Beş kıtada, 13 ülkede gerçekleştirilen “Küresel Sürdürülebilirlik Anketi”, vatandaşların hükümetleri ve şirketlerin iklim kriziyle mücadeleleri hakkında yaşadığı hayal kırıklığını ortaya çıkardı.
ABD merkezli internet haber mecrası POLITICO‘nun yaptırdığı; 16-22 Aralık 2021’de bin yetişkini kapsayan ankete yanıt verenler, şirketlerin daha yüksek vergiler ödemek de dahil olmak üzere iklim değişikliğiyle mücadele maliyetinin daha büyük bir bölümünü paylaşmaları gerektiğini belirtti. Fosil yakıt şirketleri ise en çok şüpheyle karşılananlar arasında.
Amerika Birleşik Devletleri, iklim eylemi konusunda en büyük ideolojik bölünmeye ev sahipliği yapıyor. Sol eğilimli seçmenlerin yüzde 97’si iklim değişikliği konusunda endişelerini dile getirirken, bu oran sağ eğilimli seçmenlerde yüzde 51’e düşüyor.
Ancak siyasi yelpazenin tüm kesimleri, Joe Biden ekibine iklim yaklaşımı konusunda zayıf notlar veriyor: Genel olarak, her 5 kişiden 1’inden azı Biden’ın “iklim değişikliğiyle mücadele için doğru olanı” yaptığını söylüyor. Sağ eğilimli seçmenlerin yüzde 26’sı Başkan’ın iklim politikasını onaylarken, kendini sol eğilimli olarak tanımlayanların onay oranı ise yüzde 10.
Şaşırtıcı bir şekilde, ABD Başkanı, iklim politikaları konusunda sağ kesimden, seçmenlerinin büyük kısmını oluşturan sol eğilimli seçmenlere göre daha yüksek not almış durumda. Bunun nedeni olarak da Cumhuriyetçi seçmenlerin Biden’ın yeterince şey yaptığından endişe duyması değil, onun yasal olarak kısıtlanmış olmasından memnun olmaları gösteriliyor.
Biden’ın tabanı ise öfkeli. Yönetim iklim eylemini gündeminin merkezi haline getirmiş olsa da, kendilerini sol eğilimli olarak nitelendiren Amerikalıların yüzde 80’i, ankete katılan Demokratların yüzde 64’ü de dahil olmak üzere Biden yönetiminin iklim değişikliğini ele almak için çok az şey yaptığını söylüyor.
Ankete katılan 13 ülkenin tamamında çoğunluk, iklim değişikliği konusunda “çok endişeli” veya “biraz endişeli” olduklarını bildiriyor. Bu, sağ eğilimli seçmenlerin yalnızca yüzde 49’unun endişe duyduğunu söylediği Avustralya hariç, her ülkedeki sağ eğilimli seçmenler arasındaki çoğunluğu da içeriyor.
Sol eğilimli seçmenlerin genel olarak iklimle ilgili endişelerini ifade etme olasılığı daha yüksek olsa da, ankete katılan ülkelerin çoğunda ideolojik ayrım oldukça küçük farklara sahip.
Vatandaşların iklim değişikliği konusunda en çok endişe duyduğu Brezilya, Güney Afrika ve Meksika gibi ülkelerde ise ideolojik uçurum çok daha dar. Brezilya’da kendini “merkezde” olarak tanımlayan seçmenlerin yüzde 93’ü, sağ eğilimli seçmenlerin yüzde 78’i ve kendini solcu olarak tanımlayanların yüzde 92’si iklim değişikliği konusunda endişeli. Meksika’da ise merkezde yer alan ve sağ eğilimli seçmenler, sol eğilimli yurttaşlardan daha kaygılı.
Çin’e esneklik yok
Seçmenlerin büyük çoğunluğu Çin‘in artık “fakir” bir ülke olmadığına ve zengin ülkelerle aynı iklim hedeflerini ve zaman çizelgesini takip etmesi gerektiğine inanıyor. Bu görüş, ankete katılan Çin dışındaki 12 ülkede benzer oranlarda: 65 yaş üstü Kanadalıların yüzde 3’ü ve yüksek gelirli Avustralyalıların yüzde 2’si Çin’in kendi zaman çizelgesine karar verme esnekliğini hak ettiğine inanıyor.
Çoğunluk, “yeşil bir geçiş” zengin ülkelerin yoksul olanlara mali destek vermesini desteklese de bu cömertliğin Çin için de gösterilmemesi gerektiği kanısında. Ankete katılan 13 ülkedeki çoğunluk – Japonya’da yüzde 57’den Güney Afrika’da yüzde 80’e kadar – dünyanın en büyük ikinci ekonomisine sahip Çin’in artık zengin bir ülke olarak sınıflandırılması gerektiği konusunda hemfikir.
Hindistan, bir sonraki yükselen güç olacak mı?
Hintli seçmenler, iklim kampanyacıları ve müzakereciler için değerlendirilmesi en karmaşık görüşlerden bazılarına sahip olarak değerlendiriliyor. İskoçya‘nın Glasgow kentinde yapılan COP26 iklim görüşmelerinde, Hindistan hükümetinin pozisyonunu yansıtan 10 kişiden dokuzu, zengin ülkelerin iklim değişikliğiyle mücadelede düşük gelirli ülkelere destek vermesi gerektiği konusunda ısrar etmişti. Buna karşılık kendileri iklim krizinin etkilerini hafifletmeye yönelik yeni adımlar atmaya istekli görünmediler.
Hindistanlıların yüzde 70’i, ülkelerinin iklim değişikliğiyle mücadele için “adil payı” üstlendiğini veya bundan fazlasını yaptığını düşünüyor. Bu, ankete katılan 13 ülke arasında en yüksek oran. Aynı soruya Japonya halkı yüzde 33 oranında olumlu yanıt veriyor.
Hindistan’ın hükümet politikası ile Hint kamuoyunun yakın uyumu, enerji için kömür kullanılmasına karşı kampanya yürütenler için iyiye alamet değil, çünkü kömür, Hindistan’ın enerji arzının yaklaşık yüzde 50’sini sağlıyor.
ABD İklim Elçisi John Kerry, geçen ay kömürü “gezegendeki en kirli yakıt” olarak tanımlamıştı ve “Kömür kullanımının son aylarda [ve] yılda yüzde 6 arttığını” söylemişti: “Bu bir sorun ve bunu çözmenin kömürden vaz geçmekten başka yolu yok.”
Almanya‘da da benzer bir durum doğal gazla ilgili. Ankete katılan Almanların yüzde 62’si, ülkelerinin iklim konusunda “adil bir pay” üstlendiği veya daha iyisini yaptığı görüşünde. Almanya’nın elektrik için hala sıvılaştırılmış doğal gaza, özellikle de Rusya‘ya bağımlı olması nedeniyle, nükleer sektörünü yeniden canlandırma veya yenilenebilir kaynaklara geçme şansı ise zayıf görülüyor.
Hükümetlerinden en mutsuz olanlar
Güney Afrika‘daki katılımcılar, ülkelerinde iklim değişikliğinin ele alınmasıyla ilgili derin bir endişe ve memnuniyetsizlik dile getiriyor.
Avrupa ülkeleri arasında ise hükümetlerinin iklim çabalarına en şüpheyle bakanlar Fransız seçmenler. Her iki sağ eğilimli ve merkez Fransız seçmeninden biri hükümetlerinin iklim değişikliği konusunda yeterince çaba göstermediğini söylüyor. Sol eğilimli seçmenler arasında, çok az şey yapıldığını söyleyenlerin oranı yüzde 66, doğru politikalar izlendiğini düşünenler ise sadece yüzde 17’yi oluşturuyor.
Hükümetlerini daha az eleştirmekle birlikte, Brezilyalılar ve Meksikalılar da iklim konusunda en çok kaygılananlar arasında.
Anketin yürütücülerinden gazeteci ve iklim aktivisti Bill McKibben, “Bu noktada, dünya çapındaki kamuoyunun hükümetlerin ve şirketlerin çok daha hızlı hareket etmesini istediği açık – şimdiye kadar rastladığımız en kötü krizin yavaş yürümesinden giderek daha fazla öfkeleniyorlar” dedi.
Talepler
İklim eylemini doğrudan ve vergilendirme yoluyla finanse etmenin yanı sıra, katılımcılar iklim değişikliğine karşı mücadelede işletmelerin hangi rolü oynamaları gerektiği konusunda kararsız görünüyorlar.
Çevre dostu altyapı, ankete katılan 13 ülkenin tamamında, kömür ve benzinle çalışan arabaları yasaklamanın çok ötesinde, en popüler acil iklim yatırımı olarak görülüyor. En büyük karbon emisyonu kaynaklarından bazılarının yasaklanıp yasaklanmayacağı veya ne kadar hızlı bir şekilde yasaklanacağı konusunda ise çok az fikir birliği var.
Hindistanlılar, benzinle çalışan araçları yasaklamak konusunda en istekli olanlar: Yüzde 50’si 2030’a kadar bir yasağı destekliyor. Ancak ankete katılan Amerikalıların yüzde 41’i benzinle çalışan araçların asla yasaklanmaması gerektiğini söylüyor. 2040’tan önce bu araçları yasaklamak için nispeten az küresel destek bulunuyor.
Anket yapılan her ülkedeki büyük çoğunluk, fosil yakıt şirketlerinin iklim üzerindeki etkilerinden sorumlu tutulmasını destekliyor. Listenin başında ise Rusya yer alıyor. Katılımcıların yüzde 90’ı , fosil yakıt şirketlerinin ürünlerinin çevre üzerindeki etkilerinden “kesinlikle” veya “muhtemelen” sorumlu tutulması gerektiği konusunda hemfikir.
Ancak, bankaların ve sigorta şirketlerinin kendilerini fosil yakıt projelerinden uzaklaştırıp uzaklaştırmamalarına konusunda bilgi eksikliği ve kafa karışıklığı bulunuyor. Japonya’da vatandaşların yaklaşık üçte biri, bir fikir sunmak için yeterli bilgiye sahip olmadıklarını belirtiyor.