Son zamları kamu çalışanı ve emeklilerin hayat pahalılığı (HP) ödeneklerini ödeyebilmek için yaptıklarını açıklamıştı Bakanlar Kurulu…
Doğru mu? Doğru!
Şimdi de, kamu çalışanı ve emeklilerin HP ödeneklerini 3 ay (Ocak-Şubat-Mart) ertelediklerini duyurdu aynı Bakanlar Kurulu.
Bu da doğru mu? Bu da doğru!
Öyleyse;
Gerekçesi ertelenen bir uygulamanın niye kendisi de ertelenmiyor? Uygulama neydi? Zamlar. Gerekçesi: HP ödeneği.
Yani, hp ödeneği ertelendiğine göre, zamların da Mart ayı sonuna ertelenmesi gerekmiyor mu?
Bu arada;
“Küçük” bir ayrıntı, 3 ay sonunda ödenecek HP üstüne faiz de eklenecek mi?
“Küçük” dedim ama, aslında oldukça önemli bir ayrıntı. Çünkü, Maliye her türlü alacağının gecikmesi durumunda “gecikme zammı” alıyor vatandaştan. Belediyeler de öyle, bankalar da… Hatta, bankalar uyguladıkları faizin de faizini alıyorlar çatır çatır…
Ama iş vatandaşın alacağına gelince ne “gecikme zammı” ne de faiz akla geliyor.
Niye ertelendi hp? “Reel sektöre” katkı yapacaklarmış o parayla…
Zaten, son dönemde, “devlet sadece kamu görevlileri ve emeklilerin devleti mi, özel sektör (dikkat: çalışanları değil sektör!) üvey evlat mı?” gibisinden ısmarlama görüşler sürülmektedir piyasaya…
Duyan da sanacak ki; özel sektör (reel sektör de derler ya, sanki bunun dışındakiler sanalmış gibi…) de devlete çalışıyor kamu çalışanları gibi. O nedenle de “hakkını” istiyor. Utanmasalar, “kamu çalışanları gibi, bize de maaş bağlayın!” diye talepte bulunacaklar. “Neden olmasın, biz de vergi ödemiyormuyuz?” diye de ukalalık edecekler bıraksanız. Halbuki, kamu çalışanının esas katkısı vergi ödemesi değil ki! Kamu çalışanları, adı üzerinde kamuya (devlete) çalışanlardır ve aldıkları maaş da bu çalışmaya karşılıkdır. Örneğin, Gümrük memurları maliye kasasına “para toplama” işini yaparlar kabaca, vergi vermenin dışında… Yani, “reel” gelir sağlarlar devlete…
Peki, “reel sektör” dedikleriniz ne yapar? Başta, bol bol teşvik alır bu sektörün çoğu devletten. Bu sektörde muhasebe manevralarıyla vergi kaçırmayanına zor raslarsınız. Başka? En önemlisi de yanında çalıştırdığı işçilere “sefalet ücreti” olan asgari ücretin bile altında ücret ödeyerek, işçilerin günden güne sefalet ve açlığa sürüklenmesine sebep olur bu sektör…
Asgari ücretin altında ücret yasak değil mi? Sözde yasak! Ama “reel yaşamda” yasak değil!
Şöyle ki;
Asgari ücret neyin karşılığıdır? Günde 8, haftada 40, ayda da 160 saatin karşılığı değil mi? O zaman, günde 1 saat fazla çalıştırırsanız karşılığını ekstradan ödemek zorunda değilmisiniz? Peki, haftada 40 saat yerine, ki bu da 5 gün çarp 8 saatten oluşur, 44, 45, hatta 48 saat çalıştırırsanız gene bu fazla saatları ödemek zorunda değil misiniz? Hayır, çoğunuz ödemiyor! Günde sadece 1 saat fazla çalıştırarak, haftada 5, ayda da 20 saat, yani; yaklaşık 3 gün, parasını ödemeden, fazladan çalıştırmış oluyorsunuz işçilerinizi. Bunun üstüne, yasa gereği, hafta sonları ek mesai hükümlerini de eklersek, siz aslında “reel sektör” değil, soyguncu sektörsünüz! Ve, bu soygunu, devletin gözetiminde, devletin müsadesiyle ve hatta devletin desteğiyle yapıyorsunuz.
Ve bir de kalkmışsınız, utanmadan, “kamu çalışanlarından ve emeklilerden kes, bana ver diyorsunuz”…
Evet, sermaye böyle aç gözlü ve doyumsuzdur işte!
Ve, sermaye büyüdükçe daha da aç gözlü ve doyumsuz olur!
Bu kapitalist ekonominin temelidir.
Bu ekonomik temeli yıkıp, yerine işçilerin temelini oluşturdukları bir düzen kurulmadığı sürece işçi ve emekçilerin kurtuluşu mümkün olmayacaktır!