili itiraf nitelikli iddialar ortaya atmıştı.
“Bana bir iki tane profesyonel bul”
“Cinayete değineceğiz demiştik, söz namustur” diyen Peker, Türkiye’nin eski İçişleri Bakanı ve Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar’ın, Kutlu Adalı’yı öldürtmek adına kendisinden tetikçi talep ettiğini iddia etmişti.
“Öz kardeşimi önerdim”
Peker, bu talep karşısında, Ağar’a “Kardeşi Atilla Peker”i önerdiğini ve Atilla Peker ile Türkiye’nin Kıbrıs Harekatı’nda da ön planda yer alan, “efsane yarbay” olarak anılan ancak Susurluk Skandalı’na adının karışması sonucu bir süre cezaevine giren asker Korkut Eken’in, Kutlu Adalı’yı öldürmek adına, cinayetin olduğu süreçte Kıbrıs’a geldiklerini anlatmıştı.
“Başka bir ekip öldürdü”
Atilla Peker ve Korkut Eken’in, 4 gün KKTC’de kaldıktan sonra Adalı’yı öldürmeden Türkiye’ye geri döndüklerini, tekrar Kıbrıs’a dönecekleri süreçte, yine Ağar’ın yönetimindeki bir başka ekibin Adalı’yı öldürdüğünü iddia etmişti.
“Vatanseverlik diyorlar, milleti coşturuyorlar herkesi birbirine sokuyorlar”
Ağar’ın kendisine, “Kutlu Adalı Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor” dediğini, bu sebeple Adalı’yı öldürülmesi adına kardeşini gönderdiğini öne süren Peker, Adalı’nın devleti için mücadele ettiğini belirterek kandırıldığını ima etti, “Hep böyle yapıyorlar. Vatanseverlik diyorlar, milleti coşturuyorlar herkesi birbirine sokuyorlar” iddialarında bulunmuştu.
Peker, süreci şöyle aktarmıştı:
“Biz o zaman Korkut Eken ve Mehmet Ağar ile hep beraberiz. Korkut abinin odası, Mehmet Ağar’ın odasının yanında. Burayı çok iyi dinleyin; genciz, vatanseveriz. Genelde bana iş adamlarını yönlendiriyorlar faili meçhullerden ziyade. Bana dediler ki Kıbrıs’ta bir adam var, Kıbrıs’ı Rumlara satmak istiyor. Biz o zaman çocuğuz, genciniz, bizi bir doldurmuşlar, bir doldurmuşlar… Mehmet Ağar ‘bana iki tane profesyonel bul’ dedi. Ben de öz kardeşimi, Atilla Peker’i vereceğimi söyledim. Uzmandır, sokaklarda yetişti dedim.”
Türk Hava Yolları’nın, sattığı uçak biletlerini sakladığı harddisklerin varlığından söz eden Peker, “Harddisklerde, geçmişten bugüne kadar satılan tüm biletler bulunuyor. İsteyen, Atilla Peker ile Korkut Eken’in, cinayetten ne kadar önce Kıbrıs’a gittiklerini bulabilir” diyerek, iddialarına şöyle devam etti:
“Ancak Allah’a yemin olsun, yüce Allah o insanın kanını bize nasip etmedi. Adam namuslu adam. Bugünleri görüşmüş adam, bunun için çalışmış. Rumlara filan ülkeyi satacağı yok adamın. Hep böyle yapıyorlar. Vatanseverlikle milleti coşturuyorlar herkesi birbirine sokuyorlar. Allah’a yemin olsun aradan zaman gençti 3-4 gün sonra döndüler, denk gelinemedi. Korkut abiyle konuştum, dedi tekrardan gideceğiz. Sonra orada bunların başka bir ekip öldürmüş. Sonra görüştüğümüzde, bana işin hallolduğunu söyledi.”
Kardeşi Atilla Peker’in kanser tedavisi gördüğünü ifade eden Peker, “O benim biladerim. O korkmaz, doğruyu anlatır. Öldürse öldürdüm derdi. Çünkü zaman aşımına girdi, hiçbir hukuki kaidesi yok. Allaha yemin olsun, Kur’an’a yemin olsun olay böyle oldu” dedi.
Peker, iddialarını şöyle sürdürmüştü:
“Orada bir yeri soymuşlar. (Kutlu Adalı) soygunla ilgili çalışma yapıyor. Uyuşturucu ve kumarın Kıbrıs genelini ele geçirdiği konularında çalışmalar yapıyor. Sonra da Kıbrıs’ı Rumlara sattı diyorlar. Adam Denktaş’la mücadele arkadaşı. Sonra fikirleri biraz farklılaşıyor. O kadıncağızın (İlkay Adalı) mücadelesini hep uzaktan izledim. Avrupalara müracaat etti. Şimdi diyecekler ki bunları neden önceden anlatmadın. Neyi anlatayım? Sen gördüğün her şeyi anlatıyor musun? Hepimiz, bir birimizin aynısıyız.”