Akıl karışıklığı, nedense insanlar tarafından pek de hoş karşılanmaz. Hatta bir zayıflık, ve hemen müdahale edilmesi, değiştirilmesi gereken bir şey olarak algılanır. İnsan, bilmeyi ve netliği sever. Aksinden genelde pek hoşlanmaz.
Ancak bu yaşadığımız dünyada akıl karışıklığının negtaif değil, pozitif ve gerekli bir şey olduğunu düşünüyorum. Hayata dair, kim olduğuna dair akıl karışıklığı, insanı aslında kendini bulmaya yaklaştıran en önemli unsura dönüşebilir. Çünkü akıl karışıklığı beraberinde sorguyu getirir. Kişi meraklanır ve sorgular, düşünür, araştırır. Başımızı bir saniye için kaldırıp, gökyüzüne baktığımızda, bu muazzam bilinmeyen bir diyarın içerisinde insan denilen bir varoluş olarak, var olmak, akıl karışıklığını beraberinde getiriyor olmalıdır. Net olmaya karşı hissettiğimiz bu sevda genelde egomuzun bizi güvende tutma güdüsünden gelir. Bu durumda bir sakınca yoktur. Ancak gerçek netlik, belirli bir yoldan geçildiğinde gelebilir.
Ancak bu yolda yürüken oluşmaya başlayan netlik, genelde egodan gelen netlikle biraz daha farklıdır. Netlik, bilinmeyene ve bilinemeyene, anlaşılmayan veya anlaşılamayana, insanın zayıflıklarıyla birlikte, gücüne, teslimiyete dair gerçekleşir. Bununla birlikte ‘ben kimim?’ soruları ne kadar netlik gerçekleşirse gerçekleşsin sorulmaktan vazgeçilmez. Bugün günümüzde çoğu insan ‘sen kimsin biliyor musun’ diye sorulduğunda, genelde isimlerini, yaptıkları mesleklerini, anne ve baba oluşlarını, yapmaktan hoşlandıkları şeyleri anlatmaya başlarlar. Peki ismini çıkarırsak, yapmaktan hoşlandığın şeyleri artık yapamazsan, bir mesleğin yoksa ‘sen kim olursun’ diye sorulduğunda, çoğu bu basit soruyu hiç sormamış olmanın şaşkınlığında kalır. Bu noktada herkesi ‘ben kimim’ sorusunu sormaya davet ediyorum. Zihnin bu soruyu cevaplamaya çalışacaktır. Ancak bu zihnin bilebileceği ve açıklayabileceği bir durum değildir. Yine zihin, seni güvende tutmak adına, bir sürü cevap vermek isteyecektir. Zihnin ötesindeki sen kimsin? Eğer fark edip düşüncelerini ve duygularını izleyebilirsen, izleyebilen kim? Bu soruları sorup sadece bırakılmalı, cevaplamaya çalışılmamalı. Bu sorularla gelen niyet zaten kişiye ihtiyacı olan tüm deneyimi sunmaya başlar.
Bilinmeyen genelde insanı rahatsız eder, akıl karışıklığı da genelde bilinmeyenle özdeşleşlediği için insan akıl karışıklığına da pek sıcak bakmaz. Ancak biraz akıl karışıklığı, sorgu, bilinmeyenin gücüne boyun eğme, kişiye hiç hayal bile edemeyeceği kadar farklı deneyim yolları açar. ‘Ben kimim’ sorusu insanı kendine götürebilecek yegane sorulardandır.