Bugün, insanlığın en büyük sıkıntılarından bir tanesinin kendi içinde çektiği yalnızlık olduğunu düşünüyorum. Oysa ki her birimiz içimizde ayni sıkıntılar ve problemlerle boğuşurken, algımızda bu problemlerin ve sıkıntıların kendimize özel olduğu illüzyonunda sıkışıp kalıyoruz. Peki nasıl oluyor da her birimiz ayni dertler ve sıkıntılar içinde boğuşurken, kendi içimizde yalnız ve problemlerin bize has olduğuna inanabiliyoruz?
Bunun en büyük nedeni yeterince paylaşabileceğimiz, konuşabileceğimiz ve birlik bütünlük hissedebileceğimiz platformlar yaratmamış olmamızdır. Bunun dışında, eğitim sistemlerimiz, sadece belirli dersler üzerinde iyi not almakla ilgilenirken, kendin olabilmek, içsel gelişim, kendini tanıma, farkındalık, kendini ve problemlerini ifade etmenin teşviki üzerine hiç bir içerik barındırmıyor. Bu şekilde kurulmuş olan eğitim sistemlerinin içinde büyüyen bireyler otomatik olarak, daha çok içsel yalnızlık, kendini ifade edememe ve mükemmeli oynama baskılarının altında ezilmeye müsait bir konumda oluyor.
Sizce başarı nedir? Başarılı bireyler kimlerdirler? Başarının tanımını yeniden yapılandırmamız gerektiğine inanıyorum. Kendini bilmek, huzurlu olmak, bilgeliği öğrenmek, mutlu olabilmek, hayatı kendi için anlamlandırabilmenin önemini esas başarı olarak görüyor muyuz? Yoksa iyi okullarda okumuş, çok para kazanmayı başarmış, evlenip, çocukları olan bireyleri mi genelde başarılı buluyoruz? Tabii ki bu da büyük bir başarı ama eğer bu koşulları yaratmış ve mutsuz hissediyor isek sizce bu bir başarı mıdır?
Hal böyle iken, mutsuz bireylerin ve zihinsel rahatsızlıkların maksimum düzeye ulaştığı bu zaman diliminde, bir şeyleri sorgulamamız gerektiğine inanıyorum. İnsanlar neden bu kadar mutsuz ve neden zihinsel rahatsızlıklar bu kadar yüksek rakamlara ulaştı sizce? Yeterince konuşmuyoruz, yeterince paylaşabileceğimiz, birbirimize destek olabileceğimiz platformlar yaratmıyoruz. Eğitim sisteminin durumu zaten apaçık ortada. Sosyal medyada çoğumuz içsel olarak kaybolmuşlukla boğuşurken, mükemmeli oynamayı seçip, birbirimize köstek olmaya devam etmeyi seçiyoruz.
Değişim vakti çoktan geldi diye düşünüyorum. Önce kendimizi, daha sonra da birbirimizi daha gerçek bir seviyeden yaşamaya davet etmemiz gerekiyor. Paylaşımı artırıcı, birbirimizi destekleyici yeni platformlar oluşturmalıyız. Önce ‘Ben’ kavramını anlamalı, daha sonra ‘Sen’ ve son olarak da ‘Biz’ kavramını anlayabileceğimiz eğitim sistemleri oluşturmalıyız.