Kıbrıslıların yakın bir geçmişte içinden geçmiş olduğu savaş ve bölünme süreci eşi benzeri görülmemiş birçok hayat hikayesinin ortaya çıkmasına sebebiyet vermiştir. Benim anneannem ve dedem Kıbrıs’ın Baf kentine bağlı Poli kasabası yakınlarında bulunan iki köydendi. Savaş ortasında evlenmişler ve seneler boyu birçok farklı zorluk karşısında birlikte mücadele vermişlerdi.
Hayatın karşılarına çıkardığı hiçbir zorlukta pes etmemişlerdi.Baba tarafından adını taşıdığım rahmetli dedem ise Minareliköylü genel kültürü yüksek bir siyasetçiydi. Kıbrıslı Türk havacılık tarihinde bilindiği üzere kendi başına küçük bir uçak yaparak kısa mesafeden uçmuştu. Aynı zamanda Kıbrıs’ın İngiliz döneminde polislik yapmaktaydı.
Dedemin adı, başarıları vesilesiyle birçok yerel kitapta yer almıştır. Uzun lafın kısası Kıbrıs’ın karmaşık tarihinden doğmuş ve dinlenmeye değer birçok hikaye biliyorum fakat bu hikayelerden en ilginci 59 senelik ayrılığı ele alan bir arkadaşlık hikayesi olan nenemin hikayesidir ve bu hikayeyi sizlerle paylaşmak istedim.
Nenem , Eral Şahoğlu, 1944 yılında Kıbrıs’ın Larnaka şehrinde bir öğretmen ve bir ev hanımının ikinci kızı olarak dünyaya geldi. İlkokulda okurken annesini kaybetti. İlkokulu bitirmesinin ardından eğitimine Larnaka’da bulunan Amerikan Akademi’de devam etmeye başladı. Okulunda okuduğu süreçte İngilizce dilinde çeşitli dersler gördü ve birçok arkadaşı olan başarılı bir öğrenci konumuna geldi.
Nenemin en yakın arkadaşı, Banayoda Antoniou adında Rumca konuşan bir Kıbrıslıydı. Nenem gerek okul saatleri içerisinde , gerekse okul saatleri dışında Banayoda ile çok vakit geçiyordu ve yakın bir gelecekte olacaklardan tamamen habersiz bir şekilde hayatına devam ediyordu.
1959 yılında yaşanan bir takım olaylar Larnaka’da Türkçe konuşan Kıbrıslılar ile Rumca konuşan Kıbrıslıların bölgelerini biribirinden ayırarak bölgeler arası geçişin engellenmesine sebebiyet vermiştir. Rumca konuşan Kıbrıslıların bölgesinde kalmış olan Amerikan Akademi’ye devam edemeyeceğinden nenem yaşadığı hayal kırıklığı ile okulunu terk etmiş ve Lefkoşa’da bir liseye kaydolarak hafta içi günlerini orada bir öğrenci yurdunda geçirerek, Larnaka’ya sadece haftasonları gidebilmişti.
Kıbrıslıların büyük kaygılar içinde geçirdiği günler, aylar ve seneler geçmişti fakat nenem 1959 senesinden beri en iyi arkadaşından haber alamamıştı.1968 yılında dedem ile evlenen nenem Lefkoşa’da kalmaya devam ediyor ve Larnaka’ya hala haftasonları gidiyordu.
Kısa bir süre sonra yaşanan savaşın etkisiyle 1974 yılında Kıbrıs’ın bölünmesi ile Kıbrıslılar biribirinden ayrılarak farklı yönlere doğru göç etmek durumunda kalmıştı. Nenem göç sırasında hala Lefkoşa’daydı ve kısa bir süre sonra Larnaka’yı bir daha asla göremeyeceğinden neredeyse emindi. İnsanlar hatıralarını, eşyalarını ve çocukluklarını büyük acılarla geride bırakmıştı fakat hayat her şeye rağmen devam ediyordu.
Seneler geçmiş, yıllar yılları kovalamıştı. 2004 yılının bir günü Kıbrıs’ta kapılar açılmış ve insanlar bir daha asla göremeyeceklerini sandıklarını yeniden görebilecek olmanın umudu ile sınır kapılarına akın etmeye başlamıştı. Kıbrıs resmi olarak bir Avrupa Birliği ülkesi olmuş ve Kıbrıslılar aynı pasaportlar altında birleşmişti. Oysa ki anlaşmazlıkların ve acıların simgesi olan koca bir sınır , askeri üsler ve hayalet şehir hala yerli yerindeydi. Ne pasaport, ne geçişe açılan sınır kapıları bu gerçeği değiştiremezdi.
Nenem kapıların açıldığı bu sıralar yenile torun sahibi olmuş Lefkoşa’daki ikamet adresinde günlerini geçiriyordu. Kapıların açıldığı süreçte Larnaka’da bulunan eski evini ve dükkanlarını ziyaret ederek çocukluğunu anımsıyordu. Bunun yanında eski dükkanlarının şimdiki sahipleri ile tanışarak arkadaş olmuştu.
Açılan kapıların üstünden geçen 14 senenin ardından 2017 yılının bir günü Larnaka’da üyesi olduğu bir derneğin toplantılarına giden Banayoda, aynı toplantılar esnasında gördüğü Kıbrıslı Türklere nenemi sormaya başladı.
Nenemi tanıyan biri çıkana kadar sormaya devam etti ve günün birinde nenemi tanıyan Kıbrıslı Türklerden biri Banayoda’ya nenemin ölmüş olduğunu söyledi. Banayoda bunun üzerine büyük bir hayal kırıklığı yaşayarak haftalarca ağladı. 1959 yılında nenemden ayrıldığı o gün onu son kez gördüğünü bilemezdi.
Banayoda yine de vazgeçmedi ve içinde imkansızı arayan umutlarla nenemi sormaya devam etti. Gittiği yeni toplantılarda gördüğü Kıbrıslı Türklere de nenemi sormaya devam etti. Ardından ona bu asılsız haberi verenlerin nenemin rahmetli kız kardeşinden bahsettiğini öğrendi.
Nenemin yaşadığının sevinci ile bir mektup ulaştırmak üzere kısa bir not yazdı ve telefon numarasını ekledi. Mektup aylarca neneme ulaşmadı ve zaman yine hızla geçip gitti. Ertesi yılın güneşli bir bahar gününde ne olduğu ile alakalı en ufak bir fikri olmadığı bu mektup neneme ulaştı.
Mektupta 59 sene görmediği arkadaşından haber almıştı.Çok karışık duygular içerisinde yazan numarayı aradı ve konuşmaya çalıştı. Bazı aksaklıkların konuşmalarını engellemesinin ardından Banayoda yerel telefon dairesini arayarak bu telefon numarasının nereye ait olduğunu sordu ve numaranın kuzeyin numarası olduğunu öğrendi. Banayoda heyecanla aynı numarayı tekrar aradı ve 59 sene sonra biribirinin sesini ilk kez duyan iki yakın arkadaş göz yaşlarına boğuldu.
1 Mayıs 2018 tarihinde Larnaka’da ilk kez buluşarak eski günlerini andılar ve 59 yıllık ayrılık başladığı şehirde son bulmuştu. Bu hikaye ne olursa olsun hayattan asla umudumuzu kesmemiz gerektiğini gösteren bir hikayedir. Yarının bizden ne götüreceğini bilemediğimiz gibi bize ne getireceğini de asla bilemeyiz.
Barış aslında istediğimiz an gerçekleştirebileceğimiz bir şeydir çünkü barış, bizi bölen sınırlar ile ilgili değildir. Barış, insanlar arası ayrımcılığa sebep olan önyargılarımızı silip atmakla ilgilidir. Kafamızdaki mental sınırları yıkabildiğimiz sürece Kıbrıs’taki fiziksel sınırları da yıkabiliriz. Önemli olan başkalarının bizi neye inandırmaya çalıştığı değil, önemli olan bizim neye inandığımızdır; çünkü inanmak var olmuş en güçlü silahtır.
Bu yazıyı Yunancaya çeviren arkadaşım Vasilis Frantzis’e, bana bu hikayeyi paylaşma şansını tanıyan Gazeddakıbrıs’a ve Türkçe konuşan Kıbrıslıların kalmakta olduğu sokakların adını değiştirmeyerek (Piyale Paşa Sokak, Okullar sokak gibi) barışa katkıda bulunan Larnaka Belediyesi’ne en içten teşekkürlerimi sunarım.
***
Πολλές είναι οι μοναδικές ιστορίες που έχουν να διηγηθούν οι Κύπριοι εξαιτίας των πρρόσφατων βίαιων γεγονότων και της διαίρεσης της Κύπρου. Οι γονείς της μητέρας μου έμεναν σε δύο χωριά κοντά στην Πόλη Χρυσοχούς της επαρχίας Πάφου. Παντρεύτηκαν κατά τη διάρκεια των δικοινοτικών ταραχών και με πολλή προσπάθεια κατάαφεραν να ξεπεράσουν όλα τα προβλήματα που βρέθηκαν στο δρόμο τους. Ο πατέρας του πατέρα μου γεννήθηκε στον Νέο Χωριό Κυθρέας. Ήταν πολιτικός, άνθρωπος με πολύπλευρες γνώσεις και εργάστηκε στη Βρετανική αστυνομία κατά την περίοδο της Αγγλοκρατίας. Επίσης συνέβαλε στα πρώτα βήματα της Τουρκοκυπριακής κοινότητας στον τομέα της αεροπορίας αφού κατασκεύασε ένα αεροπλάνο και κατάφερε να πετάξει μια μικρή απόσταση με αυτό. Ως αποτέλεσμα των επιτυχιών του, αποτέλεσε μέρος πολλών βιβλίων γραμμένων από ντόπιους συγγραφείς. Όπως είχα αναφέρει στην αρχή όμως, υπάρχουν πολλές ιστορίες, εξαιτίας της πολύπλοκης ιστορίας της Κύπρου, που αξίζουν να εισακουστούν. Μια εξ´ αυτών, αυτή που με εντυπωσίασε και με ενέπνευσε ιδιαίτερα, ήταν η ιστορία της γιαγιάς μου για τα 59 χρόνια διαχωρισμού από την καλύτερη της φίλη. Αυτή την ιστορία θέλω να μοιραστώ και εγώ μαζί σας.
Η γιαγιά μου, Έραλ Σιάχογλου, γεννήθηκε στη Λάρνακα το 1944 ως η δεύτερη κόρη ενός δάσκαλου και μιας οικοκυράς. Έχασε τη μητέρα της όταν φοιτούσε στο δημοτικό σχολείο. Μετά το τέλος του δημοτικού, γράφτηκε στο “American Academy of Larnaca”. Εκεί διδάχτηκε πολλά μαθήματα στα Αγγλικά και έγινε μια άριστη μαθήτρια με πολλούς φίλους. Η καλύτερη της φίλη όμως ήταν η Ελληνοκύπρια Παναγιώτα Αντωνίου. Η γιαγιά μου και η Παναγιώτα περνούσαν συχνά χρόνο μαζί τόσο στο σχολείο όσο και εκτός αυτού, ενώ ζούσαν τις ζωές τους ανέμελα χωρίς να γνωρίζουν τι έμελλε να συμβεί. Το 1959, εξαιτίας κάποιων διαφωνιών μεταξύ των Τουρκοκυπρίων και Ελληνοκυπρίων της Λάρνακας, οι δύο κοινότητες απομονόθηκαν η μία από την άλλη. Το “American Academy of Larnaca” βρισκόταν τώρα στον Ελληνοκυπριακό τομέα της πόλης και έτσι η γιαγιά μου δεν μπορούσε να πηγαίνει εκεί σχολείο πια. Έτσι γράφτηκε σε ένα λύκειο στη Λευκωσία για να μπορέσει να συνεχίσει την εκπαίδευση της εγκαταλείποντας το “American Academy of Larnaca” με απογοήτευση. Στη Λευκωσία έπρεπε να μένει σε μαθητικές εστίες κατά τη διάρκεια της εβδομάδας και έτσι επέστρεφε στη Λάρνακα κάθε σαββατοκυρίακο. Καθώς τα χρόνια περνούσαν και οι ανυσηχίες και διαφωνίες των κοινοτήτων της Κύπρου συνέχισαν να πληθαίνουν, η γιαγιά μου αφού δεν είχε ακούσει για χρόνια από την καλύτερη της φίλη, το 1968 παντρεύτηκε τον παππού μου και μετακόμισε μόνιμα στη Λευκωσία. Μετά την εισβολή του 1974 και τη σταδιακή μετακίνηση των πληθυσμών των δύο κοινοτήτων από και προς την κατεχόμενη Κύπρο, η γιαγιά μου, συνειδητοποίησε πως ίσως δε θα έβλεπε τη Λάρνακα ποτέ ξανά. Μετά την εισβολή, οι άνθρωποι αναγκάστηκαν να αφήσουν πίσω τα παιδικά τους χρόνια, τα υπάρχοντα και τις μνήμες τους και με αυτό τον πόνο η ζωή συνεχίστηκε. Τα χρόνια πέρασαν και παρόλο που η ζωή της γιαγιάς μου είχε αλλάξει πάρα πολύ, πάντα σκεφτόταν όλα αυτά που άφησε πίσω στη Λάρνακα και ειδικά την καλύτερη της φίλη. Τότε, ξαφνικά, το 2004 τα οδοφράγματα άνοιξαν και οι Κύπριοι πλημμύρησαν τα σημεία διέλευσης από και προς τα κατεχόμενα με την ελπίδα να ξαναδούν αυτά που νόμιζαν πως δε θα ξανάβλεπαν ποτέ. Η Κύπρος έγινε επίσημο μέλος της Ευρωπαϊκής Ένωσης σε όλη της την επικράτεια, αλλά δυστυχώς η πράσινη γραμμή, οι ξένοι στρατοί, οι στρατιωτικές βάσεις και μια πόλη φάντασμα, παραμένουν στη θέση τους μέχρι σήμερα ως σύμβολα της διχοτόμισης, των διαφωνιών και του πόνου. Η γιαγιά μου, η οποία πρόσφατα είχε αποκτήσει εγγονάκι, περνούσε τις μέρες της στο σπίτι της στο κέντρο της Λευκωσίας. Μόλις άνοιξαν τα οδοφράγματα και επισκέφτηκε το παλιό της σπίτι όπως και τα καταστήματα της οικογένειας της στη Λάρνακα, θυμήθηκε την παιδική της ηλικία. Επίσης γνώρισε τους σημερινούς ιδιοκτήτες των καταστημάτων της οικογένειας της και έγινε στενή φίλη με αυτούς.
14 χρόνια αργότερα, το 2017, η Παναγιώτα βρισκόταν σε μία συνάντηση ενός συλλόγου στον οποίο ήταν μέλος, όταν συνειδητοποίησε πως υπήρχαν Τουρκοκύπριοι εκεί. Τότε, άρχισε να τους ρωτά για τη γιαγιά μου. Συνέχισε να ρωτά σε κάθε συνάντηση για αυτήν μέχρι που μίλησε με κάποιον που την γνώριζε και ο οποίος της είπε πως είχε πεθάνει. Τότε η Παναγιώτα υπέφερε από μία τεράστια απογοήτευση και έκλαιγε για πολλές εβδομάδες. Εκείνη την μέρα που έπρεπε να αφήσουν η μία την άλλη, η Παναγιώτα δε γνώριζε πως ήταν η τελευταία φορά που θα έβλεπε την καλύτερη της φίλη. Αλλά δεν το έβαλε κάτω και συνέχισε να ρωτά για τη γιαγιά μου ελπίζωντας για το αδύνατο. Μέχρι που μια μέρα κατά τη διάρκεια μιας συνάντησης του συλλόγου ρώτησε κάποιους Τουρκοκύπριους για την γιαγιά μου ξανά. Τότε έμαθε πως η γιαγιά μου ήταν ζωντανή και πως αυτός που της είχε πει πως είχε πεθάνει μιλούσε για την αδερφή της. Ξαφνικά όλα άλλαξαν και η Παναγιώτα έγραψε ένα γράμμα στη γιαγιά μου επισυνάπτοντας τον αριθμό του τηλεφώνου της σε αυτό με σκοπό να επικοινωνήσουν. Το γράμμα αυτό δεν έφτασε στη γιαγιά μου για αρκετούς μήνες. Έτσι, και καθώς ο χρόνος κυλούσε γρήγορα, μια ηλιόλουστη μέρα της άνοιξης του 2018, η γιαγιά μου έλαβε ένα άγνωστο γράμμα για το οποίο δεν είχε καμιά ιδέα. Όταν το άνοιξε, κατάλαβε ότι ήταν ένα γράμμα από την καλύτερη της φίλη από την οποία δεν είχε ακούσει για 59 χρόνια. Τότε, η γιαγιά μου κάλεσε τον τηλεφωνικό αριθμό στο γράμμα για να μιλήσει με την Παναγιώτα αλλά αρχικά δεν τα κατάφεραν. Η Παναγιώτα δεν είχε καταλάβει πως στο τηλέφωνο ήταν η γιαγιά μου και έτσι αφού επιβεβαίωσε πως ο τηλεφωνικός αριθμός προερχόταν από την κατεχόμενη Κύπρο, ξανακάλεσε με ενθουσιασμό! Έτσι, σε μία στιγμή, δύο καλύτερες φίλες που είχαν να ακούσουν η μία την άλλη για 59 χρόνια ξανα μίλησαν και δεν κατάφεραν να κρατήσουν τα δάκρυα τους από τη συγκίνηση. Τελικά την 1η Μαΐου 2018 ξανασυναντήθηκαν 59 χρόνια αργότερα στην ίδια πόλη που χωρίστηκαν, τη Λάρνακα. Μιλησαν πολύ, για τις παλιές όμορφες μέρες και για αναμνήσεις από την παιδική τους ηλικία. Είχα και εγώ την ευκαιρία να γνωρίσω την Παναγιώτα σε μία από τις συναντήσεις της με τη γιαγιά μου.
Η ιστορία αυτή μας διδάσκει πως ποτέ δεν πρέπει να χάνουμε τις ελπίδες για τη ζωή για κανένα λόγο. Όπως δε γνωρίζουμε τι θα πάρει το μέλλον από εμάς, ποτέ δε μπορούμε να γνωρίζουμε και τι θα μας δώσει.
Η ειρήνη είναι κάτι που μπορεί να υπάρξει ανά πάσα στιγμή, καθώς η ειρήνη δεν εμποδίζεται από τα φυσικά σύνορα που μας χωρίζουν αλλά από τις προκαταλήψεις στο μυαλό καθενός από εμάς, καθώς αυτές προκαλούν τις διακρίσεις και το ρατσισμό. Όταν πετύχουμε να ρίξουμε τα ψυχολογικά εμπόδια τότε θα καταφέρουμε να ρίξουμε και τα φυσικά εμπόδια στην Κύπρο. Το σημαντικό δεν είναι το τι προσπαθούν να μας κάνουν να πιστέψουμε αλλά το τι πραγματικά πιστεύουμε καθώς η πίστη είναι το σημαντικότερο όπλο που υπάρχει.
Θα ήθελα να ευχαριστήσω τον φίλο μου Βασίλη Φραντζή για τη μετάφραση στα Ελληνικά. Επίσης θα ήθελα να ευχαριστήσω την “Gazeddakibris” που μου έδωσε την ευκαιρία να δημοσιεύσω αυτή την ιστορία. Τέλος, θέλω να ευχαριστήσω τον Δήμο Λάρνακας που δεν άλλαξε τα ονόματα των οδών, όπως η Πιαλέ Πασά, η Οκουλάρ κ.α., στις πρώην Τουρκοκυπριακές συνοικίες της πόλης.